Bölüm 42

48 2 0
                                    

Aynı gece, Apidal ormanda avlanmaya çıkmıştı. Boyu 2 metreden uzundu, kapkara vücudu geceleyin ağaçların arasında hiç görülmüyordu. Bir de gökyüzündeki şu dolunay olmasaydı domuzlara rahatlıkla yaklaşıp onların boynunu tek hamlede kırabilecekti. Vücudunun üst kısmı tamamen çıplak, dizlerine kadar olan pantolonu da lime lime idi. Güldüğünde görülen beyaz dişleri ister istemez dikkat çekiyordu. Kaslı vücudu ne kadar güçlü olduğunun göstergesiydi. İçine çökük siyah gözleri bakanı korkutmaya yetiyordu. Saçı kazınmış, sakalı olmayan 25 yaşlarındaki bu insan azmanı görüntüsünün aksine çok sevecen bir adamdı.

Bu gece, kabilesinde avlanma sırası ona gelmişti. Az ilerisinde duran domuz sürüsünü dikkatle inceledi. İri görünen iki tane erkek domuzu gözüne kestirdi. Gizlendiği çalıların arasından fırlayarak domuzların içine dalıp gözüne kestirdiği iki domuzu kaçmalarına fırsat vermeden güçlü elleri ile yakalayarak her birini bir koluna sıkıştırdı. Domuzlar ayaklarını oynatarak, başlarını iki yana sallayarak kurtulmaya çalışıyorlardı ama o güçlü kollardan kurtulmak o kadar kolay değildi. En azından sağ olarak kurtulmaları imkânsızdı. Öyle de oldu, Apidal domuzları az ilerideki düzlüğe çıkardıktan sonra sağ kolunda olanı bacaklarının arsına sıkıştırdı ve sol kollundaki domuzun boynunu elleri ile kırdıktan sonra yere bırakıverdi. Bacaklarının arsındaki domuza da aynı acı sonu yaşattı. Bu geceki görevini de başarı ile tamamlamıştı. Kendi kabilesine özgü çığlığı ormanda yankılandığında, karanlıkta sağa sola kaçışan hayvanların çıkardıkları sesler, çırçır böceklerini bile susturdu. Çığlığını attıktan sonra kendi etrafında dönerek Totemine şükür dansını yaptı. Yaptığı dansın ve az önceki avlanmasının etkisinden, vücudundan akan terleri elleri ile sildikten sonra gözlerini dolunaya dikti. Tamda o anda, ayın içinde beyaz saçlı, uzun beyaz sakallı yaşlı bir adamın kafası belirdi. Kısa bir süre sonra dolunayın içindeki yaşlı adam konuşmaya başladı:"Apidal, ben Adra. Sen seçilmiş savaşçılardan birisin, en kısa zamanda Kileya Dağı'nda bulunan Sirya Gölü'nün ortasındaki Gizem Kalesi'ne ulaşmalısın. Sana söylediklerimi kimseye anlatmadan doğruca sana söylediğim yere git."dedi ve kayboldu.

Apidal, gördüğünden ve duyduklarından çok korktu. Bunun ne anlama geldiğine bir anlam veremedi. Bir an önce köyüne ulaşmak için yerdeki ölü domuzları kollarının arasına alarak koşmaya başladı. Köyüne vardığında her kes uyuyordu. Köyün ortasındaki alanda yanan ateşte sönmek üzereydi. Yavaş adımlarla ateşin yanına geldiğinde domuzları bir kenara bıraktı. Ateşin çevresinde oturmaları için konulmuş olan kütüklerden birisinin üzerine çöktü. Hala derin derin nefes alıyordu. Az önce gördüğünün ne olduğunu bilememek onda büyük bir korkuya neden olmuştu. Totem tanrısına karşı bir suç işlemiş de, onun için cezalandırılmış olabileceğini düşündüğü anda sırtına dokunan bir şey ürpererek ayağa fırlamasına yetti. Oysa gelen kabilenin en yaşlısı olan Zenk'ti. Zenk 80 yaşlarında beli bükülmüş, derisi kemiklerine yapışacak kadar zayıf bir adamdı. Çenesindeki az bir sakal belik yapılmış, ucuna da bir boncuk bağlanmıştı. Yüzünün tamamı değişik şekillerle boyanmıştı.

"Ne oldu? Korkmuş gibisin?"

Zenk, konuşurken kelimeler ağzından titrek titrek çıkıyordu.

"Evet. Korktum. Totem Tanrı bu gece beni cezalandırdı."

"Nasıl?"

Apidal, gördüklerini bir bir Zenk'e anlattı. Zenk, duydukları karşısında avazının çıktığı kadar bağırdı. Bu yaşlı adamın bağırması ancak çok yakındaki birkaç kulübede uyuyanlar tarafından duyulabilmişti. Gecenin bu vaktinde köyün en yaşlısının çıkardığı bu ses onların endişe ile ve bağırarak uyanmalarına yetmişti. Çok geçmeden tüm köylüler alanda toplanmışlar, merakla Zenk'e ve Apidal'a bakıyorlardı. Apidal'ın yüzü asıktı. Totem tarafından cezalandırılmış olmak onu çok halsiz yapmıştı. Zenk herkes etrafına toplandıktan sonra elinde tuttuğu sopaya yaslanarak ayağa kalktı ve heyecanla konuşmaya başladı.

"Apidal totem tarafından seçilmiş. Savaşçı olarak onu Avrupa'da ki Kileya Dağı'na çağırıyor."

Zenk Apidal'ın yanına gelerek onun yüzünü okşadıktan sonra: "Sevinmelisin Apidal, sen seçilmişsin."dedi.

Köylüler, Zenk'in bu söylediğinden hiçbir şey anlamamışlardı ama Avrupa önemli bir yerdi. Apidal'ın oraya gidecek olması kutlamaya değerdi. Hemen sönmek üzere olan ateşin üstüne büyük büyük odunlar atarak sabaha kadar Totemlerinin önünde dans ederek kutlama yaptılar.

Sabah olduğunda tüm köy halkı Apidal için seferber oldu. Belinden ayaklarına kadar uzanan kalın ve renkli işlemeli bir kumaşı beline sardılar. Aynı kumaştan vücudunun üst tarafına da uygun bir kıyafet yaptılar. Artık Apidal gitmeye hazırdı. Köydeki tek binek hayvanı olan eşeği getirdiler. Apidal, kabilesinin bu son yaptığı davranış karşısında çok duygulandı. Zenk'e dönerek;"ben bu eşeği kabul edemem, sonra siz o uzak kuyulardan suyu nasıl getireceksiniz?" dedi.

"Ama senin yolun çok uzun, oraya zamanında başka türlü nasıl varacaksın."

Apidal, yaşlı ve cılız görünümlü eşeğe bakarak güldü ve kabilesindekilere dönerek;"Bu eşek ancak beni yavaşlatmaya yarar. Yorulsam beni taşıyamaz."dedi. Apidal'ın bu söylediklerine herkes gülümsedi. Apidal, el sallayarak kabilesinden uzaklaşarak Kileya Dağı'na doğru yola çıktı.

MELEKLERİN OĞLU YERA; GİZEM KALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin