Bölüm On İki

2.4K 280 77
                                    

Tuna benim baktığım açıdan bakmak için yaklaşırken, ''Hayır, nerede?'' diye sordu.

Ona cevap vermekle vakit harcamak yerine kendimi bir kez daha kedinin peşine düşerken buldum. Neredeyse altı - yedi basamaklı merdiveni bir çırpıda çıktım.

''Maya! Nereye? Dur!''

Kalabalık kesimden kafalar bize çevrilirken insanların bacakları arasından süzüle süzüle geçen kediyi gözümle takip etmek saniyeler içerisinde zorlaştı. Tuna, arkamdan koşup bana neredeyse yetişirken birkaç kişiye çarpmayı ihmal etmedim.

''Pardon pardon...''

Uzun yolda koşmaya devam ederken kedi yavaş yavaş bir düş gibi silinip görüş alanımdan çıktı. Nefes nefese olduğum yerde durdum. Arkamdan gelen Tuna da benimle aynı yerde durup ellerini dizlerine yerleştirdi ve öne doğru eğilip nefesini düzene sokmaya çalıştı.

''Gitti.'' dedim zar zor.

Etrafımızdaki insanlar tuhaf bakışlarını bize sunmayı ihmal etmezken elalem ne der diye düşünecek durumda değildim.

''Ne kadar hızlı koşuyorsun öyle.'' dedi Tuna.

Elimi alnıma yerleştirip kaşıdım. ''Yine yakalayamadım.''

''Ben görmedim bile. Neredeydi ki?''

''Görmemene şaşırmadım. Sanki sadece ben görüyorum!'' dedim ve ekledim. ''Bir de kütüphane görevlisi."

''Şey, sormam lazım. Yakalasak ne yapacaktık hayvanı?''

Ona dönerken eğildiği yerden doğruldu ve gerildi.

''Bilmiyorum!'' dedim. ''Gerçekten arkasından geçtiğini ve merdivenlere gittiğini görmedin mi?''

''Hayır, hiçbir şey görmedim. '' dedi Tuna sesini alçaltarak. ''O sıra sana bakıyordum sanırım.''

İnsanlar dağılmaya, farklı yönlere ilerlemeye başlarken ortada öylece durmayı bırakıp ağır ağır yürümeye koyulduk.

Omuzlarım düşmüşken tekrar ve tekrar aynı konuyu açtım.

''Gerekli şartların ne olduğunu bularak işe başlayabilirim.'' dedim. ''Mesela, şu kedi. O gece inşaatta, kampüsün kapısında, kütüphanede, şimdi ise sarnıçta... Her yerde. O kedide beni ilgilendiren bir şey var, eminim.''

''Peki, siyah kedi cepte. Başka?''

''Başka...'' diye mırıldandım. ''Başka başka...''

''Buraya geçmeden önceki geceyi düşün.''

''Her saniye düşünüyorum zaten. Anormal gelen bir şey hatırlamıyorum veya bilmiyorum, kafam allak bullak.''

''Kafam böyle darmadağın olduğunda ne yaparım biliyor musun? Deniz kenarına giderim.''

''Klişe değil mi?''

''Eğer bir sebebin varsa değil.''

Gözlerinde o sebebin izlerini görmemle ağzımdan çıkan sözlere o dakikada pişman oldum. Gözlerinin ışığı sönükleşti, tebessüm etmeye çalışan dudakları hüzünle kıvrıldı.

''Evet, tabii.'' diye toparlamaya çalıştım. ''Benim sebebim yok sanırım.''

''Senin için de sebebin olan bir yere gideriz.''

Sütunların büyüleyiciliği arasından sıyrılıp çıkışa doğru ilerlerken bir kez daha ''Bilmiyorum.'' dedim. ''Sanırım öyle bir yer yok. Bu yüzden ben de deniz kenarına gidebilirim.''

Gülümsedi, bundan hoşnut olarak kafasını salladı.

#

Nemli hissettiren soğuk bir bankın üzerinde kollarımı göğsümde birleştirmiş, önümde dalgaları betona çarpan denizi izlerken ikimiz de sessizdik. Dakikalardır konuşmuyor, yalnızca böyle duruyorduk. Benim kadar onun da düşünceli ve karmaşık olabileceğini yeni fark etmemin şaşkınlığı üzerimdeydi. Denizi seyrederken durgun, ondan beklenmeyecek şekilde sessizdi.

MAVİ AY (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin