Bölüm 2

89 29 215
                                    

•Keyifli okumalar•

☆Bir insan nasıl bu kadar kör, sağır, dilsiz olabilir?☆

Oldukça büyük yağmur damlası burnumun ucuna düşerken buz kesmiş ellerimi birleştirdim ve ovalamaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oldukça büyük yağmur damlası burnumun ucuna düşerken buz kesmiş ellerimi birleştirdim ve ovalamaya başladım. Hava haddinden fazla soğuktu ya da ben üşüyordum. Çılgın yağmur damlaları sonunda dinmiş, sis kalkmış, şehir ortaya çıkmıştı. Apartmanın önüne gelmiştim ve Melahat teyzeye yakalanmadan hemen içeri daldım. Merdivenleri ikişer ikişer çıktım ve tam anahtarı çıkarıp eve girecekken Sefa'nın kapısı açıldı.

Sefa kapıda beni görünce yanıma yaklaşarak, "Tam zamanında," dedi. Tebessüm ederek "Erkencisin" dedim. Sefa en yakın arkadaşımdı ve birde Sibel vardı.

Sefa'yı uzun zamandır tanıyordum. Hatta hiç kimseye güvenmeme rağmen sıkı fıkı bir dostluğumuz vardı. Bıkkın bir nefes vererek, "Ekmek almaya gidiyorum," dedi, üstümü yeni fark etmiş olmalı ki, ekledi. "Pasaklı bu halin ne? Aynı sıçana benzemişsin. "

"Hiç sorma, fena halde yağmura yakalandım," dedim üstüme bakarken gerçekten berbat görünüyordum.

"Belli belli." Sefa dişlerini gösterip pişmiş kelle gibi karşımda sırıtıyordu. Koluna hafifçe vurdum.

Sırıtması bittikten sonra, "Hadi yine iyisin, bugünümü de sana ayırabilirim," dediğinde moralim yerine geldi.

Kendimi bir maratonda gibi hissediyordum. Zihnim yorgunluktan çığlık çığlığa bağırırken onu duymamak için büyük bir mücadele veriyordum. Bazen de tek başına mücadele etmek yetmediği içinde birilerinden yardım almak gerekiyordu. Babam çalışmıyor ve bulduğu parayı da içkiye yatırıyordu, annem ise temizliğe gidiyor zaten üç kuruş kazandığı para evin giderlerine anca yetiyordu. Bunun için dershaneye gidemiyorum ama bu konuda şanslıydım çünkü komşum Sefa edebiyat öğretmeni ve annesi emekli matematik öğretmeniydi. Benden bir şey beklemeden bana yardımcı oluyorlardı.

Eve girip kendimi banyoya attım. Ah berbat görünüyordum! Kısa bir duştan sonra bir şeyler atıştırdım ve anneme baktım. Evden çıkmadan önce nasıl bıraktıysam o halinde ki gibi babamın yolunu gözlüyordu ve gözleri dolu dolu. Bu haline içim acısa da elimden bir şey gelmiyordu. Babam kesin bir yerde içip sızmıştı. Kapı çaldı. Annem koşarak bakmaya giderken peşinden ilerledim. Babam gelmişti. Kırlaşmış saçları karmakarışık görünüyordu ve ayakta zor duruyor sendeleyerek bir oraya bir buraya sallanıyordu. Bu haldeyken evin yolunu bulmasına şaşırdım. Zavallı görünürken üstü başı toz halinde kıyafetleri ütüsüzdü. Annem babamın kıyafetlerini hep ütüler ona her zaman fazla değer veriyordu. Bir yerlerde içip sızdığına emin oldum.

Ela gözlerindeki sert bakışları bizi bulduğunda eve doğru ilerledi ve elindeki poşeti bana doğru uzattığında şişeler şıngırdadı. Elinden alarak mutfağa doğru giderken içindekilerin içki olduğunu gördüm. Başkalarının babası eve gelirken ekmek alır benim babam evin yolunu zor bulduğu yetmiyormuş gibi bir poşet içkiyle geliyordu. Bir babanın sarhoş ve sorumsuz olduğu mu, yoksa annenin akşamdan sabaha kadar babanın yolunu gözetleyip çocuğunu umursamamaları ve o çocuk her şeyden haberdarken aralarında hangisinin daha sorumsuz olduğuna karar vermemesi mi daha acıydı karar veremiyordum.

Işığın İçindeki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin