Annemden kurtulmak dünyanın en zor şeyiydi. Kimse bunu anlamıyordu. Evin dışından bakarak evi yorumlamak kolaydı. Sehun için bile öyleydi. Ama anneme hayır desem, bağırsam çağırsam bile hiçbir faydası yoktu. Kolumdaki morlukların devamı sırtımdaydı. Annem gerçekten kaç yaşına gelirsem geleyim şiddeti bir çözüm olarak öne sürmeye devam edecekti. Kaçmak istedim, keşke tam şu an Sehun'un elini tutup şehire yol alsak dedim. Ama işte burdaydım, Dosie ile karşı karşıya.
Gitmeyeceksin.
Sehun'un sesi de kulağımda yankılanıyordu.
"Hep böyle sessiz misin?" dedi. İnceydi sesi. Saçları siyah, kırmızı kurdeleli. Giydiği elbise dizlerinin biraz altında bitiyordu. Özenmişti bu akşama özel, onu arada çarşıdayken falan görüyordum, bu tarz giyinmiyordu.
Jongin o kızın gözleri gözlerine değmeyecek.
"Ne konuşmamı istiyorsun?" çardakta oturuyorduk.
Sesini kulakları duymayacak.
Temiz hava yüzümüze yüzümüze vuruyordu. Vicdandan geberiyordum. Sehun deliye dönerdi burda olduğumu bilseydi.
"Bilmiyorum. Açık konuşmak gerekirse, eğer adımız koyulacaksa benden çekinmeni istemem. Biraz daha samimi olamaz mısın?"
"Başka birini seviyorum. Seninle samimi konuşmak, ilişki kurmak istemiyorum." dedim. Annem ikna olmayacaksa en azından bu kızı ikna edebilirdim. "Vazgeç bu evlilik işinden."
"Bunu annenle konuş Jongin. Benim yapabileceğim bir şey yok. Aynı senin buraya zorla getirilmen gibi ben de burda zorla duruyorum." rahattı. Sanki keyifliydi, yüzündeki sırıtış bana işkence edercesine büyüdü. Hiç zorla gelmiş gibi de değildi.
"Bana keyfin yerinde gibi geldi." dedim açık açık. Gerçekten yüzü neşe saçıyordu ve beni durduğu yerde sinir ediyordu.
"Bir sevdiğim yok. Doğal olarak üzgün olmam için de sebebim yok."
Bir süre sustuk. Hiç konuşmadım, o arada bir şeyler mırıldandı. Sonra annem beni bu işkenceye soktuğu gibi gitmemiz gerek diyerek de çıkardı. "Artık sözlü sayılırsınız. Haftaya da yüzük işini halledelim." dedi.
Kapıda saçma sapan konuşmalar ve kıkırtılar döndü. Hiçbirini dinlemedim. En sonunda kapının eşiğinde duran Dosie bir adım öne geldi: "Jongin ile son bir şey daha konuşmam gerek." dedi. Anneler kıkırdadı buna. Benimse tam tersine yüzüm asıktı. Midem bulanıyordu.
"Ben gideyim öyleyse, sen konuşup gel." dedi annem. Başımı salladım. O an annemden de en az Dosie kadar nefret ediyordum. Bulunmak istediğim yer burası değildi.
Dosie tekrar çardaklarının olduğu yere yürüyünce ben de peşinden adımladım. Bir ölüden farksızdı yüz ifadem ve adımlarım. "Oturmasak olur mu? Uykum var, gitmek istiyorum." dedim. O da çardaktan geriye çekilip başını salladı. "O zaman direkt konuya gireceğim."
"İyi olur." gözlerimi onun gözlerinden kaçırabildiğim kadar kaçırıyordum. Aklım Sehun'daydı. Vicdanım sızlıyordu, kalbim ağrıyordu, görseydi bizi böyle kahrolurdu.
"Etraftaki kızlardan uzak durmanı istiyorum Jongin. Sadakat benim için en önemli şey. Eğer seni başka birisiyle görürsem mahvederim. Her şey mahvolur." dedi. Üstü kapalı olarak tehdit ediyordu beni. Ne demek istediğini çok iyi anladım. Zaten kızlarla beni görmesi imkansızdı yine de bu söylemleri pek hoşuma gitmemişti.
"Sana başkasını sevdiğimi söylemiştim." dedim. Neyi uzatıyordu, neden böyle yapıyordu hiçbir fikrim yoktu.
"O yüzden seni uyarıyorum ya. Her kimse, o kızdan uzak durmanı istiyorum. Zamanla bana alışırsın, insan bencildir, kim onu daha mutlu ederse ona yönelir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni beklerim öptüğüm yerde | sekai
FanfictionJongin ve ben hayatımızın geri kalanını minik tartışmalarımızla ajanda doldururken geçirecektik. Ondan asla bıkmayacaktım, benden asla sıkılmayacaktı ve yaşadığımı hissettiğimden beri taşıdığım bu aşkı ömrümün kalanında da taşımaya devam edecektim. ...