Bölüm 4

803 36 13
                                    

Yera, yüzünde bir şeylerin kıpırdadığını hissederek korku ile gözlerini araladı. Karşısında ağaçlar sıralanıyordu. Oturumuna gelirken, ormana en son girdiği yerde durduğunu fark etti. Güneş daha henüz güzel yüzünü göstermemişti. "Sabah olmak üzere" dedi. Gece gördüğü rüyayı anımsarken hafif bir gülümseme yüzünü kapladı. Yanağında hala bir şeyler kıpırdıyordu. Ne olduğunu anlamak için elini hafifçe yanağına yaklaştırdığında yanağından bir kelebeğin uçtuğunu fark etti.

Bu zamana kadar Yera, ormandaki her canlıyı tanımış ve onların doğadaki hassas dengenin korunmasında ne kadar önemli olduğunu öğrenmişti. Bu nedenle bütün canlıları çok severdi. Zaten köylülerde ormandan ve ormanda yaşayan canlılardan ihtiyaçları kadar yararlanırlardı, asla fazlasını değil. Yera, kelebeğe ani bir hareket yaparak zarar vermediği için çok sevinmişti. Kelebek bir süre Yera'nın etrafında uçtuktan sonra yavaşça omzuna kondu. Yera elini omzuna doğru yavaşça yaklaştırırken, bir taraftan da kelebeğin uçarak kaçmamasını diliyordu. Kelebek kendine doğru yaklaşan elden korkmuş olacak ki kanatlarını hafifçe çırparak biraz yükseldi sonra Yera'nın avucunun içine kondu. Yera avucunun içindeki kelebeği bir süre öylece seyretti "Gökkuşağının büyülü havasını ve bütün renklerini kanatlarında hapsetmiş bir kelebek." diye düşündü. Kelebeğe zarar vermemek için özen göstererek bir süre elinin içinde oynadı sonra yanı başında duran çalının dalına yavaşça bıraktı.

Etrafını daha bir dikkatle kolaçan edecekken, ormanın dışından bazı seslerin geldiğini duyarak korktu. Gözleri ile tekrar güneşi aradı, henüz doğudan yeni yükseliyordu. Hemen ayağa kalktı, kendisinden az ileride kendisini kovalayan şövalyelerin kanlar içerisindeki cesetlerini görünce içini derin bir korku kapladı. Gördüğü manzara onu çok rahatsız etmişti. Bir an önce buradan uzaklaşması gerektiğini düşündü, ancak ne tarafa doğru kaçması gerektiği konusunda bir süre kararsız kaldı.

Ormanın hemen girişinde duruyordu, birkaç adım atsa köyünü görecekti.Ancak duyduğu seslerde o taraftan geliyordu. Şövalyelerde ormana o taraftangirmişti. Ya hala geride şövalyeler kaldı ise ve hala onu arıyorlarsa. Bu aradaniye onu aradıklarını ya da onu mu yoksa başkalarını mı aradıklarını dabilmiyordu. Hala niye kaçtığına bir anlam veremiyordu. Sadece babası ona gözişareti ile kaçmasını işaret etmişti. Babası ile arasında çok derin bir sevgiolduğunu hatırladı. Babası ile anlaşması için konuşmalarına gerek yoktu,gözleri ile de bir birlerinin ne demek istediğini anlarlardı. Eğer tehlikelibir durum olmasa babası ona böyle bir işaret yapmazdı. Artık çok fazlaseçeneğinin olmadığını düşündü ve en sonunda kararını verdi. Korkarak ormanıniçine doğru koştu. Bir taraftan da bu ormanın ne kadar büyük olduğunudüşünüyordu.    

MELEKLERİN OĞLU YERA; GİZEM KALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin