🌙
hyunjin evime geldiğinde ona bir sürü şey yedirmiş ve şimdi elinde içeceğiyle odamdaki yatağıma kurulurken omzuna başımı yaslamıştım. birlikte izlememiz için telefonundan kısa videolar serisini açmıştı- açıkçası umurumda değildi, saatlerce onun yanında bu şekilde oturabilirdim.
"uykun mu geldi bebeğim?" yumuşak sesi kulaklarımı doldurduğunda yanağımı omzuna sürtüp koluna daha fazla sarıldım.
"hım, yok."
başımın üstüne bir öpücük bırakıp yana eğildi, büyük ihtimalle bardağını ve telefonunu komidinin üstüne bırakmıştı, rahatımı bozmamak için geri çekilmek yerine bende onunla birlikte hafif sağa yattım. hyunjin tekrar dikleştiğinde kolunu belime dolamış ve bedenimi tamamen kendine yaslayıp "kucağıma gel." diye mırıldanmıştı.
hevesle gözlerimi açıp kollarımı boynuna sardım ve beni kucağına çekmesine izin verdim.
kızıl saçları ensesini sararken gerdanından aşağı sarkan zincirle gülümsedim, çift kolyemizin siyahı artık ondaydı- kabul etmişti.
parmak ucumu zincire sürtüp bakışlarımı beni derince süzen gözlere çevirdim, içtendi. artık hiçbir şeyi saklamıyordu hyunjin.
"çok yakıştı," dedim eğilip bembeyaz boynuna kelebek öpücük bırakırken.
"sana da bebeğim." gözleri boynumdaki diğer uçtaydı.
"hyunie~" diye seslendim dikkatini toparlayabilmek için. tatlı bakışları "hım?" diyerek bana çıktığında eli belime inmiş ve tişörtümün içinden tenimi okşamaya başlamıştı.
soracağım şeyden vazgeçmemek için dokunuşları görmezden gelmeye çalıştım ama çok zordu- içim gidiyordu her hücremi sevmeye başlayan bu adama.
"bir şey soracağım ama kızmayacaksın tamam mı?" parmakları kısa bir an hareketini kesince endişeyle ona baktım, ardından kafasını sallayıp onaylamasıyla derin bir nefes aldım.
gözlerimi ondan kaçırıp hızlıca "jiwon sana mesaj atıyor mu?" diye sordum, günlerdir aklımı karıştırıyordu bu mevzu. evet, bir kez yanımda jiwon' dan gelen mesajı sildiğini görmüştüm ama ondan başka var mıydı bilmiyordum. hele de ikimizin fotoğrafını paylaştığı günden beri jiwon adeta domuz gibi geliyordu eve- beni nerede görse pis bakışlar atıp küfrederek uzaklaşıyordu. korktuğum şeyin olduğunu ve artık onunda hyunjin' e ilgi duymaya başladığını anlamayacak kadar aptal değildim.
ama o sadece kaybettiği oyuncağını geri istiyordu, yaşadığı her ne ise sahtelikten ibaretti. bu yüzden bir şey yapmasından ve çok geç elde edebildiğim bu çocuğun benden kayıp gitmesinden korkmaya başlamıştım.
hyunjin fark etmeden dişlerimle ezdiğim dudaklarımın üstüne baş parmağını bastırıp düşüncelerimi toz bulutu gibi dağıttığında "atıyordu" dedi. "ama engelledim, gereksiz baş ağrısı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
l'enfer. hyunlix✔️
Fanfictionfelix'in tek görevi abisini, saplantılı aşığı hyunjin'den kurtarmaktı.