24. Bölüm

259 24 45
                                    

-- ADRİEN -- 

    Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya çalışırken başıma giren ağrı beni öldürüyordu. Dün ne olmuştu? Dün?.. Dün?.. Ağh! Hatırlayamıyordum. En son bardaydım, ne ara ve nasıl buraya gelmiştim? 

    Gözlerimi ovuştururken ayağa kalktım, başımın dönmesiyle kalktığım yere geri otururken birkaç saniye baş dönmemin geçmesini bekledim ardından odadaki lavaboya geçip yüzüme birkaç defa su çarptım. Yüzümü kuruladım ve ardından odaya geçtiğimde kapıyı açarak odadan çıktım. 

    Bir kahve iyi gelecekti. Hem bu uykulu halden kurtulmamı da sağlardı. Kalktığımda yaşadığım baş dönmesi yüzünden merdivenleri tutarak inmiş ve ardından mutfağın kapısından girmiştim ki duyduğum sesle olduğum yerde kalmıştım. 

"Günaydın uykucu bey." 

    Gözlerim hala yarı kapalıydı ve konuşanın kim olduğunu görememiştim ama sesinden anladığım kadarıyla Nino'ydu. Onun burada ne işi vardı ki?  

"Günaydın da senin burada ne işin-"

"Tamam, tamam anlatacağım. Kahve yapıyordum ister misin? Gerçi bu halinle ilk önce mutfağa kahve yapmak için girdin kesin." 

"Evet, kahve yapmak için gelmiştim aslında." 

"Sen geç içeri ben ikimize de yapıp getiriyorum." 

    Salona girdiğimden birkaç dakika sonra Nino elinde kahvelerle gelmiş bana kahve bardağını vererek o da koltuğa oturmuştu. 

"Seni dinliyorum Nino." 

"Marinette'i kurtarmak için gittiğin günden sonra seni defalarca aradım fakat senden haber alamayınca dün buraya geldim. Telefonuna bakarsan aramalarımı görürsün. Tam gelmiştim ki sen evden çıkıyordun. Ben de gideceğin yerde seninle konuşurum diyerek peşinden gittim fakat bara gittiğini bilmiyordum." 

    Doğru ya dün bara gitmiştim, baş ağrımın da sebebi buydu. Çok içmiş olmalıydım ya da sadece ikinci defa içtiğim için kontrol edememiştim. Kalbimin ağrısını hiçbir şey dindirmemişti. Ne alkol içmem ne de başka bir şey, ağlamıştım ama hiçbir fayda etmemişti. 

"Bir süre bekledim belki bir arkadaşın için girmişsindir vesaire diye ama pek fazla bekleyemeden içeriye girdiğimde seni bar taburesinde oturmuş, içki içerken görmüştüm. Seni kaldırmaya çalıştım ama alkolün verdiği sarhoşlukla inat ediyordun. Sonra seni bir şekilde buraya getirdim ve bana her şeyi anlattın. Sen, Marinette'i kurtarmaya gittikten hemen sonra olan her şeyi." 

    Anında gözlerim dolmuş ve gözlerimin önünde olan bir olay daha belirmeye başlamıştı. 

-- FLASHBACK -- 

    Uyandığımda şiddetli bir ağlama sesi geliyordu. Sanki biri bütün yorgunluğunu atıyordu. Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerlediğimde kapının kilitli olmadığını gördüm. Çıkıp bakacaktım bu kişinin kim olduğuna.

    Bir sorun vardı. Neden benim içim yanıyordu? Kalbimde hissettiğim ağrı normal miydi? Kapıyı açıp çıktığımda gördüğüm manzarayla şok olmuştum. Duvarın dibinde yere oturmuş bir Marinette vardı karşımda. Kendini hırpalıyordu. 

"Yeter artık! Yeter!.. Yeter!"  

    Yaklaştım ve ellerimi durdurmak istercesine ellerinin üstüne koydum. Durmuyordu Marinette. Resmen kendini parçalamaya çalışıyordu. O kendine vurdukça benim canım yanıyordu. Dayanamadım ve tekrar ellerini sıkıca tutup konuşmaya başladım. 

"Böğürtlenim..." 

    Bir anda kendine vurmayı bırakmıştı. Yavaşça kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Kendini çok hırpalamıştı. Sadece birkaç dakikalığına gözlerimiz buluşmuştu. Ardından bana doğru yaklaşıp sıkıca sarıldı. Hala ağlıyordu.

Kaçınılmaz Hata | Adrienette HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin