1. Bölüm

5.8K 206 190
                                    

"Ne demek yok?"

"yok abi baktım."

"bu hafta üçüncü."

Çalışmaya başladığım günden beri bu Morg'da kaybolan cesetlerle uğraşıyorum.

Ölü bir insan nereye gidebilir ki?

"Başımız belaya girecek yine."

"Asıl konu bu mu gerçekten?"

"Neymiş asıl konu?"

"Cesetler nereye kayboluyor?"

"Öğrenmek istemiyorum."

Ellerini havaya teslim olmuş gibi kaldırarak söylemişti oktay ve çıkış kapısına doğru yürüyüp yanımdan gitti.

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Elimle saçlarımı karıştırırken düşünmemeye çalıştım.

İş arkadaşlarım niye bu kadar rahattı? Yani cesetler kayboluyor ve umurlarında değil. Tek düşündükleri şey azar yememek ya da kovulmamak.

Ama benim gibi bu olayı merak eden 2 kişi daha vardı ve bu kafayı yemediğime dair bir şeydi.

"Dur tahmin edeyim."  kapının açılmasıyla o tarafa döndüm. Yanıma doğru yürüdü sarp

"Ağzını bile açma." dedim işaret parmağımı ona doğru uzatarak

"ceset kayboldu?"

"Sarp anlama kıtlığın mı var kardeşim?"

"Evet var."

Göz devirip koybolan cesedin olduğu bölümü yerine doğru ittirdim.

"Emin nerde?" ona bakmadan konuşmaya başladım.

"Şerefsiz kız peşinde, birini buldu kahve ısmarlamak için hastanenin kantinine indirdi."

"Biz istesek cimriliği tutar piçin." dedim göz devirerek

Omuz silkip ellerini cebine koydu.

"Miran kaybolan cesetler canımı sıkmaya başladı." dedi ciddileşerek

"Benimde." diye ekledim. Ufak bir sessizlik oldu bozanda Sarp.

"Bu sefer kim üstlenecek?"

"Ceza istemiyorum yorgunum benden umudu kesin."

Evet kaybolan 3. Ceset olmasına rağmen kimsenin umurunda değildi sadece ceza veriliyordu. Bizim çalıştığımız Morg'da kimsesiz olan cesetlere bakılırdı. Aile bulunamazsa bize gönderilirdi.

Bu yüzden başımıza çok bela almamıştık. Ama suç bizim değildi her türlü önlemimizi almamıza rağmen 1 haftada 3 ceset kaybolmuştu. Ve ben kafayı yemek üzereydim.

Bir hastane morgundaydık. Bu hastanede 2 morg vardı ve biri sadece kimsesizler içindi. İnsanların ölü hallerine bile ayrımcılık vardı.

İğrenç...

Benimle birlikte bu Morg'da çalışan 5 kişi vardı ama sadece emin ve sarp ile yakındım. İkiside şerefsizin tekiydi ama bu nefessiz yerde gülen iki salakla benim için biraz nefes oluyordu.

Morg'da çalışan insanlar için fazla neşelilerdi. Özellikle emin. Bir keresinde gelen bir cesetle fotoğraf çekip 'abi gül biraz ölü gibi çıkıyosun' demişti.

Sarp kendini göstererek "Valla kardeşim geçen sefer ben üstlendim."dedi

"Emin piçi üstlensin o zaman" dedim.

"ayıp oluyo ha arkamdan konuşuyorsunuz." diye söylenerek açtığı kapıyı kapatan emin'e baktım.

"Ceset kayboldu yine kim üstlencek diye konuşuyoruz." dedi sarp ona bakarak

"Ne rahatsınız be." diye sitem ettim.

"Ben yatarım ölünün yerine konuşmaz kimse."dedi emin göz kırparak

" salak bu yemin ederim. "

" salak bu yemin ederim. "

Sarp'la aynı anda söylemiştik.

Gözlerini kısarak bize baktı emin. Yok gerçekten salaktı bu çocuk.

"Tamam taş kağıt makas." dedim orta yolu bulmaya çalışarak bunlarla başka türlü anlaşamayacaktık.

Ve evet... Kaybettim...

"Hile yapıyorsunuz oğlum!"

"Hadi hadi sen sundun fikri triplenme."

Gözlerimi kısarak ikisine baktım.

Emin "sevgililerimden bu kadar trip yemiyorum." dedi beni göstererek. Gülen sarp'ın karnını dirseğimi geçirdim. Yüzü buruşurken

"tamam siz gidin konuşurum ben." dedim

"yürüyebileceğimi sanmıyorum." dedi  sarp

Emin bana göz kırparak konuştu. "O değilde sarp'ın aldığı donutlar çok güzeldi."

Dikleşen sarp "SEN Mİ YEDİN LAN DONUTLARIMI!" diye bağırdı.

Gülerek kaçan eminin ağzına sıçmak için peşinden koştu. Çocuklar daha mantıklı davranırlardı yemin ederim.

Soğuk odada tek kalmıştım. Evet şimdi hesap verirken ne söyleyeceğimi düşünmeliydim sanırım...

Bir Morg SaklambacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin