Bölüm 4

287 28 14
                                    

Evet arkadaşlar bölüme hoş geldiniz. Birkaç problemden dolayı çarşamba yayınlayamadım ancak şimdi hazır ve size sunuyorum.

Umarım beğenirsiniz yorumlarınız benim için çok değerli.

İyi Okumalar Herkese!

* * * * * * ** * * * * * * * * * * 

-Hayal Akgül-

Bilgisayarımda iki saattir yazı yazıyordum o kadar dalmıştım ki dibime kadar gelen Gerçek'i fark etmemiştim. Ekranımın önünde gözüken eller ile irkildim. Kafamı kaldırdığımda göz göze geldik. Gülerek ellerini teslim olur gibi kaldırdı.

"Tamam tamam. Özür dilerim yazar hanım o kadar odaklanmıştın ki seslensem de duymadın."

O söyleyince kaşlarımı çattığımı fark etmiştim. Yüzümü düzeltip elimle de saçlarımı düzelttim.

"Sorun değil sadece ilham perilerinin ne zaman geleceği belli olmuyor."

Kafasını sallarken kolundaki saate gözlerini değdirdi bana dönüp iki elini birbirine vurdu. "İlham perilerin bence evde hala seninle olur bence mesai biteli yirmi dakika olacak."

Gözlerimi büyüttüm, yirmi dakika mı? O kadar olmuş muydu cidden? Elim hemen telefonuma gitti. Saati ve cevapsız aramaları görünce elim istemsizce alnıma gitti. Ayağa kalkıp aceleyle hazırlanmaya başladım. Gerçek sakin bir gülümseme ile beni izlerken hala eşyalarımı toplarken "Oradan bakınca boğuşmam çok mu hoşuna gidiyor?"

Cevap gelmezken ben toparlanmıştım bile ceketimi de giyip tekrar Gerçek'e döndüm düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. Elimi gözünün önünde salladım kendine gelince sorarcasına baktım.

"Hazırlandın mı çıkalım hadi."

Kafamı sallarken ilerlemeye başladık.

"Yanlış bir şey mi söyledim içeride, sert bir şey söylemek istememiştim."

Gözlerimin içine derince bakmaya başladı elleri omuzlarımdan tuttu kafasını olumsuzca sallayıp "Hayır, hayır sadece..."

Elleri omzumu okşarken midem kasılmaya başlamıştı. Hasta mı olacaktım yoksa bu adam mı beni hasta ediyordu anlayamıyordum. Gözleri sanki bir geçit gibiydi gözlerinin içine baktıkça daha da ekildiğimi hissediyordum. Sanki doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu. En son derince bir nefes verirken ellerini çekip ensesini kaşıdı.

"Ben sanırım odamda bir şeyleri unuttum. Sen git ben sonra gelirim."

Hareketlerine anlam veremiyordum. Karşımda tuhaf bir adam vardı başkası olsa uzak durmak için yeterli bir nedenken bu adamın tuhaflığı beni tam tersi ona daha çok çekiyordu. Cevabımı beklemeden ilerlemeye başladığında ani bir refleks ile kolundan tuttum. Şaşırmıştı, şaşırmıştım neden böyle bir şey yaptığımı anlamlandıramazken aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Şey beklerim ben seni istersen."

Kolunu kurtarıp "Yok gerek yok hem biraz işim de vardı aklımdan çıkmış ben en iyisi onları halledeyim."

Başımı sallayarak "Peki. Görüşürüz o zaman."

Sadece kafa sallamakla yetindi. Bir şey söyleyecek ama söylemiyormuş gibiydi ya da ben kafamdan uydurmaya başlamıştım. Arabama binip derin bir nefes aldım. Telefonumu yerine yerleştirip sevdiğim şarkılardan biri olan Teoman'ın Bana Öyle Bakma şarkısını açtım. Derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdım. Yolda ilerlerken şarkı ikinci tekrarını bitirmişti bile bir yandan mırıldanırken aklım hala Gerçek'teydi. Kahverengi gözleri sıradan değildi o kahvelerde bir kupa kahvenin samimiyeti, toprağın huzuru vardı. Saçları gece gibi siyah saçına isyan çıkarırcasına beyaz olan teni. Kollarında yaralar, yüzünde ufak tefek izler vardı. Mesleğini düşününce absürt gelmiyordu. İri bedeni sanki bir kale gibiydi ve bakışları tüm dünyaya meydan okurcasına sert ve ciddi. Benim bakışlarıma denk gelince bakışlarının yumuşaması sanırım onun hakkında en sevdiğim şeydi.

AKİS +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin