Yüzün göğsüme yaslanmış, yeni daldın uykuya,
Şafak süzülürken odana, güneş düşmüş saçlarına...
İlk defa bu sabah paramparça hayatım bir bütün,
Sadece bir gece seninle, eksiksizim...Serdar, yüzüne düşen güneş ışığıyla gözlerini açtı. Hafifçe gözlerini kırpıştırarak bulunduğu odaya baktı, zira nadiren gelip yatak odasında uyurdu, salonda yatmaya alışmıştı. Ancak biraz kendine gelip de dün geceki olayların anısı beynini doldurunca, tam olarak uyanmıştı.
Önceki Gece:
Karanlık.
Evi, odası, aklı... Her şey kapkaranlıktı.
Serdar göz kapaklarının içine kazınmış gibi duran Zehra'nın hayal kırıklığı dolu bakışlarını silmeye uğraşıyor, ancak aklından bir türlü çıkaramıyordu.
Zehra odadan bir hışım çıktıktan sonra, herkes bir süre yalnız kalması gerektiğini söylese de Serdar peşinden gitmişti, ancak Zehra'nın odasının kapısı ona açılmamıştı. Neredeyse iki saat boyunca kapının önünde Zehra'ya yalvarmış, kendini açıklamaya çalışmış, kapıyı açıp en azından bir kere yüzüne baksın diye uğraşmıştı.
Hiçbir şey.
Onca yaptığı gürültüye rağmen Zehra tek kelime etmemişti. En sonunda Pınar onu bulduğunda Serdar yere çökmüş, sırtını kapıya yaslamış öylece oturuyordu. Pınar Zehra'nın biraz yalnız kalması gerektiği konusundaki fikrini tekrar etmiş ve zorla da olsa sonunda Serdar'ı eve göndermişti.
Ve işte şimdi, ışıkları yakmaya bile gerek duymadan kanepede öylece uzanmış yatıyordu. Çünkü Zehra'nın yüzünde gördüğü o hayal kırıklığından sonra, ruhu kapkaranlıktı, ve ışık görmek istemiyordu.
Aklındaki düşünceler dönüp dururken, kapının ısrarla çalınmasıyla yerinden sıçradı. Kaşlarını çatarak doğrulup ayağa kalktı. Kim olabilirdi ki bu saatte? Ancak kapıya doğru yürüyüp delikten baktığında onu daha büyük bir sürpriz bekliyordu, zira kapısının önünde öfkeyle soluyarak bekleyen kişi Zehra'ydı. Hemen açtı kapıyı.
"Zehra?"
"Konuşacağız," dedi Zehra sadece, ve Serdar'ı itip içeri girdi.
Zehra hızlı adımlarla salona doğru yürüdü, salonun karanlık olması onu şaşırttıysa bile bunu belli etmedi. Sertçe duvardaki düğmeye vurarak ışığı yaktı, kollarını bağlayıp Serdar'a doğru döndü.
"Evet, seni dinliyorum."
Serdar hüzün ve pişmanlıkla süzdü Zehra'yı, gözleri kan çanağına dönmüştü, saçları darmadağınıktı, rengi solmuştu. Perişan görünüyordu.
"Eee?" diye sabırsızca ayağını yere vurdu Zehra. "Kapımın önünde saatlerce dikilip açıklamama izin ver demedin mi bana? İzin veriyorum, buyur, açıkla!"
"Zehra sana anlatamazdım," diye hemen konuya girdi Serdar. "Çünkü Halit başkan kesinlikle yasaklamıştı. Bak, istedi ya da rica etti demiyorum, yasakladı diyorum. Eğer sana söyleseydim bana doğrudan verilen bir emre uymamış olurdum."
Zehra alayla güldü. "Tabi, kurallara sıkı sıkıya bağlı olmasıyla tanınan bir arkadaşımızsın çünkü."
"Zehra anlamıyor musun?" dedi Serdar çaresizce. "Halit başkanın ilişkimizi ilk öğrendiğinde ne dediğini sen de hatırlıyorsun, en ufak bir hatamızda gözümüzün yaşına bakmayacağını söylemişti. Emrine karşı gelip olanları sana anlatsaydım, sonuç ne olursa olsun bunu affetmezdi, sen de çok iyi biliyorsun. Görevim ve aşkım arasında bir tercih yapmak zorundaydım Zehra, ve duygularıma yenilirsem seni tamamen kaybedecektim. Bunu göze alamazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK VE ÖLMEK ZAMANI
Hayran KurguTeşkilat dizimizin güzide çifti ZehSer hakkında tek bölümlük hikayeler❤️