Yera, iki gündür Umut Ormanında yalnız başınaydı. Yırtıcı hayvanlarla dolu bu ormanda yalnız başına yetişkin bir insanın bile bırakın bir geceyi, gündüzü bile sağ salim çıkma şansı çok az iken küçük yaşta bir çocuğun nerede ise hiç şansı yoktu.
Erta, Yera'nın bıraktığı izleri takip ederken hava çoktan kararmıştı. Bu gece gökyüzünde ne ay ne de yıldızlar görünüyordu, her yer zifiri karanlığa bürünmüştü. Bu karanlıkta çok da fazla yol alamayacağını, alsa bile Yera'ya ait izleri bulamayacağını düşünerek geceyi burada geçirmeye karar verdi. Yavaşça Gratus'tan indi, onun yularını yanındaki ağaca bağlayacakken, aslında buna hiç de gerek olmadığını düşünerek bu hareketinden vazgeçti.
Çevresinden topladığı çalı çırpıyı bir araya getirerek küçük bir ateş yaktı. Sonra karnının acıktığını hissetti. Kendi kendine kızarak:"Köyden ayrılacakken yanıma neden yiyecek almadım." diye söylenmeye başlayacaktı ki buna hiç zamanının olmadığını ve hatta aklına bile gelmediğini düşünerek kendine kızmaktan vazgeçti. Ateşin kısa sürede söneceğini düşünerek etraftan, yaktığı ateşin ışığından faydalanarak, daha dayanıklı odun parçaları topladı. Yiyecek bir şeyler bulabilirmiyim diye etrafa bakındı ama bir şey görünmüyordu. Artık yapacak bir şey olmadığını düşünerek, Gratus'a yaklaştı. Bir süre Gratus'un yelesini okşadıktan sonra, eyerini çıkararak ateşe yakın bir yere koydu. Böylece Gratus'un da dinlenmesine olanak sağlamış olmanın yanında eyeri kendisine yastık olarak kullanacaktı.
Eline aldığı birkaç parça odunu ateşe atacakken birden aklına dumanın başkaları tarafından görülebileceği geldi. Önce içini bir korku kapladı fakat sonra kendi kendine güldü. Bu zifiri karanlıkta birisinin dumanı görmesinin imkânsızlığı onu rahatlatmıştı. Elinde tuttuğu odunları ateşe atıktan sonra kılıcını eyerin yanı başına hemen ulaşabileceği şekilde koydu. Gece ormanda vahşi hayvan saldırısına uğramak kaçınılmazdı, ancak ateş yandığı sürece böyle bir tehlike de yoktu, nede olsa bu vahşi hayvanlar ateşe yaklaşamazlardı. Ateş sönse de, Gratus vahşi hayvanları çok daha önceden fark edeceğinden onun uyanmasını sağlayacak hareketliliği mutlaka yapacaktı.
Mevsim sonbahar olmasına karşın hava henüz insanı çok fazla üşütecek kadar soğumamıştı. Bu nedenle bu gece Erta'da çok fazla üşümeyeceğini düşündü, ama şimdi sıcacık evinde ve rahat yatağında olmayı yeğlerdi. Ateşe doğru yaklaştı, yanı başından aldığı ince odun parçası ile ateşi karıştırdı. Bir an aklına Yera geldi. "Acaba şimdi ne yapıyordur." diye düşündü. O küçük çocuğun ateş yakmayı becerebileceğini düşünmüyordu. Bu geceyi nerede ve nasıl geçirecekti. Bu düşünceler onu çok tedirgin etmesine karşın yapabileceği bir şeyin olmaması da ona daha fazla sıkıntı veriyordu. Eğer bu karanlıkta ormanda Yera'yı bulmaya çalışsa yanlış yönlere gidebilir, Yera'dan uzaklaşabilir ve hatta Yera'nın bıraktığı izlerin kaybolmasına neden olabilirdi. Bir süre bunları düşündükten sonra ertesi gün erkenden yola çıkması gerektiğini düşünerek sırtını eyere yasladı, eliyle kılıcını yokladıktan sonra gözlerini yavaşça kapattı. Bir an önce uyumalı ve yarına dinlenmiş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEKLERİN OĞLU YERA; GİZEM KALESİ
FantasíaMELEKLERİN OĞLU YERA GİZEM KALESİ Yazan: Arkın KURT Yaşayan insanlara hükmetmeye çalışan Kara Şövalyeye ve onun güçlü ordusuna karşı amansız bir mücadele içine giren Adra, Yera, Erta ve beş seçilmiş savaşçının zamanın bir yerinde verdikleri mücadele...