8

255 40 37
                                    

Sehun sabah işe gitmeden önce bana kahvaltı hazırlayıp, özür dilediği minik bir not bırakmıştı ve ben onu maalesef affetmiştim. Aşk çok aptalcaydı fakat düşmüştüm işte.

Ben onu affetmiştim çünkü dün gece onunla konuşmadığım için dersini almıştır sanmıştım fakat dünün bugünden farksız olduğu başka bir gündeydim.

"Çok yorgunum." dedim poşetleri salonun ortasına bırakırken. Kendimi koltuğa dargın attım. Biliyordum birazdan kavga edecektik, yüzünden belliydi. Ama derdi neydi, bu sıralar neden böyleydi bir türlü anlayamıyordum.

"Nerdesin sen?" dedi.

"Alışverişe gittim. Çok güzel şeyler aldım. İkimize pijama takımı bile aldım, çok tatlı!" gerçekten hevesli olduğumu görürse belki az da olsa sakinleşir diye umdum ama nafileydi. Gözlerindeki ateş daha da büyüdü. Sabah tek başıma sıkıla sıkıla yaptığım kahvaltıdan sonra Kyungsoo gelmişti ve onunla alışverişe gidip gitmeyeceğimi sormuştu, işte Sehun'un siniri bunaydı. Eve geç gelmiştim, beni evde görememişti.

"Kim o çocuk?"

"Kyungsoo mu?"

"Sana adını sormadım Jongin. Kim o çocuk?"

"Karşı komşu." dedim. Başıma şimdiden ağrılar giriyordu.

"Ne ara birlikte dışarı çıkacak kadar yakınlaştınız? Benim neden haberim yok?"

"Sehun, lütfen yapma." dedim. Daha dün kavga etmiştik. Bu kavgaların sonu arkası kesilmiyecek gibiydi. Yıpranmaktan korkmaya başlamıştım.

"Neyi yapıyorum? Seni evde görememek nasıl bir şey biliyor musun? Deliye döndüm!"

"Yatmaya gidiyorum." dedim ayağa kalkarak. Onunla kavga etmek istemiyordum ama bunu anlayamıyordu.

Hemen önüme durdu: "Gitmiyorsun Jongin."

"Ne istiyorsun Sehun, kavga mı edelim sabaha kadar?"

"O çocuktan uzak durmanı istiyorum. Nasıl bu kadar pervasız olabilirsin? Bana haber vermeden dışarı çıktığına inanamıyorum, hiçbir yer bilmiyorsun, korkudan öldüm."

"Birincisi, Kyungsoo'dan uzak durmayacağım, arkadaşım olması yanlış bir şey değil. İkincisi, henüz telefonum yok, haber veremedim. Hafta sonu bir şeyler bakmaya gideriz."

"Jongin sen beni delirtmeye yemin mi ettin?"

"Sehun yeter. Konuşmak istemiyorum, saçmalıyorsun. Boş kıskançlık yapıyorsun, senden başka kimseyle ilgilenmiyorum ve Kyungsoo ile gün boyu arkadaşçaydık. Kıskanacağın hiçbir şey yok." onu es geçip ilerlemeye çalışsam da önümü tekrar kesti.

"Boş öyle mi?" dedi. Eliyle yüzünü sıvazladı. "Daha bugün tanıştığın birisiyle, tanımadığın bir yerde, dışarı çıkıyorsun ve ben korktuğum için boş, kıskanç bir adamım? Öyle mi Kim Jongin?"

"Biliyor musun Oh Sehun.." dedim aynı ses tonuyla ona sinirli sinirli bakarak. "sen beni evde görmediğinde gittim sandın. Geri döndüm sandın. Senin korkun, sinirin buna. Bana güvenmiyorsun, burda yapamamamdan, gitmemden korkuyorsun."

"Saçmalıyorsun." dedi. Ama tam olayın üzerine bastığımı yüzünden anlayabiliyordum. Saçmalamıyordum işte, keşke saçmalıyor olsaydım, kalbim çok kırılıyordu. Sehun'un donuk yüzü kalbimi donduruyordu.

"Öyleyse sorun ne? Kyungsoo'nun benim böbreğimi çalacağından falan mı korkuyorsun?"

"Olabilirdi." omuz silkti.

seni beklerim öptüğüm yerde | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin