İrlanda
846Yağmur bulutları ağaçlı tepelerle granit dağların üzerine yağmur bırakarak zümrüt yeşili adanın üzerinde dolaştılar. Yeniden doğan yaşamın ve büyüyen çimenlerin, çiçeklerin ve yaprakların kokusu havaya sinmişti. İlkbaharın vaatleri ile bu mevsimin getireceği neşe ve mutluluğun işaretiydi bu ama taş manastır binasının penceresinden bakan koyu saçlı omega için hayra alamet değildi. Memleketine geri dönmüş olsa da oğlu için yas tutuyordu.
"Ah Jennie," dedi Jungkook önünde duran kendi kanından kızkardeşi olan rahibeye. "Nasıl daha fazla gözyaşı dökebilirim ki? Kederimle hepsini akıttım zaten ama çocuğumu yine de unutamıyorum. Oğlumdan ayrıldığım için dertlenmeyi asla kesmeyeceğim. Sağ kolumu bile verebilirim."
Kadın adın elini nazikçe kardeşinin koluna koydu. "Onu yeniden göreceksin Jungkook. Phelan'ın sabit fikrini değiştirmek için yapabileceğim her şeyi yapacağım.”
Jungkook başını iki yana salladı. "Hayır, beni cezalandırmak için oğlumun olduğu yere geri göndermeyi reddediyor. Şimdi karşıma bile çıkmadı. Döneli neredeyse iki hafta oldu ama daha akıbetimin ne olacağını bana söylemeyi dahi uygun bulmadı." Jungkook gözlerini kapatarak oğlunu kucağında en son tuttuğundan beri başına gelenleri anımsadı. Okyanus yolculuğu onun için bir cehennem, bir kâbus olmuştu. Oğlundan zorla koparılmış olmak ruhu için bir işkenceydi. Gemide geçen tüm zamanını uyku ile uyanıklık arasında bir belirsizlikte geçirmişti. Hiç şüphesiz Danlar gemilerinde daha uysal bir yolcu olsun diye onu uyuşturmuşlardı. Dudaklarına çok az yemek değmişti. Hastaydı, ama vücudundaki ağrılardan değil, kalbindekilerden. Karaya ulaştıklarında at sırtında Muskerry manastırına taşınmıştı, bu Eire'nin inişli çıkışlı tepelerine yukarıdan bakan yuvarlak ve büyük bir taş binaydı. Manastırda artık bir rahibe olan ablası Jennie tarafından karşılanmıştı.
Bu anılarla dolu, acı tatlı bir buluşma olmuştu, oğlundan ayrılmış olmanın ızdırabı olmasaydı Jungkook'u mutlu edecek bir buluşma. Jennie'nin çektiklerini hatırladığında gözyaşlanı ablasınınkilere karıştı.
"Vikingler hakkında öğrenmemiz gereken çok şey var," dedi Jungkook sessizce. "Bize yapmış olduklarına rağmen onlar söylendiği gibi barbar değiller. Irene ile Olaf'ı severdim." Jungkook gözlerini yere çevirdi. "Ve Taehyung'u da." Ablasına Viking kanunları ve âdetleri ile Taehyung'a olan aşkı hakkındaki her şeyi anlattı, onun anladığını biliyordu.
-
"Jungkook," diye seslendi rahibe adaylarından biri, Jungkook'a onunla birlikte gelmesini işaret etti.
Elindeki kaseyi bırakan Jungkook genç kızı takip etti. Kıza yetişmek için acele ederken aklına bir sürü düşünce hücum etti. "Şapelde fısıldadığım için azar mı işiteceğim?" diye merak etti. Ondan ne istiyor olabilirlerdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flame from the sea • tk
Fanfiction• omegaverse • İrlandalı Omega Jungkook ve Viking Alfa Taehyung