12- YOL ARKADAŞI (İlk Çağ, 307. yıl)

110 28 7
                                    

Kutsal Boz Ayı, Orgi ve Uir'i uyandırıp uyandırmamakta kararsız kaldı. İçini kaplayan kuşkuyu bir süre daha görmezden gelmeyi başardıysa da sonunda direnemedi ve uyandırma isteği baskın geldi. Dev cüssesini ağır hareketlerle oynatarak nazikçe uyandırmaya çalıştı ama çabası nafileydi. Yorucu geçen günün ardından büyücü ile tanışıp geç saatlere kadar sohbet etmişlerdi ve bu erken saatte uyanabilmeleri için Venar'ın daha sert dürtmesi gerekiyordu.

Orgi uyur vaziyette kendi ekseni etrafında bir tur dönerek Venar'ın kafasına doğru yaklaştı. Biraz da üşümüş olacak ki dizlerini karnına doğru çekti. Kutsal Boz Ayı bu fırsatı kaçırmadı ve kocaman diliyle Orgi'nin yüzünü baştan aşağı yaladı. Yüzündeki salyaları eliyle sıvazlayarak uyanan Orgi uyandırılma şeklinden dolayı pek de mutlu gözükmüyordu. Zar zor açabildiği kısık gözleriyle Venar'a tuhaf bakışlar atmaya başladı. Boz ayı uyumadan hemen önce büyücüyü son gördüğü yeri kafası ile işaret ediyordu. Uykusu gözlerinden akan Orgi anlamsız bakışlarla Venar'ın gösterdiği yere bakıyordu ama hiçbir şey anlamamıştı. Birden kafasına dank etmiş olacak ki ayağa sıçradı ve gözleriyle hızlıca mağarayı taradı. "Gitti mi!... Nasıl!... Ne zaman!..."

"Çok gürültü yapıyorsun Orgi! Büyücünün gidişine neden bu kadar aşırı tepki verdiğini de anlamadım." Uir bir gözünü açmış diğerini eliyle ovalıyordu. Daha sonra yumruk yaptığı ellerini yukarı doğru kaldırarak iyice gerindi ve küçük sayılabilecek ağzını sonuna kadar ayırarak esnedi. Dişleri inci gibi ardı ardına sıralanmış bembeyaz gözüküyordu.

"Neden mi aşırı tepki veriyorum! Dışarıda bizi öldürmek için her fırsatı değerlendirebilecek bir sürü yaratık varken burada sabaha kadar savunmasız bir biçimde uyuduğumuz için olabilir mi?" Orgi gerilmişti, soluk almadan dile getirdiği siteminde bütün siniri ses tonuna yansımıştı.

Uir son derece sakin ve umursamaz bir tavır takınıyordu. "Sabaha kadar diyemem. Ateşe bakarsan yeni beslendiğini görebilirsin. Daha yarısı bile tutuşmayan odunlar var. Ya buralardadır ya da henüz gitmiştir. Ayrıca hayatımı yeni tanıştığım birine emanet edemezdim. O yüzden gece sıklıkla uyanıp kontrol ettim. Her defasında da nöbet tutmaya devam edi..."

Orgi eliyle susmasını gerektiren bir işaret yaptı ve mağara çıkışına doğru kulak kesildi. Dışarıdan belli belirsiz ıslık sesleri geliyordu. Uir yanından bir an olsun ayırmadığı işlemeli bıçağını çıkartarak yerinden fırladı ve dışarı doğru sessiz adımlarla yürüdü. Her adımında ıslık sesi biraz daha artıyor ama çıkan ses Uir için bir anlam ifade etmiyordu. Çıkışa yaklaştıkça adımlarını olabildiğince yumuşattı. Zaten sessizce hareket etmek Dorpul ırkı için son derece sıradan bir özellikti. Uir mağara çıkışına varmıştı ama etrafta herhangi bir tehlike sezinlemedi. Gardını indirmeden yıldırım hızıyla dışarı çıktı.

Büyücü mağara girişinde tepeye oturmuş, güneşi izleyerek melodik olmayan bir tınıyla ıslık çalıyordu. Thofral için her şeyde olduğu gibi gün doğumunu izlemek de bir ilkti. "Demek uyandınız Prenses Uir. Umarım o özel yapım işlemeli bıçağı benim için çıkartmadınız. Bir hayli keskin gözüküyor da."

Uir afallamıştı. Usulca bıçağı beline geri koydu. "Sadece kimin ıslık çaldığını bilmiyordum ve temkinli olmak istedim. Ayrıca bıçak ne kadar keskin olursa olsun sana karşı hiçbir işe yaramayacağını dün gece öğrendim."

"Doğru söylüyorsun. Bir büyücünün gücünü hafife almamalısınız. Ama fazla ciddiye de almamalısınız, her güç kendi içinde bir kusur barındırır. Nöbetime gelecek olursak da burada devam etmek istedim. Günün bu kadar aydınlık, gün doğumunun bu kadar güzel olacağını hiç düşünmemiştim. Bizim katmanda gündüzleri karanlık, geceleri ise çok daha karanlık olurdu. Umarım sizi bırakıp gittiğimi düşünmediniz."

DORPULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin