~12~

4.3K 225 17
                                    

| Hatırlatma |

Bir de Su... Sanırım ona aşık oldum...

İyi okumalar^^^

Su'dan

Bugünü de atlaşmıştık. Yarın tatildi ve çok mutluydum. Yarın Antalya'ya en iyi arkadaşım Öykü'yü görmeye gidecektim. Onu o kadar çok özlemiştim ki... Tam 1 yıldır görüşemiyorduk. 1 yıl az bir zaman aslında ama bize göre fazlasıyla çok. Çünkü biz hiçbir zaman bu kadar uzak kalmamıştık birbirimizden. Size de önceden bahsetmemiştim değil mi Öykü'den? Şimdi bahsedeyim. Öykü;

Sarı saçlı, mavi gözlü çok güzel bir kız. ( Her kitapta kullanılan kız tipi ahsjaksj. )

Onu çok ama çok seviyorum. Hem biz onla hep voleybol oynarız. Zaten voleybol kursuna gidiyoruz ve çok çok iyi oynuyoruz. Ama voleybolu çok seviyorum yani. 'Voleybolcu Su.' Hm güzelmiş. Bak bunu beğendim.

Aslında yarın gidecektim gitmesine ama şimdi içimden bir ses 'kızı ara da konuş' diyordu. 'Ama sakın sürprizi söyleme' de diyordu. Peki.

İç sesime uyarak telefonumu elime aldım ve Öykü'nün numarasını tuşladım.

"Öykü?" dedim normal bir ses tonuyla.

"Ooo Su hanım. Şimdi mi anladın değerimizi? Hayırdır? Nerden esti bu rüzgar?" dedi alayla gülerek.

"Kızım saçmalama ya hep aklımdasın haberin yok. Sadece aramaya -pardon ama- zaman kalmıyor." dedim üzülerek. Bir yandan da 'umarım yalan söylediğim anlaşılmamıştır' diye dua ediyordum.

"Tabi tabi." dedi biraz yumuşayarak.

"Ee. Senin nasıl gidiyor orada işler?" dedim gülerek. O anlayacağını anlamıştır.

"Hangi işten bahsediyorsun acaba?" dedi o da gülerek. Anlamıştı sanırım. Biz de gülmekten başka bir b*k bilmiyoruz affedersiniz ama.

"Anladığını biliyorum Öykü. Sesinden bile anlaşılıyor." dedim gülerek değil ama. -ahalsdjks-

"Tamam tamam. Ne kadar inatçı olmuşsun sen böyle. İşler iyi gidiyor işte."

"Hiç te bile. Hiç inatçı değilim. Asıl sen çok inatçı olmuşsun."

"Hayır sen."

"Hayır sen."

"Hayır sen."

"Hayır sen."

"Hayır sen."

"Hayır sen."

"Hayır sen."

"Aa yeter. Çocuklaşma. Ha dur bir de neydi eniştemin adı?" dedim ama bu sefer cidden kahkahalara boğulmuştum.

"Burak." dedi. İsmini söylerken bile heyecanlandığı belli oluyordu.

"Ha doğru. Ee ne yaptınız peki?" dedim meraklı bir şekilde. Ama şunu unutmuştum;

Fazla merak........... ( Siz anladınız onu. Tamamlamak isteyen var mı? )

"Ya bir şey yapmadık. Yani okulda öyle geziyoruz falan."

"Peki aranıza girmeye çalışan falan var mı?"

"Evet maalesef." dedi üzülerek. Kesin şimdi gözlerini devirmiştir. Ben malımı tanıyorum yahu. Ne de olsa ne zaman ne yapacağını anlarım.

"Kim? Oraya geldiğim zama-" dedim ama sürprizi ağzımdan kaçırdığımı farkederek sustum.

"Buraya mı geliyorsun?" dedi merakla.

"Yok hayır. Yani belki 1-2 yıl sonra gelirim. O yüzden dedim eğer gelirsem diye." Çok güzel açıkladım değil mi? Ablanız yani. Ama kesin anladı bak ses tonumdan kesin.

"Off tamam." dedi büyük bir hayal kırıklığına uğramış bir şekilde. Sonra devam etti.

"Ee. Senin nasıl gidiyor?" dedi gülerek.

"Kimle?" dedim şaşırmış gibi.

"Anıl mıydı neydi? Onla."

"Ne? Sen Anıl'ı nereden tanıyorsun?"

"Emre söyledi."

"Nasıl ya?"

"Emre ile kütüphanede karşılaştık. Yani Antalya'ya geldi. Kütüphanede tanıştık konuştuk falan işte. Seninle ilgili sorular sordum. Cevapladı. Bu kadar. Burdan biliyorum yani."

"İyi."

"Tamam."

"Neyse benim kapatmam gerekiyor. Görüşürüz yarı- yarım elma yiyecektim de." dedim ama anladı mı anlamadı mı bilmiyordum. Anlamamıştım.

"Tamam görüşürüz." dedi Öykü ve telefonu kapattım. Bir dakika! O da ne?! Telefonu kapatmadan önce konuşma süresi 4.30 saat mi yazıyordu! Oha! Yok artık!

Anıl'dan

Tekrar basketbol sahasına antrenman yapmaya gitmiştim fakat bu sefer tek başıma kimseyi çağırmadan gitmiştim. Topu sektirerek potaya doğru koşuyordum. Birden kapı açıldı. Gördüğüm yüzle gözlerim büyüdü. Bizim okuldan biriydi ama kim olduğunu bilmiyordum. Ama boyu 1.70 gibi görünüyordu. Yani hemen hemen aynıyız. Ben de 1.71 falanım yani.

"Selam." dedi gülümseyerek.

"Selam." dedim ben de gülümsemeye çalışarak.

"Sen basketbol mu oynuyorsun?" dedi topunu sektirmeye başlayarak.

"Evet hem de 4 yıldır. Neden ki?" dedim omuzlarımı silkerek.

"Hiç öylesine." dedi ve depar atarak potadan bir 3lük attı.

"İyiymiş." dedim ve güldüm. Sonra ben de depar atarak bayağı bir uzak yerden 3lük attım.

"Ovv. Sen de çok iyisin." dedi ve yanıma yaklaştı.

"Bu arada ben Fatih." dedi ve gülümseyip elini uzattı.

"Ben de Anıl." dedim ve uzattığı eline karşılık verdim.

"He şu popi Anıl? Sende o tip var zaten abi." dedi ve gülümsedi.

"Evet kardeşim. Sen de yakışıklısın ya. En kısa zamanda bütün kızlar peşinde."

"Yok abi bir tanesi olsa da olur."

"Hım. Kimmiş o?"

"Su."

Ha! Buyur? Su mu? Ah!

Bir düşman daha...
Ama bu Fatih'ten hoşlandım. Benim düşmanım olamaz. Tam aksine kardeşim olur.

♣️

Evet arkadaşlar bir yb daha geldi. Derslerim çok yoğun kusura bakmayın canım okuyucumlar sizi seviyorum vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Aslında bu kadar kısa değildi. 60 sayfalık bölüm yazmıştım fakat silindi o yüzden baştan yazdım ama bazı yerler maalesef önceki yazdığımın aynısı olmadı. Olsun umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz ne mutlu bana. Multimedia'da Öykü var. Kendinize iyi bakııın 💝

Bay Uyuz. #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin