KABUSLAR

1K 55 39
                                    

Gürcan, gecenin geç bir saatinde kendine kahve alırken, kapıdan içeri Serdar girdi.

"Serdar! Ne işin var bu saatte burda, iyi misin?"

Serdar da Gürcan'ı gördüğüne şaşırmıştı.

"İyiyim iyiyim," dedi. "Sen niye ayaktasın peki?"

"Eski alışkanlıklar," dedi Gürcan gülümseyerek. "Hackerlık yaptığım dönemde hep geceleri çalıştığım için çok az uyurdum. Şimdi de öyle devam ediyorum." Sonra ciddileşti. "Hem sen benim soruma cevap vermedin. Neden buradasın?"

"Hiç, öyle uyuyamadım da," diye geçiştirdi Serdar.

Gürcan kaşlarını çattı. "Serdar, sırf uykun kaçtı diye gecenin üçünde buraya gelmiş olamazsın. Hadi dökül bakalım."

Serdar kurtulamayacağını anlayınca iç çekerek kanepenin kenarına yaslandı.

"Kabuslar görüyorum," dedi.

Gürcan şaşırmıştı. "Nasıl yani?"

"Aslında çocukluğumdan beri olan bir şey," diye açıklamaya başladı Serdar. "Uyku problemi yaşarım hep, kabuslar görürüm. Genelde ailemin öldüğü yangınla alakalı kabuslar olurdu bunlar. Ama şimdi..."

Serdar duraksayınca Gürcan, "Ama şimdi?" diye devam etmesi için ısrar etti.

"Son zamanlarda hep Zehra'yla ilgili oluyor bu kabuslar. Elçi onu kaçırdığından beri aslında. Yetişemediğimi görüyorum, o mahzene indiğimde, onu öyle yerde..."

Serdar devamını getiremedi. Gürcan anlayışlı bir tavırla başını salladı.

"Bak, bunlar aramızda kalacak Gürcan," diye uyardı Serdar. "Özellikle Zehra'nın asla kulağına gitmeyecek. Zaten nemesis olayından beri kabus lafını duyunca iyice endişeleniyor, bunu kafaya takmasını istemiyorum."

"Tamam, merak etme," dedi Gürcan. "Ama hala şeyi anlamadım. Neden buraya geldin?"

Serdar iç çekti. "Zehra'yı görmek istedim, içim rahat etmedi." Gürcan'ın bakışlarını görünce kendini savunma ihtiyacı duydu. "Mantıklı bir şey olduğunu söylemiyorum, ama elimde de değil Gürcan ne yapayım?"

Gürcan düşünceli bir tavırla baktı Serdar'a. "Sana bu durum biraz korkutucu gelmiyor mu?" diye sordu kısa bir duraksamanın ardından. "Birine bu kadar çok aşık olmak yani? Çünkü seninkisi çok başka bir boyutta artık. Keşke kendini dışardan görebilsen... Yani Zehra'ya olan bakışlarını ya da adı geçtiğinde yüzünün aldığı ifadeyi. Güzel bir şey tabi, ama bilemiyorum, beni ürkütürdü açıkçası."

Serdar hafifçe güldü. "Tabi ki korkutucu. Benim için kolay bir durum olduğunu mu sanıyorsun? Bir insanın hayatının bu kadar merkezinde olması, bu kadar vazgeçilmez olması, onu kaybetme düşüncesinin bile gece uykularını kaçırması... Üstelik bizim yaptığımız iş düşünülürse. Her an onun hayatıyla sınanabilirim çünkü, bir sonraki adımımızın bile garantisi yok. Ama bir yandan da başıma gelmiş en güzel şey bu. Onun bana hissettirdikleri, o tamamlanmışlık hissi, içimde doldurduğu o boşluk... Bütün bunların yerini doldurabilecek bir şey yok hayatta. O yüzden yaşadığım her korkuya, gördüğüm her kabusa değer Zehra'nın varlığı."

Gürcan hayranlıkla baktı Serdar'a. "Vay be," dedi. "Bu kadar aşık olmak yine de cesaret işi bana göre. Seninle her konuştuğumuzda bana düşünecek bayağı malzeme veriyorsun."

"Tamam o zaman, sen bunları düşünmeye başla, ben de gidip Zehra'yı göreyim artık..."

.........

Serdar mümkün olduğunca ses yapmamaya çalışarak Zehra'nın odasına girdi. Uykusunun hafif olduğunu bildiği için, uyandırmamaya çalışıyordu. Yatağın karşısında duran sandalyeye oturdu ve Zehra'sını izlemeye başladı.

SEVMEK VE ÖLMEK ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin