Bölüm 5

811 31 10
                                    

Sabah olduğunda köylüler, korku içinde evlerinden dışarı çıktılar. Ne olduğunu anlamaya çalıştılar. Kısa sürede köyün meydanında toplandılar. Ne yapacaklarına karar verdiler. Bir grup Umut Ormanı'na bakarken diğer grupta köy içerisinde her hangi bir olay olup olmadığına bakacaktı. Umut Ormanı'na yaklaşan grup bazı atların, hala şövalyelerin ormana girdiği yerde sahiplerini beklediklerini gördüler. Bu alandan ormana girdiklerinde, korkunç bir manzara ile karşılaştılar. Akşam çocuğun ardından ormana giren şövalyelerin hepsi ölmüştü, çocuktansa eser yoktu. Bu şövalyeler nasıl ve neden ölmüşlerdi? Kayis ölmüş olan şövalyelerin etrafında dolaşırken sol eliyle birkaç günlük olan sakalını sıvazlıyor bir yandan da çevresini dikkatle inceliyor ve dün gece burada olanları açıklamasına yardımcı olacak bir şeyler arıyordu. Şövalyelerin hepsi aynı tip siyah zırh giymişlerdi. Bir ara gözü az ilerisindeki çalıya takıldı. Gökkuşağının büyülü havasını ve bütün renklerini kanatlarında hapsetmiş bir kelebek çalının yaprağında titrek hareketlerle öylece duruyordu. Yaprak sabah esintisinin etkisi ile kıpırdadıkça kelebekte kanatlarını hafifçe oynatarak dengesini sağlamaya çalışıyordu. Kayis hemen kelebeğin bulunduğu yere doğru yöneldi. Kelebek Kayis'in gelişinden hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu. Kelebeği nazik bir hareketle eline aldı, biraz seyrettikten sonra avucunu gökyüzüne doğru yükseltip onun uçmasına fırsat verdi. Kelebek bu hareketi anlamış olacak ki kanatlarını hafif hareketlerle çırparak gökyüzüne doğru uçmaya başladı. Kayis'de başını gökyüzüne kaldırarak kelebeğin uçuşunu seyretti. Ağaçların dalları arasından sızan ince ışık arasında kelebek sanki kanatlarındaki renkleri ormanın zeminine doğru bırakırmış gibi ışığa doğru uçup gözden kayboldu. Kayis kendisini başka bir zamana geçmiş gibi hissederek kollarını açıp kendi etrafında dönmek istedi ama yapmadı. Yanındakiler ölü şövalyelerle ilgilendikleri için onun ne yaptığını fark etmemişlerdi. Ormanda bir şeyler bulamayacağını anlamış olacak ki Kayis ormanın dışına doğru hareketlendi, yanındakilerde onu takip etti. Tam ormandan çıkmışken Erta'nın kendisine doğru koştuğunu görünce:"Ne oldu Erta?" diye seslendi.

Erta Kayis'in yanına gelinceye kadar cevap vermedi. Kayis'in yanında zorlukla durdu. Nefes nefese kalmıştı. "Ares ve Nikolas öldürülmüşler." diyebildi ancak.

Kayis duyduğu bu haber karşısında çok şaşırmış gibi görünüyordu. Bir an konuşamadı. Çevresindeki herkes ona korku dolu gözlerle bakıyordu. Bu haber tüm köylülerin tehlikede olabileceğinin habercisi gibiydi. Bir süre sessiz kaldı. Ne yapacağını düşünüyor gibiydi.

"Ya Yera?" diye sordu. Bu soruyu oluşturan harfler sanki ağzından zorla çıkmış gibiydi.

"Ondan haber yok. Her yerde aradım fakat bulamadım."

O an Kayis'in yüzündeki bütün umutsuzluklar kaybolup yerini tatlı bir hoşnutluğa bırakmıştı. Kaçan çocuk Yeradan başkası değildi. Peki, neden kaçmıştı? Şövalyeler niçin onu kovalamışlardı? Şimdi nerede idi?

Kayis artık burada daha fazla zaman kaybetmenin anlamsız olacağınıdüşünerek yanındakilerle birlikte köyün içine doğru hareketlendi.    

MELEKLERİN OĞLU YERA; GİZEM KALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin