GİRİŞ
Önce gök kubbe öldü yavaş yavaş. Sonra buzul dağları birer birer eridiler. Nesilleri tükendi vahşi hayvanların. Korkunç depremlerle sarsıldı yerküre. Karanlık günler çöktü muhteşem şehirlerin üstüne. Gece ve gündüz birbirine karıştı. Çareler aradık, güneşin öldürücü etkisinden korunabilmek için. Bir zamanlar bize hayat veren güneşimiz şimdilerde baş düşmanımız olmuştu. Teknolojide doruklardaydık belki ama doğayı mahvetmiştik kendi ellerimizle. Alçaklarda kirlilik seviyesi yükselmeye başladığı için yükseklerde yeni yeni şehirler kuruyorlardı zenginler kendilerine. Taşra kasabaları ve varoşlarsa en dipteydi her zaman olduğu gibi. Dünyayı bir avuç zengin yönetiyordu artık. Diğerleri kölelerdi onların değimiyle. Kıyametin ayak sesleri duyuluyordu kapının arkasından. Salgın hastalıklar kol geziyordu varoşların sokaklarında. Savaşlar dünyanın dört bir tarafını sarmıştı. Bu işten en karlı çıkanlarsa silah tacirleri ve ilaç şirketleriydi. Petrol dünyadaki en pahalı maden halini almıştı. Hızla tükenen petrol yatakları bunun en önemli nedeniydi tabi ki. Dünya topraklarında büyük savaşlar yaşanmıştı petrol uğruna. Yüzeydeki petrol kaynakları tükendiğinden her kesin gözü ağır petrol yataklarına çevrilmişti. Ağır petrol derinlerde yer aldığından çıkartılması zor ve maliyetliydi, lakin yüzeydeki kaynaklar tüketildiğinden pek kıymetli olmuştu ağır petrol yatakları. Kıtlık en büyük problemlerden birisiydi. Eskiden sadece Afrika kıtasına ait olan bu sorun şimdilerde tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Su kaynakları kirletilmiş, hayvanlar bile içecek temiz su bulamaz hale gelmişlerdi. Dünyadaki şehirlerin çoğu savaşlar yüzünden neredeyse harap olmuş çok azı sağlam bir şekilde ayakta kalabilmişlerdi. Onlar da kendi ülke vatandaşlarına bile vize uygular hale gelmişti.
Artık dünyanın sonunun yaklaştığına inanan zengin devletler çareler aramaya başladır. Pek çok öneri getirildi dünyayı kurtarabilmek adına ama hiçbirisi de genel kabul görmedi. 2074 yılının 16 Haziran sabahında Madrid'de toplanan on büyük devletin temsilcileri sonunda bir karara vardılar. İnsanlığın yeni umudunun adı Mars'tı. Son elli yılda iyice yoğunlaşan Mars araştırmaları sayesinde orada yaşanabilir bir ortam oluşturulabileceğini biliyorduk. Atmosfer dönüşüm çalışmaları sayesinde azda olsa solunabilir bir hava elde etmeyi başarmıştık. Mars yüzeyinin derinlerinde bulunan büyük buz denizlerini işleyerek içlerinde kristalleşmiş olan su buharını yüzeye püskürtüyor, mars kutuplarını bombalayarak harekete geçiriyor ve mars bulutlarındaki kristalize buz parçacıklarını yağmura dönüştürmeyi başarabiliyorduk. İşte tüm bu çalışmaların sonucunda kurak Mars toprağını suyla buluşturarak meydana gelen buhar döngüsü ile Mars gezegeninin atmosferik yapısını iyileştirmeyi sağlıyorduk. Artık planın yeni evresinin devreye girme sırası gelmişti. Yıllardır çeşitli sebeplerle ertelenen bu proje sonunda yürürlüğe konulabilecekti. Nasa'nın Mars proje sorumlusu Profesör John Harrison apar topar Madrid'e çağrıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Geçmişin İzinde
Science FictionÖnce gök kubbe öldü yavaş yavaş. Sonra buzul dağları birer birer eridiler. Nesilleri tükendi vahşi hayvanların. Korkunç depremlerle sarsıldı yerküre. Karanlık günler çöktü muhteşem şehirlerin üstüne. Gece ve gündüz birbirine karıştı. Çareler aradık...