[16]: kıskanç bebeğim

18K 1.4K 882
                                    

merhabalar

gercekten bu kadar geciktirmeyecektim ama ev internetimin suresi bitti, kendi internetim de maalesef yetmiyor

3 gb internetim var ertesi gun baktim 1,5 gb kalmis Akqowkwjwlwmw internet benim her seyim

simdi baskalarindan borc internet alıyorum size bolum yazayım diye artik bunun hatrina bir yorum yaparsınız xnskdmwnsksnjsw

hadi bakalim keyifli okumalaar<3

-

ayaklarım adeta sürüne sürüne okula ilerlerken kulaklığımda çalan müziği bir kez değiştirip somurtarak yürümeye devam ettim.

bugün kimya yoktu.

ve sadece sözel ve dil dersleri olduğu için haftanın en kötü günü olduğunu düşünüyordum. herkes cuma günlerine bayılırdı çünkü haftasonu geliyordu, ama benim için işkenceden farksızdı çünkü dünyanın en kötü dersleri vardı.

okulun kapısından içeri girip kulaklıklarımı çıkardım ve sarıp cebime koydum. telefonumu da uçak moduna alıp cebime koyduktan sonra ikişer ikişer sınıfa çıkıp çantamı sıraya koydum. jimin gelmişti, yoongi ve hoseok henüz gelmemişti.

"ne oldu suratın düşük? barışmamış mıydınız kahramanınla? bir daha mı küstünüz?" dedi bakışlarını telefonundan kaldırarak.

"yok, küsmedik. ama bugün göremeyeceğim onu. 4 dersi var, sonra gidecek."

kıkırdadı, "aptal mısın? öğretmenler odasında olacaktır."

"öğretmenler odasında başka öğretmenlerde var, ne yapacağım orada olsa bile?"

kaşlarını kaldırıp indirdi ve, "o da doğru." diye mırıldandı. montumu asıp sıraya oturdum ve başımı sıraya yapıştırıp jimin'e baktım.

"jimin?"

"hı?"

"jimin."

"ne?"

"jimin?"

"lan ne?" sonunda telefondan başını kaldırmayı başardığı da gülümsedim.

"bir şeyler yapalım, bizi yan yana getirecek bir şeyler."

"ne yapacağız?"

"bir şeyler." dudaklarını aralayıp bir şey diyecek gibi oldu ama tekrar kapatıp göz devirerek telefonuna döndü.

"ya jimin,"

"ne?"

"sence ne giymiştir?"

"her zaman ne giyiyorsa onu."

"her zaman dar giyiyor, acaba söylesem dar giymeyi bırakır mı?"

"söyle." hâla telefonuna bakarak konuşuyor olması kaşlarımı çatmamı sağladı.

"telefonuna sokayım, yoongi şimdi gelecek zaten." yoongi'yle konuştuğunu biliyordum. gelen mesaja anında cevap veriyor, parlayan gözlerle telefona bakıyordu.

"gelmeyecek." dedi bakışlarını kaldırarak.

"niye?"

"hasta olmuş yavrum." dedi ve tekrar telefonuna döndü. göz devirdim ve diğer tarafa dönerek konuştum. "geçmiş olsun dediğimi söyle." onaylarcasına mırıldandı ve telefonuyla ilgilenmeye devam etti. sessizce nefesimi verip somurtarak beklemeye devam ettim. belki de kantine gidip kendime bir kahve alsam her şey güzel olabilirdi.

sıradan kalkıp cüzdanımı cebime koydum ve "gidiyorum ben," diye mırıldanıp cevap vermesini beklemeden sınıftan çıktım. merdivenleri inip kantine ulaştığımda, onunda kantinde kahvaltı ettiğini gördüm. tost almıştı ve telefonuyla ilgilenerek tostunu yiyordu. Sabah günaydın mesajı atmıştı ve okula gelmişti anlaşılan. ah, aynı evde yaşasaydık ona kahvaltı hazırlardım. kantin sırasına girip bakışlarımı ara ara ona değdirirken başını kaldırıp etrafa bakındı ve gözleri üzerimde durdu.

kimyager | jeongguk & taehyung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin