Çok özür dilerim bu aralar kafam gerçekten çok karışık. Ya aslında benim kafam hep karışık. Kafası karışık adama hikaye yazdırmayın aga. Neyse. Bu hikayeye de bölümü düşünerek atmam gerektiği için zorlanıyorum. İyi okumalar.
İkisi de başını olumlu anlamda senkronize bir şekilde salladılar ve ayaklandılar. Üst kata çıkıp üstlerini değiştirirlerken Ayaz, Aras'ın çıkmaya üşeneceğini bildiği için kendi kıyafetlerinin aynısını alıp aşağı attı. Aras gülümseyip üstünü giyindi. İkisi de sebepsiz bir şekilde çoğunlukla aynı giyinirlerdi. Şimdi Asel'de onlarda benzer giyinmeye alışmıştı ve cidden üçüz gibi dolanıyorlardı. Herkes hazır olduğunda otelden çıkıp arabaya bindiler ve dövmeciye doğru gitmeye başladılar.
"Asel." dedi Aras. Küçük kız heyecanlı bakışlarını ona çevirdiğinde gülümseyip konuşmaya devam etti. "Dövmeyi nereye yaptıralım istersin?" diye sordu. Asel bunu hiç düşünmemişti. Bir süre kaşlarını çatıp düşünmeye başladı. Bütün vücudunu gözden geçirdi. Ardından gözleri bileğinin üstünde durunca gülümsedi.
"Şey, el bileğimize olabilir mi?" diye sordu. Ayaz kaşlarını çattı.
"İstersen yapabiliriz ama el bileği tam damarların üzeri olduğu için sırtından daha fazla canın acıyabilir bebeğim. Emin misin?"
"Babacığım daha iyi bilir tabii ki." diye mırıldandı.
"Tamamdır, sorarız. Yine de canını yakmak istemiyorum." dediğinde Asel başını salladı.
En sonunda oldukça lüks görünen mekana vardılar. Asel buraya her geldiğinde cidden büyüleniyordu. Fransız adam onları görünce gülümsedi ve Fransızca bir şeyler söyledi. Ayaz da gülümseyip Asel'e baktı. Küçük kız muhabbeti asla anlamasa da dinlemek hoşuna gidiyordu. Fransızcayı çok seviyordu. Aras dün Asel'in çizdiği kağıdı dövmeciye uzattı ve bir şeyler söyledi. Adam başını salladı. (kalın yazılar Fransızca temam mı)
"Öncelikle ufaklığın dövmesini bitirelim. O sırada arkadaşlarım sizin dövmelerinizi yapsınlar. Sonra da o dövmeyi ufaklığa da yaparız. Uygun mudur beyler?" diye sordu dövmeci.
"Bizim için sorun yok fakat onu yalnız bırakmak istemiyoruz. Aynı odayı kullanmamız mümkün mü?" dedi Aras.
"Tabii ki. Buyurun lütfen." dedi ve eliyle koltukları gösterdi.
"Bebeğim sen sırtındaki dövmeyi yaparken biz de bunu yaptıracağız. Ardından sana da bunu yaptırıp çıkacağız. Biraz uzun sürebilir. İster misin?" diye sordu Ayaz, Asel'in saçlarını okşayarak. Küçük kız başını salladı ve ufak adımlarla koltuğa doğru ileriedi.
----------
Gerçekten uzun bir vakit geçmişti. Artık gün batmaya başlıyordu. Asel'in sırtındaki dövme bitmek üzereydi. Diğer dövmeyi de el bileklerine ekliyorlardı. En sonunda eziyet gibi geçen saatlerin ardından dövmeler bitmişti. Ah evet, kesinlikle son görüntü tüm eziyete değerdi.
Bir ay sonra:
Artık Fransa'daki sürenin sonuna gelmişlerdi. Aslına bakarsanız Asel pek de üzgün değildi çünkü Fransa'dan ayrılmak demek Norveç'e gidiyor olmak demekti! Aşırı mutlu ve aşırı üzgündü. Hem buradan ayrılmak istemiyordu hem de hemen gitmek istiyordu. Derin ve titrek bir nefes alıp verdi.
"Asel, hazır mısın?" diye seslendi Ayaz yukarıdan.
"Evet babacığım!" diye yanıtladı onu Asel. Aşağıda oturup babacığını bekliyordu. Aras havaalanına ulaşım için ayarlanacak araçla ilgilenirken Ayaz evde eşyaları toparlıyordu. Görünüşe bakılırsa işi bitmişti. Asel merdivenden gelen ayak sesleriyle başını kaldırıp babacığına baktığında üzerinde tişört olmadığını, altında ise siyah bir eşofman altı olduğunu gördü. Bu sabah spora gittiği için kasları gerilmiş ve daha da belirgin bir hale gelmiş, eşyaları toplarken de terlemişti. O kadar kusursuz görünüyordu ki neredeyse Asel'in ağzının suyu akacaktı. Gerçekten. Ayaz küçük kızının bakışlarını fark ettiğinde hafifçe sırıttı. Eşofmanının ipini yavaşça çözdü ve belinden biraz kaymasına izin verdi.
"Hadi bakalım, kapıya çık." dedi farkında değilmiş gibi davranarak. Asel sakince başını salladı ve uçakta kullanacağı ufak eşyaların olduğu sırt çantasını alıp gerisini bıraktı. Ayaz burnundan nefes vererek güldü, ardından yeniden yukarı çıktı. Çok seviyordu küçük kızını. Tatlı davranışları, gülüşü, bakışı... Her şeyiyle çok güzeldi. Telefonunu aldı ve eşyaları alması için birini çağırdı. Üzerine siyah bir tişört geçirip odadan çıktı ve bebeğinin yanına gitti. Elini uzattı ve ona baktı. Asel mutlulukla babacığının elini tuttu. Ayaz eğilip dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı, ardından asansöre ilerlediler.
Aras arabayı hazırlamıştı. Ayaz ve Asel asansörden indiklerinde o da tam yukarı çıkmak üzereydi.
"Ben de yanınıza geliyordum. Tamam mısınız?" diye sordu.
"Biz hazırız. Bavulları indirecekler şimdi." dediğinde Aras başını salladı.
"Tamamdır. Arabaya geçelim o zaman." dedi ve önden yürümeye başladı. Bir süre sonra arabaya vardılar. O sırada adamlar arkadan bavulları getiriyorlardı. Her şey hazır olduğunda yola koyuldular. Asel heyecanlıydı. Ayaz ona bir bakış atıp şoföre döndü.
"Arka camı kapat." dedi sakin bir sesle. Şoför ona dikiz aynasından bakıp başını salladı ve ön koltuk ile arka koltukları bir biriden ayıran camı kapattı. Ayaz Asel'i kucağına çekip kendisine bakmasını sağladı. Kızıl saçlarını geriye doğru attı. Gözlerini Aras'a çevirdi. "Hanımefendi bugün biraz yaramaz uyandı." Asel artık alışmış sayılırdı. Aras'a dönüp başını salladı.
"Yapabilir miyiz lütfen?" diye sordu ikisine de.
"Ayaz, seninle yapsın. Kendini biraz dizginlesen bir şey olmaz. Başka bir zaman tam kapsamlı yaparsın. Olur mu?" dedi. Asel onu da hissetsin istiyordu. Ayaz derin bir nefes alıp verdi. Karşısında bu kadar güzel bi bebek olunca kendini ne kadar tutabilirdi bilmiyordu. Asel'in altındaki eteği yukarı kaldırdı ve kendi eşofmanının ipini çözdü. Asel bakışlarını aşağı indirdiğinde gözleri kocaman açıldı.
"Yuh." diye mırıldandı istemsizce. Aras kahkaha atarken Ayaz sırıtarak Asel'e bakıyordu.
"Bakalım öğrenmiş misin." dedi ve bacaklarını biraz daha açıp Asel'in rahatça oturabileceği bir pozisyona geldi. Asel kibarca eline tükürüp babacığının penisini ıslattı. Ardından yavaşça kavradığında Ayaz dişlerini sıktı. Siktir, o küçücük eli o kadar tatlıydı ki... Asel hızlı hızlı ileri geri yapmaya başladı. İçindeki tuhaf bir duygu onu kamçılıyordu. Yavaşça babacığının dizlerinden kayıp yere dizlerinin üzerinde oturdu. Uzanıp ufak bir dil hamlesi yaptı baş kısmına.
"Ups, aşırı tehlikeli sularda yüzüyorsun bebeğim." dedi Aras. Çünkü Ayaz telleri koparırsa, ne olacağını biliyordu. Asel kıkırdadı. Ardından penisi ağzına aldı. Gözlerini Ayaz'ın gözlerine çıkardı. İlk defa yapıyordu ancak bu sefer özgüveni biraz daha yerindeydi. Ayaz Asel'in kızıl saçlarını kavradı.
"Dişlerini değdirme. Ara sıra dilinle ıslat. Boğazını acıtmayacak kadarını al, ardından bırak. Lolipop yiyor gibi, hafifçe vakumlayarak." dedi tane tane. Sesi sakin, ancak arzu kırıntıları barındırarak çıkıyordu. Asel babacığının söylediklerini uygulamaya başladığında kendisi için de bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu fark etti. Ancak canı yanmayacak kadarına kadar almaya katılmıyordu. Babacığına zevk vermek istiyordu. Ayaz'ı neredeyse penisinin yarısına kadar boğazına aldı. Nefesi kesilmişti. Ayaz gözlerini kapatıp kafasını arkasına yasladı. "Hassiktir." diye mırıldandı. Bebeğinin saçlarını tutan eli sıkılaşmıştı. Asel penisi ağzından çıkardığında hafifçe öksürdü ve hızlı hızlı nefes almaya başladı. Ağzının kenarından hafifçe salya akıyordu. Gülümsedi ve tekrar ağzına aldı. Aras şaşkınca ona baktı.
"Vay be. Benim küçük kızım büyümüş." dedi ve sırıttı. Asel hızlıca git gel yaparken boştaki eliyle Aras'ı eşofmanının üzerinden kavradı. Onu hafifçe okşarken Ayaz'a da saksosuna devam ediyordu.
"Sanırım, uçakta fazlasına şahit olacağız." dedi Ayaz. Ah evet, yolculuk güzel geçecek gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddies's Little Girl [BxGxB] -ARA VERİLMİŞTİR-
Teen FictionOnun iki babacığı vardı. İkisinin karakterleri birbirinin neredeyse aynı olmasının yanına, davranışlarına göre biri cezalandırır, biri ödüllendirirdi. Ve birinin kararına, diğeri ölümüne uyardı. Bu iki adamın hiç bir şeye tahammül etmeyen, affetmey...