yn: okunma sayısı az olmasına rağmen çoğunuzun oy vermesi beni aşşırıı mutlu ediyor, teşekkür ederim sizin sayenizde bu fici yazmaya devam ediyorum. hevesimi kırmıyor ve karşılığını veriyorsunuz, çok çok minnettarım🥺💛
🌙
❤️: 172 💬:28
@lixiedais: yeni kelle fotoğrafı
yorumlar:
ş: vay vay vay şakalar komiklikler
t: kardeşim foto atacağını bilsek çelik yelek giyerdik
survivoraşığıadalı: acun abimin bi sözü vardır....
e: en sevdiğim rengi buldum sonunda: felix'in mavi tonu
↪️e: felix şartp: çillerini niye sakladııın🥺
🌙
yine bir haftasonumu odamda geçiriyorken yeni saçlarımın arasında parmaklarımı gezdirip çizim yapmaya devam ettim. arka fonda çalan enemy kalemimin darbelerini daha da savruklaştırırken dudaklarım kıvrılmıştı.
akışına bırakmak- yeni mottom bundan ibaretti, cesaret veriyordu insana.
özellikle de kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar için yaşamdaki sessiz çıldırmanın nirvanasıydı.
onlardan biri olmaya karar vermek için son varlığımı da kaybetmem gerekmişti, eh. onu da bir güzel kaybetmiştik.
parmaklarımı kömür tozuna batırıp tuvalin bir kısmına bulaştırdım ve hırçınca gölgelere dağıttım. ne çizdiğimi bilmiyordum, hislerim ve arkada çalan şarkı yön veriyordu ellerime.
tabloya o kadar dalmıştım ki kapının aniden açılmasıyla yerimden sıçramış ve korkuyla hıçkırmıştım.
jiwon tek kaşını kaldırıp umursamazca içeri girdi ve karşımda dikildi. bakışları her zamanki gibi eziciydi, kendini daima benden üstün gördüğünü vurgulamak istercesine tavırlanırdı.
"hayırdır?" dedi tek kaşını kaldırarak. onu görmezden gelerek çizimime döndüm ve kaldığım yerden devam ettim.
"ne bu saçlarının hali?" sesi iğrenti doluydu, yine aldırmadım.
"açık ibnelerden mi olmaya karar verdin lan!"
dikkat çekmek için sesini yükseltip masadaki kalemliği yere fırlatırken tersçe ona baktım.
"aynen," dedim tekdüze çıkan sesimle. "bas bas bağıracağım artık ibneyim diye"
"oğlum-" yumruklarını sıkıp tablomu önümden çekip fırlatırken "gebertirim seni." dedi.
kollarımı göğsümün üstünde bağladım ve gülümsedim.
"yap." dedim inatla. "hadi gebert bakalım beni."
elini havaya kaldırdı ama vurmamak için kendini sıktı, biliyordu ki bana tek fiske dokunsa bu evi başlarına yıkardım.
"n'oluyor lan sana?" dedi cidden anlamak istercesine. gözlerimi devirip ona bakmayı kestim ve taburemden kalktım.
ben dağılan eşyalarımı toplarken o sinirle beni izlemiş ve masanın üstündeki telefonumu yatağıma fırlatmıştı.
"ne bok yersen ye- ama şu şerefsizi al başımdan!"
kimden bahsettiği elbette belliydi. bu kadar delirmesi için hyunjin' in ona bir merhaba içerikli mesaj atması yeterdi. abim ne kadar onun numarasını engellese de her seferinde yeni hat alıyordu çocuk.
yüzü gözümün önünde belirince sinirle kasıldım.
halledeceğimden emin olarak odamdan çıkmak üzere olan jiwon' a baktım.
bu kadar basittim onlar için.
ama artık, artık değildim.
o kapıdan çıkmadan "uğraşamam." diye seslendim.
adımları beklediğim gibi anında duraklamış ve sinirle bana dönmüştü.
"ne demek uğraşamam!"
omzumu silktim ve dolabımdan bir ceket alıp yanına yani kapıya doğru ilerledim.
"uğraşamam işte, işim var şimdi çekil." koluna çarpıp yanından geçtiğimde "lan!" diye bağırdı.
"sikerim şimdi tavrını gel buraya!"
hızlıca postallarımı giyip sırıtarak dışarı attım kendimi ardımdan kapıyı gürültüyle çarptım.
kalbim heyecanla kasılıyordu.
ilk kez reddetmenin tadına varmıştım,
ve bu özgür hissettirmişti.
gülümsedim, telefonumu çıkardım- sınıftaki tek arkadaş olmaya yakın kişiyi, han jisung' u aradım.
🌙
yn: çerezlik bir gelişme bölümü olsun bu da hafiften başlayalım bakalııım❤️🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
l'enfer. hyunlix✔️
Fiksi Penggemarfelix'in tek görevi abisini, saplantılı aşığı hyunjin'den kurtarmaktı.