14. Bölüm

330 27 19
                                    

-- YAZAR --

    Özlem ne demek bilir misiniz? Bir kimse veya bir şeyi bir daha görme, ona kavuşma isteği ve duygusudur diyebilirsiniz. Aslında öyle değil. Daha doğrusu tanımı kadar kolay değil. Özlem belki evet kavuşma isteği ve duygusu olabilir ancak bu insanlarda öyle olmuyor işte.

    Peki sevdiğiniz kişi gidince neler hissedersiniz? Tabii ki özlem der genelde insanlar. Bir bakıma doğrudur aslında bu. Ancak insan, sevdiği gidince bir daha hiç göremeyecekmiş gibi hisseder.. Onsuz huzursuz olur, duyguları az da olsa karışır. Çünkü ona sıkıca bağlanmıştır aslında.

    Ayrıca insan, sevdiği biri olduğunu anladıktan sonra bedenini ondan kopma korkusu kaplar. Her ne kadar karşı tarafın ona karşı hissettiği duyguyu bilmese bile. Peki ya sevdiği kişi ondan koparsa ne olur? Seven kişi kırılır ve en önemlisi özler...

    Binevi Adrien'la Marinette'in hikayesi de buna benziyor aslında. Adrien, Marinette ondan gidince anladı genç kızı sevdiğini. Peki ya Marinette ne zaman anladı ya? Tam gideceği gün. Niye bıraktı sevdiğini öylece? Korktu, sevdiceğini sonsuza kadar kaybetmekten korktu. Adrien'ın babasının görüp onu Felix'le evlendirmesinden korktu. Çünkü evlendirseydi Felix'in ondan ayrılacağını hiç sanmıyordu ve eğer böyle olursa Adrien'a hiç kavuşamamaktan korkup gitti.

    Yapmamalıydı aslında. Konuşmalıydı Adrien'la. Belki de çözüm bulabilirdi. Belki de Adrien ailesine "Sevgilim." diye tanıtırdı Marinette'i. Belki de Adrien da genç kızdan hoşlanıyordu. Bunları düşünmeliydi. Ancak genç kız kaçmayı tercih etti.

    Peki ya kaçtıysa ne oldu? Sevdiği genç adamı özledi ve bu özlem sayesinde ona iyiden iyiye bağlandı, sevgisi arttı ve birkaç güne onun yanına tekrar dönecek. Yani umarız ki dönecek. Dönememekten korkuyordu genç kız. Olur da bir şey olursa ve dönemezse ya ne olacaktı?

    Genç kız "Ya kavuşamazsam ona." diye düşünüyordu. Şu sıralar kavuşamama korkusu kaplamıştı içini. "Bir şey olacaksa bile onu tekrar gördükten sonra olsun." diyordu genç kız. Daha genç adamın duygularını bilmeden kaptırmıştı kendisini genç kız.

    Genç kız sabahın erken saatlerinde uyanmıştı. Telefonunu eline alıp biraz vakit dağıtmaya karar verdi. Telefonunu şarjdan çıkardı ve sosyal medyada gezinmeye karar verip açtı. Birkaç dakika sonra gelen bildirimle yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.

-- ADRİEN --

    Sabah erken uyanmış telefonumu açmıştım. Birkaç saat sonra arkadaşlarımla özelden olan konuşmalarıma bakarken Marinette'in aktif olduğunu gördüm. Bu saatte niye uyanıktı acaba? Mesaj atayım, hem Böğürtlenimden sabah mesajı almış olurum diyerek yazmaya başladım.

    Ben böyle Böğürtlenim falan diyorum ama acaba Marinette benim hakkımda ne düşünüyor. Ya istediğim dereceye ulaşmazsa sevgisi? Gerekirse zorla ulaştırırız. Ben böyle düşünürken "Günaydın Böğürtlen Hanım. Nasılsınız ve bu saatte niye uyanıksınız bakalım?" yazıp gönderdim.

    Bir dakika ne!? B-Ben Böğürtlen Hanım yazmıştım. Üstüne yazmakla kalmayıp göndermiştim. Umarım yanlış anlamaz ama yakıştı da he. Ayy, cevap yazıyor! Ne yazacak acaba? 

-- MARİNETTE --

    Gelen mesajla yüzümde ufak bir tebessüm belirmişti. Açıp okudum. Bana Böğürtlen Hanım mı demişti o? Ama o bana Marinette dışında başka bir şey demezdi? Ne oldu da şimdi Böğürtlen Hanım oldum?

    Benden bir cevap bekliyor olmalıydı. "Günaydın Güneş Bey. İyiyim, teşekkürler ya siz nasılsınız? Bilmem, erken uyandım ve tekrar uyku tutmadı." yazıp yolladım.

    Güneş Bey yakışmıştı. Saçları tam bir güneşi andırıyordu ve hatta güneşi kıskandıracak derecedeydi. Yeşil gözlerine ne demeli? Tam bir zümrüt gözleri vardı. Fazlasıyla tutulmuştum ben sanırım Adrien'a. 

-- YAZAR --

    Kim bilir bir kavuşsalar neler anlatacaklardı birbirlerine. Kader işte onların kavuşmalarına izin vermiyordu. Adrien, Marinette'in son mesajına gülmüştü. Çünkü Marinette de Adrien'ı güneşe benzetmişti.

    Bu arada ikisini de heyecan kaplamıştı çünkü yarın Adrien, Marinette'i almaya gelecekti. İstemeden Adrien, genç kıza sormuştu "Heyecanlı mısın?" diye. Genç kız başta anlamamış "Ne için?" diye sormuştu. Genç adam ise devam edip yarın onu almaya geleceğini söylemişti.  

    Genç kız elbette heyecanlıydı ama pek belli etmiyordu. "Çok değil ama heyecanlıyım Güneş Adam." demişti genç kız, genç adama ve böylelikle konuşmaları bitmişti.

    Genç kız erken uyanmış olabilirdi ancak yatağından çıkmak içinden hiç gelmiyordu. Zoe ise kahvaltıyı hazırlamış Marinette'i uyandırmaya gitmişti. Marinette'in uyuduğunu düşünerek kapıyı hafifçe çalmış ve içeriye girmişti. Marinette'in yanına geldi ve konuşmaya başladı.

"Uykucu Gökyüzü uyan bakalım. Kahvaltı hazır."

    Marinette kalkmak istemez gibi üstündeki örtüyü kafasına kadar çekmişti.  

"Hey! Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Hadi kalk bakalım. Yoksa gıdıklarım. Merak etme gıdıklandığını hala hatırlıyorum."

    Marinette'in kalkmaya hiç niyeti yoktu. Zoe bunu fark edip yaklaştı ve Marinette'i gıdıklamaya başladı ve evet! Marinette'i kaldırmıştı.

"Hadi beş dakikaya kahvaltıya inmemiş olursan bu sefer öldüresiye gıdıklarım unutma!"

"Off Zoe..."

"Hiç oflama hadi bekliyorum."

    Zoe aşağı inmiş Marinette ise hazırlanıp kahvaltıya gelmişti. Bugün Marinette'in Zoe'yle kaldığı son günü olduğu için film gecesi yapmaya karar verdiler. Öte yandan Felix, Marinette'in gittiği şehri bulmuştu ve yarın oraya gidecekti. 

-- ERTESİ SABAH - MARİNETTE --

    Sabah uyanmış hazır olan valizimi kapının önüne indirmiştim. Zoe'yle güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Adrien'ın gelmesini beklerken son kez konuşmaya karar verdik.

"Ee geri döneceğin için çok heyecanlı duruyorsun."

"Heyecanlıyım ama geri döneceğim için değil. Adrien'la buluşacağım için. Bu dört beş gün benim için kabustu."

"Aşk olsun Marinette. Hem niye kabusmuş. Desene hiç özlememişsin beni."

"Ya öyle değil. Adrien'ı özledim şu dört beş günde."

"Tabii ki öyle, dalga geçiyorum ama mutlaka bana bilgi veriyorsun Adrien hakkında."

"Tamam, sen merak etme Zoe."

    Dedim ve sarıldık. Sarılmamızla kapının çalması bir oldu. Gidip kapıyı açtık. Kapıdaki Adrien'dı. Onun gözlerinin içine bakıyordum. Gözlerine baktığımı fark edip o da gülümsedi. Ardından sarıldık. Birkaç dakika sonra ayrılıp konuşmaya başladım.

"Seni özledim Adrien."

 "Ben de seni Marinette. Gidelim mi?"

"Tabii ki."

    Zoe'yle son kez vedalaştık ve valizimi alıp çıktık. Arabaya doğru yol aldık. Birkaç dakika sonra bir şey fark ettim. Adrien niye yanlış yerlere gidiyordu? Havaalanı öbür taraftaydı ama biz başka yöne gidiyorduk. Bir yıl boyunca burada okumuştum ve buraları avucumun içi gibi bilirdim. Adrien niye başka bir yöne sürüyordu? 

~
~
~


Selamlar! Nasılsınız? Açıkçası ben çok iyiyim. Güzel haberlerim var. Pazartesi Kaçınılmaz Hata'ya bir bölüm daha atmayı planlıyorum hani tatil ya :) Bölümü beğendiniz mi? Sizce Adrien niye öyle yapıyor? Neyse Kediciğiniz kaçarr!! <3

Kaçınılmaz Hata | Adrienette HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin