Bölüm 50

26 2 0
                                    

Artık sadece atların yürürken çıkardıkları ses duyuluyordu. Hiç biri konuşmuyor, sadece bilmedikleri bu yolda karşılarına ne gibi bir tehlike çıkacağını kestiremedikleri için dikkatle çevrelerini inceliyorlardı. Yol giderek daralmıştı. Çevrelerinde kayaların soluk yüzünden başka bir şey görünmüyordu. Son ağacı gördüklerinden bu yana çok uzun zaman geçmişti. Bir yanları keskin kayalık tepe diğer yanları ise dibi dahi görülmeyen derin bir uçurumdan ibaretti. Yera bir ara merakla uçurumun kenarına kadar yaklaştırmak istedi atını, ancak at uçuruma yaklaşmamak için aşırı direnç gösterdi. At ne kadar dirense de Yera'nın zorlamalarından uçuruma ancak birazcık yaklaştı. İlginç bir şeyler görmek hevesi ile atının üzerinden hafifçe uçuruma doğru eğildi. Uçurumun bulunduğu tarafta keskin kaya hatları aşağıya doğru korkunç görüntüler oluşturarak uzanıyordu. Uçurum derinlikleri bir yerden sonra tamamen bulutlarla kaplı olduğundan daha aşağısında hiçbir şey görünmüyordu. "Ne kadar yüksek" diye geçirdi içinden. Bu esnada hiç beklemediği bir şey oldu. Bir den karşısındaki görüntüler bulanmaya başladı, dengesini kaybetti, vücudunu aşırı derecede halsizlik kapladı, düşünceleri daraldı ve atın üzerinden uçuruma doğru düşecek gibi oldu. Bir anda uçurumun içinden kendisine doğru uçan korkunç, karanlık gölgeler gördü. Son bir gayretle atın yularını daha bir sıkı tuttu ve ayakları ile ata hafif bir darbe vurdu. At bu darbenin etkisi ile yola devam etmesi gerektiğini anlamış olacak ki hemen uçurumun kenarından uzaklaşarak yolun daha güvenli kısmına geçti ve yürümeye davam etti. Yera hala az önce yaşadığı korkuyu üzerinden atamamıştı. Yüzü hala bembeyazdı. Uçuruma düşecek olmamın yanında uçurumdan kendisine doğru uçan korkunç gölgelerden duyduğu korkuyu hala yaşıyordu.

Yera Erta'nın atından inmiş olduğunu ancak kendine geldiğinde fark etti. Erta'nın neden atından indiğini anlamak için atını biraz daha hızla o tarafa doğru sürdüğünde karşılarındaki korkunç tehlikeyi görerek şaşırmaktan kendini alamadı. En arkadan gelen Merva şimdiye kadar pek yolla ilgilenmemiş sanki orada değilmiş gibi davranmıştı. Atına hiç müdahale etmeden buraya kadar gelmişti. Belki atı yanlışlıkla uçuruma doğru yürüse bunu bile fark etmeyecekti. Ama atı Yera'in ve Erta'nın atlarından geçecek yol bulamadığı için mecburen durunca kendine geldi. Kendine geldiğinde hem Yera'in hem de Erta'nın atlarından inmiş olduklarını ve yolun biraz ilerisinde yan yana durmuş halde ilerideki bir şeye baktıklarını fark etti. O da kafasını biraz kaldırıp yolun ilerisine baktığında şaşkınlıktan dona kaldı. Bir çırpıda kıvrak bir hareketle atından indi ve koşar adımlarla Erta ve Yera'in yanına geldi. Şimdi üçü de ortalarında Yera olduğu halde yolun ilerisini şaşkınca izliyorlardı. Bir süre üçü de öylece kaldı.

Bu sessizliği Merva bozarak;"Şimdi ne yapacağız?" dedi.

Üçü de şimdi bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyorlardı. Karşılarındaki tehlikeyi aşmak imkânsız gibi görünüyordu. Erta Merva'nın fikrine uymayarak bu yolda ısrar etmesinden şimdi derin bir pişmanlık hissetti.

Yera: " yapacak bir şey yok, geri dönelim" dedi.

Erta'da yapılabilecek en mantıklı şeyin bu olduğunu kabul etmiş olmalı ki hiç konuşmadı. Az ilerilerinde yolun bir kısmının tamamen çökmüş olması karşısında yapılabilecek fazlada bir şey yoktu. Bir şekilde yolun bu kısmı çökmüştü. Erta, yolun çökmüş kısmına doğru yaklaştı, yolun devamı karşısında duruyordu ama ne kendileri nede atları aradaki bu mesafeyi atlayamazlardı. Kayalıklardan geçmek zaten imkânsızdı, atları bir kenara bırakın kendilerinin bile tırmanmasına imkân yoktu. Erta, kaybettikleri üç günü düşünerek sinirle hemen yanı başında duran büyükçe bir kayaya tekmesini savurdu ve atına doğru geri döndü. Tam atına binmek üzereydi ki büyük bir gürültü duyuldu ve kayalıktan kopan kütleler uçuruma doğru düşmeye başladı. Çok kısa bir sürede her şey olup bitti. Hem az önce olanlardan hem de şimdi karşılarında bir at arabası geçebilecek kadar açılmış olan muntazam yoldan dolayı üçü de şaşkınlık içindeydiler. Sanki birileri bu yolu özellikle buraya saklamış gibiydi ve nasıl olduysa Erta kenarda duran taşa vurunca yolu kapatan taşlar uçurumdan aşağıya düşmüş ve saklı olan yol açılmıştı. İçlerinden ilk kendine gelen Yera oldu ve hemen açılan yola doğru hareketlenince Erta buna engel oldu.

"Senin hayatın sadece bizim için değil tüm insanlık için önemli bu nedenle senin hayatını tehlikeye atmana izin veremem ve sende kendine dikkat etmek zorundasın. Eğer yol kontrol edilecekse bunu yapacak başkaları var burada."

Yera diyecek her hangi bir söz bulamadı. Yolu kontrol etme düşüncesindende vazgeçmek zorunda kaldı. Erta yavaş adımlarla yeni açılan yola yaklaştıdikkatle çevresini kontrol etti, farklı ve tehlikeli her hangi bir şey görülmüyordu.Korkarak ayağını yeni açılan yola doğru uzattı ve ürkek bir kedi misali adımlarınıattı. Her hangi bir şey olmadı. Olduğu yerde zıpladı yine bir şey olmadı. Yoldabir ileri bir geri geldi gitti yine bir şey olmadı. Merva ve Yera'e dönerek;"sağlam görünüyor" dedi.    

MELEKLERİN OĞLU YERA; GİZEM KALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin