GEÇMİŞİN TOZLU SAYFALARI

1K 53 38
                                    

Zehra, akşamın geç bir saatinde odasından içeri girdiğinde, yatağında uzanmış kitap okuyan Serdar'ı görüp irkildi.

"Serdar! Ne işin var burda senin?"

Serdar gülümseyerek doğruldu.

"Yağmur'la görüşmen nasıl geçti diye merak ettim," dedi. "Burada bekleyeyim dedim sen gelene kadar."

Zehra'nın yüzüne bir gülümseme yayıldı.

"Valla ne yalan söyleyeyim, çok iyi geldi Serdar," dedi ceketini çıkarıp Serdar'ın yanına otururken. "Epeydir yüz yüze görüşememiştik yoğunluktan. Özlemişim kızımı."

"Sevindim," dedi Serdar.

"Aa bu arada, sana da çok selam söyledi. Bu hafta okulda çok yoğunmuş küçük hanım, ama bir dahaki buluşmamızda sana resim yapıp gönderecekmiş."

Serdar'ın gözleri parladı.

"Bu çok hoşuma gider."

Sonra kollarını Zehra'ya dolayıp kendine doğru çekerek yatak başına yaslandı, Zehra'nın başını göğsüne dayadı.

"Sen kızını görüp enerjini topladın, sıra bende," dedi yüzünü Zehra'nın saçlarına gömerek.

Zehra Serdar'a sıkıca sarılarak mutlulukla gözlerini kapadı. Bir süre huzurlu bir sessizlik içinde öyle uzandılar. Neden sonra, Serdar başını kaldırdı.

"Zehra?" dedi.

"Efendim?"

"Ben sana bir şey soracağım aslında ama," dedi Serdar tereddütlü bir sesle. "Seni üzerim diye korkuyorum, bir yandan da uzun zamandır çok merak ettiğim bir konu."

Zehra kaşlarını çatarak baktı Serdar'a.

"Merak ettim şimdi, neymiş o?"

"Kemal ve sen," dedi Serdar bir çırpıda.

Zehra'nın yüzü ifadesizleşti bir anda. "Ne olmuş Kemal ve bana?" diye sordu düz bir sesle.

"Aslında daha çok sen," dedi Serdar. "Yani, Kemal'le empati yapmam zor değil, bir adamın sana neden aşık olduğunu zaten anlayabiliyorum. Ama sen nasıl," Serdar duraksadı, derin bir nefes alıp devam etti. "Nasıl aşık oldun ona? Hayatını birleştirmeyi kabul edecek kadar?"

Zehra gözlerini kapatıp nefes verdi. "Kemal'le ilgili konuşmayalı uzun zaman olmuştu," dedi buruk bir gülümsemeyle. "Kemal'le tanıştığımız sırada ben teşkilata girmek için eğitiliyordum. Bu durum çoğu erkek için göz korkutucudur, ama onu korkutmamıştı. Ama Kemal'de beni asıl çeken şey, onun dürüstlüğüydü Serdar. O kadar duru, o kadar net bir insandı ki, ruhunu gözlerinden okurdun adeta. Bense bütün hayatımı yalan söyleyerek geçirmeyi öğreniyordum o sırada, Kemal'in bu duruluğu bana iyi gelmişti."

"Anlıyorum..." dedi Serdar kırık bir sesle. 

"Serdar..." dedi Zehra Serdar'ın yüzüne dokunarak. "Lütfen kırılma. Sordun, ben de anlattım. Kaldı ki, aynı aşamaya sen de gelmiştin, hatırlatırım. Ceren'le neredeyse evleniyordun..."

"Aynı şey değil," diye itiraz etti Serdar.

"Aynı şey," dedi Zehra. "Sonrasında ne olursa olsun, onu sevmiştin zamanında, hayatını birleştirmeyi düşünecek kadar hem de."

"Zehra," diye söze başladı Serdar Zehra'nın gözlerine bakarak. "Ceren'e olan hislerimin asıl kaynağını daha önce çözmüştün zaten, şimdi bunu unutmuş gibi yapma bana. Ben çocukluğumdan beri, kaybettiğim ailemin yerine koyabileceğim birilerini aradım hep, Ceren de bu zaafımı bildiği için kullandı bunu. O kadar kolaydı ki onunla ilişkim... Her şey benim istediğim gibi olurdu, asla yorulmazdım, üzülmezdim... Aslında çok önceden şüphelenmeliydim. Çünkü gerçek aşk böyle bir şey değilmiş. Seni tanıdıktan sonra anladım."

"Nasılmış peki gerçek aşk?" diye sordu Zehra gülümseyerek.

"Gerçek aşk seni zorlarmış. Ama ne kadar zorlarsa zorlasın, vazgeçemezmişsin. Onun yüzünden acı çekmekten bile zevk alırmışsın hatta. Senin önüme koyduğun duvarlara çarpa çarpa öğrendim bunu. Beni reddettin, defalarca, imkansız olduğunu söyledin, aramıza set çektin kaç kez, ama ben vazgeçmedim. Vazgeçemedim. Böyle anladım işte, aslında Ceren'e hiç aşık olmadığımı. Bir de Yıldırım sayesinde."

Zehra kaşlarını çatarak baktı Serdar'a. "Yıldırım ne alaka?"

"Onun hikayesini öğrendiğimde, kendi hikayem gelmişti aklıma. Benzer durumlardaydık, ama o belli ki gerçekten aşıktı kıza. Ben onun gibi olmadım Ceren için."

"Bana Yıldırım'ı anladığını falan söylemeyeceksin inşallah Serdar?"

"Onu demek istemediğimiz biliyorsun Zehra," dedi Serdar. "Ondan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Asla da ne anlarım, ne de hak veririm. Ama demek istediğim, ancak gerçek aşk insana aklını mantığını böyle kaybettirebilir. Sevdiği kadını kaybetmek de delirtmiş Yıldırım'ı işte. Eğer sana bir şey olsaydı... Zaman zaman korkuyorum kendimden. Senin için yapabileceklerimin sınırı yok Zehra."

Zehra gözleri dolarak baktı Serdar'a.

"Biliyorum Serdar," dedi duygu dolu bir sesle. "Senden, sana olan duygularımdan bu kadar korkmamın sebebi de buydu en başından beri. Seninle ilk tanıştığımız anda, duygularını ne kadar yoğun yaşadığını görmüştüm. Sevgin de, nefretin de o kadar tutkuluydu ki. Onca zaman yan yana olduğun kadının üzerine, gözünü bile kırpmadan araba sürüşünü gördüm ben. Böylesine hissedebilmek o kadar yabancıydı ki bana. Hayatım boyunca duygularımın önüne set çekmiştim ben hep. Ama söz konusu sen olduğunda yapamıyordum, bir şekilde çatlaklardan sızıyordu sana olan hislerim. Kabus gibiydi benim için."

"Valla bana hiç öyle gelmemişti Zehra hanım," dedi Serdar muzip bir sesle. "Bayağı iyi engel oluyordun sanki kendine. Az uğraştırmadın beni."

Zehra güldü. Serdar yan yan bakarak ekledi. "Ayrıca konuyu bir anda nasıl değiştirdiğin de gözümden kaçmadı."

"O ne demek şimdi?"

"Yani biz Kemal'den bahsederken bir anda konuyu Ceren'e getirmen takdire şayan. Güzel numaraydı."

Zehra kaşlarını kaldırdı. "Hiç öyle bir niyetim yoktu."

"Eminim öyledir."

"Başka ne bilmek istiyorsun ki Serdar?" dedi Zehra. "Yürümedi işte. Güzel başladı, ama evlendikten bir süre sonra işim problem oldu tabi. Evde yeterince vakit geçiremeyişim, gece gündüz çalışmam, Kemal'le ilgilenemeyişim sorun oldu. Özellikle Yağmur doğduktan sonra iş öyle bir noktaya geldi ki, işim ve evliliğim arasında bir tercih yapmak zorunda kaldım."

"Ve işini tercih ettin," dedi Serdar anlayışlı bir tavırla. "Seni böyle bir seçime zorlamak baştan kaybetmeyi kabul etmek anlamına gelirdi zaten."

"Onu suçlamıyorum," dedi Zehra iç çekerek. "Kemal elinden geleni yaptı. O gerçekten iyi bir baba ve iyi bir eşti. Sadece, olmadı işte."

Serdar kendi kendine güldü. Zehra şaşırarak baktı ona.

"Hayda, neye güldün şimdi sen?"

Serdar Zehra'yı tekrar göğsüne doğru çekti.

"Kendi halime gülüyorum Zehra," dedi iç çekerek. "Akşamın bir vakti, burada oturdum, ölmüş bir adamı kıskanıyorum. Ve neden kıskanıyorum biliyor musun? Sana dokunduğu, senin kocan olduğu için falan değil. Senin kalbine bu kadar girmeyi başarabildiği için. Evliliğiniz bittikten sonra bile, onu değil kendini suçladığın için. Onu gerçekten sevdiğin için."

Zehra başını kaldırdı, Serdar'ın yanağına dokundu.

"Ben neye inanırım biliyor musun Serdar?" dedi yumuşak bir sesle. "İnsan hayatta sadece bir kere gerçekten aşık olur. Hayatına birileri girer çıkar, seversin de o kişileri, mutlu da olursun, ama aşk başka bir şey... Bir gün geliyor, birine öyle bir aşık oluyorsun ki, asla taviz vermem dediğin bütün prensiplerinden taviz verecek hale geliyorsun. Ben de seni tanıdıktan sonra anladım."

Serdar, gözlerini kapatarak başını Zehra'nın saçlarına gömdü.

"Zehra," diye mırıldandı. "Sana söz veriyorum, ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım, pişman olmayacaksın bizden. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağım...

Zehra Serdar'a daha sıkı sarıldı.

"Biliyorum..."


SEVMEK VE ÖLMEK ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin