Jungkook güneşin ilk ışıkları evin ince yarıklarından içeri sızarken uyandı. Taehyung'un güçlü vücuduyla sarmaş dolaş uzanırken güneşin sıcaklığını teninde hissetmek çok güzeldi.
Dönüp Taehyung'a baktı, omega kollarının arasındayken huzur içinde uyuyordu. Parlak güneş ışığının altında onun yüzünü inceledi. Uykusunun sakinliğinde çok savunmasız, küçük bir oğlan çocuğu gibi görünüyordu.
Demek aşk buymuş, diye düşündü. Jungkook şimdi Taehyung'dan ayrı düşerse yaşamak istemeyeceğini biliyordu.
Yeniden alfanın kollarının sıcaklığına sokulup başını göğsüne yaslayarak hayatın hep şu anda olduğu kadar huzurlu olabilmesini diledi. Keşke sonsuza dek onun kolları arasında güvende kalabilseydi.
"Ne düşünüyorsun?" diye fısıldadı Taehyung kulağına, gözlerini açmış omeganın gözlerine bakıyordu.
"Burada seninle ne kadar mutlu olduğumu, hep böyle olabilmeyi dilediğimi," diye cevap verdi.
"Seni seviyorum, Jungkook. Beni hiç bırakma," dedi Taehyung.
"Beni ve aşkımı istediğin sürece seni asla terk etmeyeceğim," diye söz verdi omega, gerçeği söylediğine kalpten inanıyordu. O andan itibaren alfanın halkı, memleketi onun memleketi olacaktı.
Birçok gece geldi geçti. Sanki ikisinden başka hiç kimse yok gibiydi. Taehyung saban sürmeye gidiyor, Jungkook da işlerini yapıyordu ama yalnızca birliktelerken gerçekten yaşıyorlardı.
Jungkook ta içinden dünyaların temelini asla hiçbir şeyin sarsamayacağını hissediyordu ama ne kadar yanıldığının farkına bile değildi.
İlkbaharın sonlarına doğru bir sabah şafak vaktinin sessizliği parçalanan ahşap sesleriyle bölündüğünde Jungkook huzur dolu uykusundan korkuyla uyandı. Bir tehlike olduğunu hissetti ama yine de Taehyung'u uyandırmaya ve kabus iblisler gibi üzerlerine çökmeden önce kendini saklamaya ancak vakti oldu.
Havaya kalkmış kılıçların güneş ışığında parlayan ışıltısını gördüğünde boğazından bir çığlık koptu. Kendisi için değil ama Taehyung için duyduğu dehşetle dolmuştu içi.
Kasvetli sessizlikte havayı çığlıklar ve kılıcın kılıca çarpmasından doğduğu açıkça anlaşılan gürültüler doldurdu. Jungkook'un aklına babasının konağındaki saldırının anıları üşüştü.
Üç Vikingin karşısına çıkmadan önce Taehyung silahlanmaya güçbela zaman bulabildi. Bu ölümcül savaşı kazanamazsa onun canını alacaklardı.
"Jungkook, koş. Kaç hemen!" diye bağırdı en yakınındaki düşmanına saldırırken.
Jungkook inatla reddetti. Onu bırakıp giderek kaderiyle tek başına yüzleşmesine izin vermeyecekti.
Taehyung onu kıl payı ıskalayan bir baltadan kaçınarak elinde kılıcı, bacaklarını iki yana açarak durdu. Kılıç hamlesi hedifini vurdu ve düşmanlarından biri kocaman bir ağaç gibi yere devrildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flame from the sea • tk
Fanfiction• omegaverse • İrlandalı Omega Jungkook ve Viking Alfa Taehyung