26

1.4K 178 26
                                    

Jungkook ile Irene ateşin önünde elleriyle ayaklarını ısıtırken iki küçük çocuk gibi kıkırdadılar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook ile Irene ateşin önünde elleriyle ayaklarını ısıtırken iki küçük çocuk gibi kıkırdadılar. Gezintilerinden dolayı Jungkook'un yüzü heyecanla ışıldıyordu. Daha önce kışın hiç bu kadar eğlenceli olabileceğini fark etmemişti.

"Yine kızakla gezmek istiyorum," diye sırrını açtı Irene'e. "Rüzgârı yüzümde hissetmek ve bu duvarların dişındaki dünyayı görmek hoşuma gidiyor."

Olaf'ın dönüşünü görmek için kapıya doğru baktı, gezi için ona tekrar teşekkür etmek istiyordu ama onun yerine Warrick'in salona girdiğini gördü, genç adamın yüzü asılmıştı.

Buz devleri bu kapıların dışında böylesine muhteşem bir beyazla boyamışken, bugün gibi bir günde bir insan nasıl kızgın olabilir ki, diye düşündü ama Warrick'in gününü mahvetmesine izin vermeyecekti.

Jungkook bebeğine eğilip alnına yumuşak bir öpücük kondurdu. "Her zaman sevilecek ve korunacaksın sen." Yaşlanın gözlerini yaktığını hissetti. Taehyung'u kaybetmenin acısını asla atlatamayacakmış gibi görünüyordu. Yaşadığı sürece onun yasını tutacaktı. Jungkook hâlâ gözlerinin önünde onun vüzünü, kendisine duyduğu aşkla dolu yüzünü görebiliyordu. Gözlerini kapatarak çok sevdiği alfadan ona kalan yegâne miras olan hatıralarını aradı.

Jungkook acı dolu bir çığlık ve kapısının önünden geçen avak seslerini duydu. Bebeğini küçük ahşap beşiğine koyarak kapıyı aralayıp dışarıya baktı. Adora'yı gördü, yüzünde kederli bir ifade vardı; Gerda'nn gözleri ağlamaktan kızarmıştı ve Irene de gözyaşlarını siliyordu.

"Ne var? Ne oldu?” diye bağırdı Jungkook. İçine doğan bir önsezi kalbini sıkıştırıyordu.

"Olaf."

"Olaf mı?"

"Kölelerden biri onu ahırların orada bulmuş. Hançerlenmiş." Adora gözyaşlarına boğuldu.

Jungkook daha soruyu sormadan cevabını biliyordu ama yine de sordu, her şeye rağmen korkularının gerçeğe dönüşmeyeceğini umuyordu. "Yaşıyor mu?"

"O öldü!" Gerda da hıçkırmaya başladı.

Jungkook Irene'e doğru koştu. "Öyle olmadığını söyle. Bu olamaz. Yanından daha şimdi ayrıldık. Böyle bir şeyi kim yapar? Kim?"

"Bir Dan'dı. O kötü katilin cesedi de efendimin yanında bulundu. Birbirlerini öldürmüş olmalılar," dedi bir köle.

"Bir Dan mı! Bir Dan burada ne yapar ki?" Jungkook'un içinde bir öfke kabardı. Danlar Taehyung'u öldürmüşlerdi, şimdi de babasını. "Odin'in gazabı katillerin üzerine yağsın!" Sözlerine şaşırarak eliyle ağzını kapattı.

Irene hüngür hüngür ağlıyordu ve Jungkook kollarını ona sarıp kızıl saçlı kızın titreyen bedenini kendininkine yasladı. "Bu olduğu için çok üzgünüm. Baban çok iyi, nazik bir adamdı. Onu ben de çok sevdim," diye fısıldadı Jungkook. Ona Kuzgun diyen adam için dökülen gözyaşları yanaklarından süzüldü. Adam Jungkook'u, Jungkook da onu çok sevmişti ve şimdi omega onu da kaybetmişti.

flame from the sea • tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin