8- sokak lambası

5.7K 526 304
                                    

gelmiştim, hyunjin' le sokağın cılız sarı ışığı altında kaldırıma çökmüş ve onun sessizliğine dalmıştım.

"saçlarını boyatmayı düşünüyor musun?" ani gelen sorusu afallatmıştı beni. sanki yüzü yaştan parlayan o değil de bir başkasıymış gibi alakasız çıkan sorusu kaşlarımı çatmama sebep oldu.

"hayır- neden?" isteksizmiş gibi cevap vermeye çalışsam da sesimin altında yatan yoğun merak kendini belli ediyordu.

omzunu silkti ve sırtını geriye atıp duvara yaslandı, onu taklit edip bedenimi geri bıraktım. omuzlarımız birbirine değiyordu şimdi ve hyunjin' den gelen parfüm kokusu burnuma daha fazla doluyordu.

"kafamı dağıtmaya çalışıyorum sadece, yardımcı ol." dedi huysuzca. küçük bir çocuk gibi dudak büzmesine gülmek istedim fakat o böyle sessizce ağlarken yapamamış ve bakışlarımı yüzünden çekip karşımızdaki arabalara çevirmiştim.

"cesaretim yok-" sesim kısık çıkmıştı, duyup duymadığından emin olamasamda devam ettim. "birçok şeye olduğu gibi saçlarımı boyatmaya da cesaretim yok."

"ama-" dedi yanımda dikleşerek. bana eğilen yüzünü görmezden gelip bakışlarımı ondan kaçırdım. "şu an zaten sarılar, boyatmışsın. neye cesaretin yok?"

"önemli olan boyatmak değil, istediğin gibi boyatmaya cesaret etmek. insanların sürekli kafasını dönüp sana bakmalarına sebep olacağını bilerek o adımı atmak ve korkusuzca hayalindekini gerçeğe dökmek asıl problem."

ensemi örten saçlarımın üzerinde kısa bir an dokunuşunu hissettim hyunjin' in.

"neyi gerçekleştiremedin?" dedi usulca, sanki bir çocukla konuşur gibi yumuşatmıştı sesini. gözlerim doldu- kimse bana neyi, niye yaptığımı ya da yapamadığımı hiç sormamıştı ki! nasıl cevap verilirdi buna?

"birçok şeyi."

kollarımı sıkıca kendime çektiğim bacaklarıma sarıp iyice yerimde küçüldüm, sanki bunu yaparsam kimse beni göremezmiş gibi geliyordu.

ona bakamıyordum, hele de karşımda gözleri böyle kızarıkken ve ben bunun kim için olduğunu bilirken bakamazdım.

"ben-" dedim onun anlayacağından emin olamayarak. "yaşamayı bile gerçekleştiremedim hwang, cesaretim yok."

ensemi kavrayan elleri beni usulca omzuna çektiğinde itiraz etmeden yaslandım ama bakışlarımı ona çıkaramadım.

"insanlardan korkuyorum." dedim mırıldanarak, olması gerektiğinden daha fazla hislerimi açtığımı fark etmemle susmuştum. omzuna yaslanmayı bırakıp birazcık uzaklaştım ve güçte olsa bakışlarımı yüzüne çıkardım.

nemli yanaklarına eklenen kırgın gözleri canımı çok fazla yakıyordu, ellerim benden izinsiz onun yanaklarına konarken usulca ıslaklığı sildim ve dişlerimi sıkarak çenemin titremesini engellemeye çalıştım.

hyunjin aynı ifadeyle ne yaptığımı izliyordu, yanaklarında duran elimi itmemiş yaşlarını kendime pay etmeme müsaade etmişti. gözlerini kapadı ve başını eğip sol avucuma yasladı narin yüzünü.

kalbim hiç olmadığı kadar gürültülü ve yanlış atıyordu. burnundan sızan ılık nefesi bilek içime çarptıkça benim nefesimi kesmişti.

"keşke," dedi gözlerini açmadan. "keşke sana insanlardan korkmaman gerektiğini söyleyebilsem lix."

göz kapakları titreyerek açılırken sadece onu izliyordum.

"keşke" dedi tekrardan aynı karanlık tonda. yanağını avucum içinde döndürmüş ve ılık dudağını bastırıp minicik bir öpücük bırakmıştı avuç içime. "keşke sana bana güven diyebilsem ama imkansız."

bakışları sertleşirken geri çekildi ve elim boşluğa düşmeden önce  "başkasına aşık olan birine güvenmek bu hayatta yapılabilecek en büyük aptallık olur." dedi acıyarak.

uyarı, dedim içimden. farkında, seni uyarıyor.

korkuyla geri kaçtım kaldırımda, nefesim daralıyordu. hyunjin keskin bakışlarıyla her hareketimi izlerken yakalanmış olmanın utancı yanaklarıma çökmüş ve alev almıştı.

kaç,

vur kaç,

sadece kaç!

beynimde yanan alarmlarla hırkama sarınıp sarsakça yanından kalktım.

az önce yüzünü hapseden avuç içim uyuşmuştu, hissetmiyordum.

hiçbir şey söylemeden uzaklaştım ondan. korku bütün bedenimi sarmıştı, panik anında etrafa saçılan düşüncelerim kulağımı uğuldatıyordu. tam bina kapısını açmak üzereyken seslenmesiyle durmuştum.

"lixie-" dedi alaylı çıkarmaya çalıştığı sesiyle. "biricik abine iyi geceler dileğimi iletmeyi unutma!"

titreyen bedenimle zorlukla kapıyı ittim ve kendimi binaya attım.

boynumu saran kaşıntıyla hırsla tırnaklarımı geçirdim ve tenimi çizmeye başladım.

insanlar, korkunç canavarlar.

en ufak zaafınızda sizin kaleminizi kırıyor ve sallandırmaktan çekinmiyorlardı.

🌙

🌙

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
l'enfer. hyunlix✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin