Sabaha dün gece komple beynimden silinerek uyanmıştım. Bugün net olarak baş ağrısından öbür tarafı görecektim. Yatakta yanım boştu. Bu baş ağrımdan daha önemli bir problem olduğu için boşluğu fark eder etmez ayaklandım. Bugün pazardı, Sehun öğlene kadar uyuyan bir insandı. Ama yoktu. Üzerimde sadece iç çamaşırımla yataktan kalktığımda dün geceyi anımsamayı umdum ama o da yoktu. Soyunup uyuduğumu hatırlamıyordum. Bir tek Sehun'la tartışığımızı ve sürekli onu öpmeye çalıştığımı anımsıyordum.
Üstüme Sehun'un olduğunu bildiğim tişörtü geçirdim. Altıma hiçbir şey giymedim. Direkt salona yöneldim, daha yüzümü bile yıkamamıştım çünkü Sehun yoktu. En sevdiğim şey onu pazar günleri uyurken görmekti ama o yoktu. Tamam ayrıydık ama bu bazı şeylere engel değildi. Uyanınca onu yanımda görmeyi hala seviyordum.
Salona girdiğimde asla görmeyi beklemediğim şey salonda kurulu olan yataktı. Gerçekten bok gibi hissediyordum. Sehun benden ayrı uyumayı hiç sevmezdi ama şimdi salonda uyuyordu, biraz da huzurlu görünüyordu ve bu beni sinirlendirdi.
Oh Sehun salonda uyumuştu.
Yanım boşken.
Acaba ona sarhoşken yataktan gitmesini falan mı söylemiştim? Tam tersi olmalıydı, onu yatağa çağırmış olmam gerekiyordu! Moralim sabah sabah yerle bir olmuştu. Mutfağa ilerleyip ağrı kesici içtikten hemen sonra duşa girdim.
İkimiz de inatlaşmalarımızla iyice dağınık hale geldiğimizi biliyorduk fakat bu asla kesilmiyordu. Durmuyorduk. Benim bu arkadaş kalacağız saçmalığımı artık Sehun'da benimsemişti. Ben şaka yapıyor sanmıştım fakat salondaki yatak bunun ciddiliğini gösteriyordu.
Duş çıkışı tekrar onun tişörtünü üzerime geçirdim. Saat öğlene gelene kadar odada kendimi yiyip bitirdim. Bir ara tekrar sızdım ama başımın ağrısı uyandırdı beni. Bir daha içmesem iyi olurdu, gerçekten Sehun haklıydı, sevmediğim ortamlara ona inat olarak gidiyordum. Sonunda Sehun'u uyandırma vakti geldiği için hafif bir heycanlıydım. Öğlen oldu kalk artık falan diyecektim çünkü özlemiştim. Zaten ayrıldığımız için öpemiyordum, sarılamıyordum, bari sesini duyayım istiyordum. Dünden dolayı da midem çalkalanıyordu, arkadaş kalmakta ciddi miydi bilmem gerekiyordu.
İçeri girdiğimde Sehun çoktan yatağını toplamıştı, hatta üstünü bile giymişti. Kapının önünde ayakkabılarını bağlıyordu. Büyük ihtimalle ben tekrar sızmışken hazırlanmıştı.
"Bir yere mi gidiyorsun?" dedim. Sesim mırıldanma şeklinde çıkmıştı, biraz mahçuptum ama neye olduğunu bilmiyordum. Aptal olduğum için geceyi hatırlamıyordum. Ne yaptığımı bilmeden ona karşı cazgır bir havaya bürünemiyordum.
"Evet." dedi. Sinirliydi. "İşim var."
"Ne işin var ki?"
Tekini bağladığı ayakkabısından sonra doğruldu. "Seni ilgilendirmiyor. Sonuçta sadece ev arkadaşıyız, sana hesap vermek zorunda değilim."
"Kalbimi kırıyorsun." diye mırıldandım. Duyup duymadığından emin değildim. Gerçekten kırmıştı, arkadaş falan değildik, bu saçmalığı onun durdurmasını bekleyerek söylemiştim ben. Sehun diğer ayakkabısını da bağladı. Gitsin istemiyordum. Belki biraz bencildim ama bugün evde benimle dursun istiyordum. Zaten çalıştığı için onu deli gibi özlüyordum, pazar günleri en sevdiğim gündü.
"Gitmesen olmaz mı?" dedim.
"İşim var Jongin. Bir şey mi oldu?"
"Hiç. İyi eğlenceler..." dedim. "Gelirken çerçeve alır mısın peki? Çizdiğin resimleri çerçeveleyip koridora sırayla asmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni beklerim öptüğüm yerde | sekai
FanfictionJongin ve ben hayatımızın geri kalanını minik tartışmalarımızla ajanda doldururken geçirecektik. Ondan asla bıkmayacaktım, benden asla sıkılmayacaktı ve yaşadığımı hissettiğimden beri taşıdığım bu aşkı ömrümün kalanında da taşımaya devam edecektim. ...