Bölüm Dokuz - Tanıdığın İnsanlar Tanımadığın İnsanlara Dönüşebilir*

2.4K 280 22
                                    

İki elim arasında tuttuğum karton bardak ile kütüphanenin sandalyelerinde oturuyordum. Bir yandan ayağımı sallarken bir yandan gözümü yerdeki parkelerden ayıramıyordum.

Epeyce düşündüm.

Merdivenlerden çıktığıma emindim. Odanın soğukluğunu tenimde hissettiğime, pencerelerle boğuştuğuma, bilgisayar ekranlarını gördüğüme emindim. Duvarın arkasından gelen sesleri duymuştum, yere düşmüştüm, saate bakmıştım. Bunları hepsi yaşanmıştı.

Tek bir sorun vardı o da şuydu ki bu kütüphane ikinci bir kata sahip değildi.

Güvenlik görevlisi, tam yanımdaki kendine ait alanında dururken bana kaçamak bakışlar yollayıp duruyordu. Sanki az önce aynı şeyi söylememiş ve ben ona cevap vermemişim gibi bir kez daha, ''Arkadaş yoldaymış.'' dedi.

Ona bakmadan önce gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamadım. Gözlerine baktığımda ise yüzümde memnuniyetsiz, öfkeli bir ifade barındırıyordum. Aşağılayıcı bir tavırla ''Söyledin zaten.'' dedim. ''Tamam dedik ya.''

Kelimelerim onu kırmak yerine daha da patavatsızlaştırdı ve hikâyenin devamını bilmek istercesine bana küçük ipuçları vermeye, ağzımdan laf almaya çalışmaya devam etti.

''Sizi de bayağı aradı ama.'' dedi. ''Burası da öyle büyük bir yer değildir, tek katlı sonuçta. Bulamayınca dışarıda aramaya çıktı.''

Tek katlı sonuçta.

Kesinlikle öyleydi. Tek katlıydı, bir üst katı bulunmadığı için doğal olarak bir merdiven de bulunmuyordu. Kendime okkalı bir tokat atmamak için hiçbir sebebim yoktu. Gözlerimi sinirle yumdum ve ''Geri zekalı.'' diye mırıldandım. Ancak benim gibi bir geri zekalı başka bir boyuta geçen bir merdivenin orada sabit kalacağını düşünebilirdi.

''Efendim?''

Elimi sallarken, ''Sana demedim.'' dedim.

Birkaç saniyeliğine kısa ve rahatsız edici bir sessizlik oldu. Hemen ardından görevli boğazını temizledi ve ''Nereden çıktınız ki öyle?'' diye sordu. Sesi alçak ama meraklıydı.

Bir kez daha hızla yüzümü ona döndüm ve katı bakışlarımı ona kilitledim. Gerilirken benim tavrıma tepki vermesinden çok daha önemli bir gelişme yaşandı onun için. Gözleri usulca benden sol tarafıma, yere doğru kaydı. Bir hışımla yerinden fırladığında neler olduğunu anlayamadım. Öyle ki bir an hamlesinin hedefinin ben olduğumu sanarak geri kaçtım, karton bardaktan suyun bir kısmı ayakkabımın üzerine döküldü.

''A-ha burada işte.'' dedi.

Kimden veya neyden bahsettiğini anlamak için sağıma soluma baktım ama o çoktan kendi alanından çıkmış rafların arasına doğru eğilerek ilerliyordu. Meraklı bakışlarım, onu takip ederken dayanamayıp ''Kim?'' diye sordum.

O ise belki beni duymamış belki de duymazdan gelmişti. Hedefi her neyse ona ulaştığını belli edecek bir ses çıkardı ve ardından ''Yakaladım seni.'' dediğini duydum.

Kucağında benim tüm dengemi bozacak o kara kedi ile rafların arasından çıktığında elimdeki bardağı neredeyse düşürecektim. Tek elimle oturduğum tahta sandalyeyi sıkı sıkı tutarken gözlerim büyüdü.

Adamın kucağına, hiçbir korkusu yokmuşçasına, oraya ait olmadığını bilmenin verdiği yerleşmişti. Patilerini altına toplamış, keskin sarı gözlerini bana odaklamıştı. Gözümü ondan ayırmadan yutkundum.

''Tüm gün etrafta dolanıp durdu. Ne istediğini de anlamadım he. Yemek verdim, yok. Su verdim, yok. Dışarıda kedi evleri var oraya koyup geleyim. Siz bir yere kaybolmayın, yine.''

MAVİ AY (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin