yn: bu da günün son bölümü olsun, önceki iki bölümü atlamayın🙇🏻♀️
yarın yoğun olacağım için pek bölüm atabileceğimi sanmıyorum bu yüzden size bugün yeterince bölüm vermeye çalıştım. umarım hikaye hoşunuza gidiyordur,
iyi okumalar ❣️🌙
odamın kapısı açıldığında dejavu hissiyle abimle göz göze gelmiştim. hâlâ ona sinirliydim, ne kadar hyunjin' le son zamanlarda yakınlaşmış olsakta o geceki hali gözlerimin önünden gitmiyordu ve bu eserin sahibi de şimdi tam karşımda duruyordu.
sarsak adımlarıyla içeri girerken annemler evde olduğu için arkasından kapıyı kapatmıştı. istemese de babamın küçücük bir seste dibimizde biteceğini biliyordu ve bunu göze alamazdı, onunda bazen böyle korkuları olabiliyordu. adımları sessizce çalışma masama yaklaşıp belini kenara yaslarken "n'apıyorsun?" demişti.
kaşlarımı kaldırdım, bir gariplik vardı üstünde. suratına ters bir bakış attığımda gözlerini devirmiş ve her gergin olduğunda yaptığı gibi işaret parmağıyla burnunu dürtüp "o nasıl?" diye sormuştu.
sinirle kıkırdadım, yine ne planlıyordu bu çocuk anlamıyordum.
"sana ne?"
masadaki defterime göz attı, sakin kalmaya çalışıyordu ve bunun için sürekli etrafa bakıp kafasını meşgul tutuyordu.
"söyle lix, aklımda kaç gündür zaten- ona yazmak istemiyorum."
içimi bir panik kaplayınca "iyi!" diyerek kestirip attım sertçe. odaksız bakışlarını bana çevirdi ve anladım dercesine başını salladı. onu görmezden gelip çizimime geri döndüğümde bir süre daha başımda dikilmiş ardından odamdan çıkmak için adımlamıştı.
kapının oradayken "hyung!" seslenişimle onu durdurdum. bakışlarım onun üzerinde değil hâlâ çizimimdeydi ama onun bana döndüğünü biliyordum.
"eskisi gibi davran." kelimelerimin netliğini belli etmek adına aynı kararlılıkla kafamı çevirip onun sorgulayan gözlerine baktım. "onun kafasını daha fazla karıştırma- merak etme, sorma."
"ne saçmalıyorsun?" dedi sinirle, güldüm.
"önceden hyunjin 'ölüyorum, lütfen gel.' dese bir yerlerine takmazdın, o yüzden şimdi de gelip bana onu sorma. çünkü bu bakışlarından nefret ettim-"
gözleri sinirle açılıp kapandı, kapı tokmağını tutan parmak boğumları beyazlaşmıştı ama onu tanıyordum, değişen bakışlarını odaya ilk girdiği anda bile fark etmiştim."kendin ellerinle birini mezara gömüyorsan sonra neden oradan çıkıp yanıma gelmedi diye ağlamayacaksın, senden vazgeçti."
jiwon çabuk sinirlenen bir insandı, şimdi de sözlerim onun yarasına öyle bir tuz olmuştu ki sertçe kapıyı duvara çarpmış ve iki koca adımda masama yaklaşıp yumruklarını tişörtüme sarmıştı.
"ne diyorsun lan sen! sikerim o ağzını kimle konuştuğunu unutma."
alayla sırıttım, yakamı kavrayan yumrukların üstüne kendi parmaklarımı sardım ve tırnaklarımı derisine geçirerek ellerini üzerimden çektim.
"ben diyeceğimi dedim, o artık benim hyung. sen çoktan kaybettin."
değildi ama olacaktı ve jiwon bile artık bir engel sayılmayacaktı.
🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
l'enfer. hyunlix✔️
Fanficfelix'in tek görevi abisini, saplantılı aşığı hyunjin'den kurtarmaktı.