🌙
"hyung harbi beni kıskandı ya inanamıyorum- ay bir de öptü değil mi!"
eve döndüğümüzden beri -ki üzerinden saatler geçmişti- chan hyungu odama hapsetmiş ve ona başımdan geçen her şeyi anlatmıştım. tabi ben heyecanla anlatırken abimin yaptığı boklukları da söylediğim için karşımda sinirden kuduran adamı fark etmem geç olmuştu.
chan hyung yastığımı avucu arasında sıkarak "jiwon sana gerçekten bu kirli şeyleri mi söyledi!" diye bağırınca anca hayal dünyamdan sıyrılıp vaziyetin farkına vardım.
chan hyung öyle sinirli bakıyordu ki telaşla dudaklarımı büzüp koluna sarıldım. "hyung geçti o mevzu, abimi biliyorsun uğraşmaya değmez."
"sikerim onu, gevşeğe bak hem sana hem o çocuğa çektirmediği kalmamış herifin!"
üzgünce ona baktım, biliyordum iki surat asmama dayanamayıp sakinleşecekti.
"öyle de, daha fazla onunla yüz göz olmak istemiyorum hyungie- sende bildiğini belli etme nolur."
chan hyung sıkıntıyla bir nefes aldı, gözlerini benden kaçırarak kapıya doğru baktığında sarıldığım kolunu sallayıp "hyung!" diye uyardım.
"tamam, tamam!" başını eğip isteksizce geri yaslandı. "ama-" dedi işaret parmağını tehditkarca havaya kaldırırken "en ufak yanlışında sorgulamadan alırım ayağımın altına onu, sen bile kurtaramazsın."
"kabuul~" diyerek sevimlice uzattım. hyung beni tekrar kolunun altına çektiğinde çocukluğumuzdaki gibi yatağıma yan yana uzanmış ve tavanımı izlemeye başlamıştık.
"sen?" dedi saniyeler sonra sakin sesiyle. "bu çocuktan emin misin peki, üzmesin seni."
"cık-" diye mırıldandım. "değilim ama çok bekledim hyung, bende mutlu olmak istiyorum. onun bakışları altında öyle şeyler var ki bu yüzden bir şansım olduğunu düşünüyorum."
chan hyungun uzun parmakları saçlarım arasına uzanıp onları dağıtırken "umarım yanılmazsın lixie." diye mırıldandı.
"umarım hyung, umarım."
dakikalarca öyle kaldık- chan hyung arada küfredecek gibi olduğunda anlattıklarımın tekrardan aklına geldiğini anlayarak onu sakinleştirmiş ve en sonunda kafasını dağıtmak için oyun oynayıp bir sürü resim çekinerek balkona çıkmıştık.
onun için hazırladığım kahveyi yudumlarken "baksana," dedi gözleri sokaktaki kedilerin üzerindeydi. "çektiğimiz fotoğraflardan birini paylaş, bakalım seninki ne tepki verecek."
şaşkınca ona döndüm, kaşlarım çatılırken "hyung bu çok çocukça!" diye hayıflandım.
"hadi oradan," sırıtarak omzumu dürterken "en eski numaradır bu- daima işler yavrum. paylaş, paylaş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
l'enfer. hyunlix✔️
Fanfictionfelix'in tek görevi abisini, saplantılı aşığı hyunjin'den kurtarmaktı.