•5

460 30 109
                                    

Jongin dünden kalma haliyle uyanmış baş ağrısının ise hala geçmediğini fark etmişti. Yüzünü ekşitip üzerindeki örtüyü bir kenara itti ve telefonundan saate bakındı. Saatin on iki olduğunu gördüğünde esnedi. Biraz daha uyumak istese de bir kere uyandığında tekrar uykuya dönemediği için vazgeçti hemen.

Gelen bildirimlere hızla göz gezdirirken her zaman orada bulunan ismi göremeyince içinde bir boşluk hisseti. Kyungsoo ya hala uyuyor ya da hala atlatamamıştı dün geceyi. Yavaş yavaş geceden kalma görüntüler gözü önüne gelince kaşlarını çattı Jongin. Kafası yerinde değildi ve gereğinden fazla sinirliydi. Çocuğu kendi evinde beklemeyi geçin günlerdir aklına bile getiremiyordu. Kendi evinde başka alfanın kokusu hala üzerindeyken karşılaması iplerin koptuğu son nokta olmuştu. Gözü seyirirken Sehun'un Kyungsoo'yla nasıl karşılaştığını ve neler olduğunu öğrenmek istiyordu sadece. Sehun aklı sikinde herifin tekiydi ve eğer Kyungsoo'nun omega olduğunu anlamışsa peşini bırakmayacağını da biliyordu. Buna izin vereceğinden değildi fakat rekabette kimseyi gözü görmediğini herkes bilirdi. Sınırları olmayan biri için kardeşini bile hiçe saymak onun için hiçbir şeydi. Sehun'un bunu bildiğinden emindi ve umuyordu ki yerini bilirdi.

Fakat bu ihtimali eleyebilirdi. Kyungsoo'nun feromonları sevişirlerken bile sadece Jongin'in hissedebileceği kadar yayılıyordu. Omegası bu konuda çok temkinliydi. Jongin'in sebepsiz yere egosunu tatmin eden durum bazense aç kurdu yüzünden daha fazlasını istediği oluyordu. Bunca yıl kendini kontrol etmekte zorlanmayan adamın konu Kyungsoo'nun kokusu olunca bağımlıya dönüşmesi ise garipti. Açıklanamayacak kadar hem de.

Kapının alacaklı gibi çalınmasıyla kendi düşüncelerinden sıyrılan Jongin asabi bir şekilde ayaklanıp kimin geldiğine baktı. Açtığı kapının ardında sırıtarak elindeki paketi sallayan arkadaşı Sehun hiç beklemeden içeri daldığında ardından bakıp kafasını olumsuzca salladı.

"Sana kahvaltılık bir şeyler aldım. Kesin yememişsindir, biliyorum ben malımı. Gel de yiyelim aşırı açım lan."

Jongin dişlerini sıkıyordu sinirden. Patavatsızlığı ve üstüne dünkü olay hala aklında taptaze yerini alıyordu. Şimdiye ağzının ortasına yumruğunu atması gerekirken kendini sakin tutması gerektiğini de biliyordu. Dikkat çekmeden halletmeliydi.

"Dün evime girip etrafı sikip atmışsın, bunu konuşacak mıyız yoksa hiç olmamış gibi mi davranacağız Sehun?"

Oğlan gözlerini devirip sinirli alfaya aldırmadan kurduğu sofraya dolaptan birkaç şey daha ekledi. "Yedik sanki güzel evini. Mis gibi de bıraktım hiç bakma öyle."

Mutfağın salona bakan kapısından çaktırmamaya çalışarak bir bakış attığında hala şişelerin yerde ve bıraktığı gibi durduğunu görmüştü. Kesinlikle bok götürüyordu ve konuyu hemen kapatmazsa o şişelerin Jongin tarafından kendine monte edilme ihtimali sadece artacaktı. Hissetmiş gibi yüzü ekşirken hızla başını iki yana sallayıp sinirli adamı sandalyeye oturttu. Omzuna iki kere yavaşça pat patlayıp zoraki bir gülmseme yerleştirdi yüzüne Sehun.

"Şimdi konumuz bu değil. Yemeğimizi yiyoruz ardından ben seni alıyorum ve bugün çok eğleniyoruz. Çünkü sen buna değersin-"

Jongin eliyle onu durdurduğunda ağzına masadan bir şeyler atmıştı.

"Sence benim bunu kabul edecek gibi bir halim var mı Sehun?"

"Yok mu?

"Var mı?"

Yüzüne dikkatle baktığında mahkeme duvarından farksız suratı 'yokmuş' diye mırıldanmasına sebep olmuştu. Daha fazla zorlamadan yemeğine devam etti. Jongin'in ne kadar zor bir kişilik olduğunu en iyi kendisi biliyordu zaten. Bu yüzden etrafında tek yandaşı kendisi kalmıştı ya. Bir tek Sehun ona dayanabiliyordu.

Jongin son yudumunu aldığı meyve suyundan sonra ayaklanıp boş bardağı lavabonun içine bırakmıştı.

"İçerideki dağınıklığı toplamadan hiçbir yere gitmiyorsun, haberin olsun."

Mutfaktan ayrılıp odasına ilerlediğinde Sehun onun duymayacağından emin bir şekilde söylediklerini tekrarlamıştı. Yemeğine döneceği sırada yerde yığılı duran küçük beden cekete takıldı bakışları. Yemek çubuklarını bir kenara bıraktıktan sonra eğilip aldığı ceketin dünkü çıtıra ait olduğunu anımsadı. Gülümsemesi genişlerken burnuna gelen belli belirsiz güzel parfüm kokusu hoşuna gitmişti.

Evden ayrıldıktan sonra bir şeyler yaşamışlardı demek ki. Jongin'in evine çağırdığına şahit olduğu şu ana kadar iki üç kişiden biri olması dışında onun tarzı olmayan birisiyle görüşüyordu. Sehun'un merak duygusu kabarırken bir yandan da hak veriyordu. Kyungha? Kyungseok? Adı her ne haltsa Jongin gibi bir adamı bile tatmin edebiliyorsa gerçekten iyi parça olmalıydı.

Sehun hala elinde ceket mutfağın orta yerinde dikilirken içeri kıyafetini değiştirip gelen Jongin'le irkildi. Silkelenip ceketi arkadaşına oyuncu tavırlarıyla salladığında Jongin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sehun işte bulmuştur yine kendine uğraşacak bir şeyler diye düşündü. Kafasına hafifçe vurup dolaptan birasını aldığında farkındalıkla arkasına döndü.

"O ceketin ne işi var sende?"

"Bu dünkü çocuğun ceketi değil mi? Burada unuttuğuna göre aklı başından tamamen alınmış olmalı."

Sehun hınzır bir gülümseme yerleştirdiği dudaklarını tekrar araladı. "Ne yoksa, dün gece alevli sevişmenizden arda kalan kıyafetlerinizi de mi ben toplayayım? Çok ayıp hiç atılır mı yere yani."

Jongin sinirle elindeki ceketi çekip almıştı. Suratı gerilirken kendine hakim olup olamayacağını bile kestiremiyordu. Sehun ani kuvvetten dolayı ağrıyan kolunu tutarken hırsla gülmüştü.

"Söylesene, küçük oyuncağını fark ettiğim için mi böylesin Jongin?"

"Gevşek ağzını da yamultmamı istemiyorsan kapat o çeneni Sehun." İki alfanın da feromonları birbiriyle kapışırken telefon sesiyle dikkatleri dağılmıştı.

Sehun çalan telefonuna cevap verirken Jongin elinde sıkı sıkıya tuttuğu ceketi rahat bırakmış üzerinden gelen belli belirsiz kokuyu derin bir nefesle içine çekmişti. Ne zaman olursa olsun Kyungsoo'nun feromonları onu rahatlatıyordu. Başkalarının bunu hissetme düşüncesi bile delirmesine sebep oluyorken şimdi yaşıyordu. Gözü anlık kararırsa, ona ait olana göz koymaya çalışırlarsa, kan akıtmaktan gocunmayacağını da biliyordu Jongin. Soğukkanlı ve acımasızdı. Her konuda.

"Babam çağırıyor, gidiyorum. Kendine iyi bak Jongin. Bugünü unutmam."

Birkaç dakika sonra kapı çarpıp kapanmış Jongin ise elindeki birayı tek yudumda yarılamıştı. Şu an sinirlerini dindirebilecek tek kişi Kyungsoo'ydu. Elindeki ceket evine gitmesi için küçük bir aracı, bahane olacaktı sadece. Biliyordu omegası onu hiçbir zaman geri çevirmezdi zaten.

bir sonraki bölüm smut var böyle duvardan duvara vurmalı falan. bu hafta nazara geldim o yüzden geç gelen kısa bir bölüm oldu diğer bölümü hafta içi salarım telafi amaçlı :;:;:;

oy unutmayin dünyayı oy verenler kurtaricak çünkü ✨🌍

toxic obsession : kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin