Şimdi gerçeğin çölünde yapayalnız kalmışlardı. Bu kocaman ıssız gezegende dokuz kaşiften başka kimsecikler yoktu. Havaları, suları ve yiyecekleriyse giderek azalmaktaydı. Hainler bertaraf edilse bile karşı koyamayacakları en büyük düşmanla baş başa kalmışlardı: Bu kızıl gezegenin her şeyi yakan ve yok eden kavurucu kumları. Adeta ıssız bir adada mahsur kalmış bir avuç denizci gibi hissediyorlardı kendilerini.
Bay Satou enerjinin geri gelmesiyle beraber kolları sıvamış, iletişim antenini onarmaya çabalıyordu. Borya, Jimenez ve Sorensen'den oluşan ekip ise harabeye dönmüş merkez ünitede su ve erzak tesislerini düşük kapasiteyle bile olsa kullanılır hale getirebilmenin telaşı içerisindeydiler. Aida, Aslı ve Tarık bulabildikleri ve işlerine yarayabilecek tüm sağlık ekipmanlarını Terra-Form 8'e aktarmaya çalışıyorlardı. Cihan ve Kerim ise ufak tefek arızaları olan ve bakıma ihtiyacı bulunan yer araçlarını gözden geçirmekle meşguldüler. Herkes o kadar yoğun bir tempoyla çalışmaktaydı ki Cydonia'da buldukları materyaller Tera-Form 11 ünitesinde incelenmek üzere onları bekliyordu lakin öncelik hayatta kalmak üzerineydi ve Mars'ta hiç kimsenin bundan başkaca bir işe ayıracak zamanı mevcut değildi. Onların ellerindeki en değerli şey zamandı şimdi. Dünya'dan gelecek yardım gemisinin oraya ulaşması da oldukça vakit alacaktı doğrusu. İskender'in aklına parlak bir fikir geldi. Bu fikrini tartışmak üzere Houston Merkezdeki Harrison'u aradı:
-"Onları oradan kurtaracak bir gemimiz yok evet ama aklıma parlak bir fikir geldi dostum." Dedi İskender heyecanla.
-"Anlat dostum. Nedir seni bu kadar heyecanlandıran bu fikir? Merak ettim doğrusu." Diye merakla sordu Harrison.
-"Benard alçağı görevi sabote etmek için elimizde kalan son iniş podlarını da uzay boşluğuna savurdu. Lakin İstasyonun tasarımından çok fazla haberi olmadığından kontrol merkezinin altına gizlenmiş olan ve acil durumlarda kullanılmak için tasarlanan kaçış podundan da haberdar değildi. Fakat burada bir tek sorunumuz var ki o da bu podun sadece bir kez kullanılabilir olması. Yani bu podu gezegene gönderebiliriz ama onu oradan geri getiremeyiz." Dedi İskender.
-"Ama o zaman bu bize ne gibi bir fayda sağlayabilir ki?" diye sordu Harrison merakla.
-"Mars'ta kullanılan yer araçları Geo'ların yapımı sırasında proje ekibine danışmanlık yapıyordum ve projede çalışan Japon mühendislerin iki veya daha fazla Geo aracı gerekli ekipmanlarla birleştirildiği takdirde beş kişilik bir uzay aracı yapılabileceğini ve bu aracın acil bir durumda Gezegenden Uzay İstasyonuna kadar ulaşabileceğini söylediklerini hatırlıyorum. Eğer bana Geo'ların planlarını gönderebilirsen o zaman bende gerekli materyalleri ve bir miktar da erzakı bu son poda koyarak onlara gönderebilirim." Diyerek tamamladı sözlerini İskender.
Bu fikir Harrison'un da aklına yatmıştı. Hemen gerekli talimatları verdi planların İskender'in eline ulaşabilmesi için. Planları alan İskender hummalı bir çalışma başlattı ve gerekli tüm materyalleri poda yükletti tabi bir de önemli bir mesaj. Son pod da aşağıdakilerin bulmaları umuduyla Noachis Terra bölgesine gönderildi. İskender kontrol odasının penceresinden podun Mars'a doğru olan inişini izliyordu. Tüm benliğiyle aşağıda hala hayatta kalan birilerinin olmasını ve bu podu bulmalarını arzuluyordu.
Gezegendekiler yorucu bir günün ardından Terra-Form ünitelerine çekilmiş ve günün yorgunluğunun etkisiyle derin bir uykuya dalmışlardı. Onlar uyurlarken İskender'in gönderdiği pod da usulca Kuzey Atmosfer İşlemcisinin yakınlarına düştü ve gezegendekilerin kendisini bulması için sinyal göndermeye başladı. Koruyucu elbiselerinden kol bilgisayarları bu sinyalin yerini tespit edebilecek nitelikteydi. Ertesi sabah ekipler uyanıp dış koruyucu kıyafetlerini kuşandıklarında hemen sinyali fark ettiler. Borya ve Jimenez Kuzey Atmosfer İşlemcisine doğru yola çıktılar. Sinyalin kaynağına ulaştıklarında podu buldular ve içerisindeki materyalleri yer aracına yükleyerek Terra-Form ünitesine geri döndüler. Şifreli mesajı analiz eden Bay Satou gerekli açıklamaları yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Geçmişin İzinde
Ciencia FicciónÖnce gök kubbe öldü yavaş yavaş. Sonra buzul dağları birer birer eridiler. Nesilleri tükendi vahşi hayvanların. Korkunç depremlerle sarsıldı yerküre. Karanlık günler çöktü muhteşem şehirlerin üstüne. Gece ve gündüz birbirine karıştı. Çareler aradık...