•10

246 23 31
                                    

Kyungsoo bir sonraki güne büyük bir baş ağrısı ile uyandı. Bir önceki günü düşünmek ve kendisini mutsuz etmekle geçirmişti. Öyle ki uykusunda da stresten dişlerini fazla sıkmış olacak ki aldığı ağrı kesici bile işe yaramamıştı.

Telefonunu eline aldığında her gün yaptığı gibi Jongin'e günaydın mesajı atmayı unuttuğu aklına gelince telaşlandı. Onu unuttuğunu düşünmesini istemezdi.

Mesajlar kısmına girmeden gelen bildirim onu şaşırtırken gelen mesajın Jongin'den oluşu bir anlığına hala rüyada olduğunu düşündürdü.

'Jongin hiçbir zaman sabahın köründe mesaj atmazdı.'

Jongin hiçbir zaman sikinin derdinde değilse ona mesaj atmazdı.

Mesajlara girdiğinde kısa bir günaydın mesajı karşıladı Kyungsoo'yu.

"Jongin günaydın mesajı mı attı az önce?"

Kendi kendine emin olmak için sorguladığı sıra yeni bir mesaj daha düştü. 'Kahvaltı yapmadıysan birlikte yapalım mı güzel bir yer keşfettim.'

Yüzünde ne zaman yerleştiği bilmediği büyük sırıtmayı anca fark etmişti Kyungsoo. Jongin ona günaydın mesajı atmış ve kahvaltı için dışarı çıkmayı teklif ediyordu. Saklanmadan insan içinde birlikte kahvaltı yapacaklardı yani. Cevap veremeden çalan telefonunu elimde tutmakta zorlandı. Heyecandan kalbi o kadar hızlı atıyordu ki ekranda yazan Jongin'in ismiyle her an öleceğini düşündü. Çok bekletmeden açtı telefonu.

"Alo?"

Sesi çatlamıştı. Kahretsin. Karşı taraftan gelen hafif kıkırtı içini öyle bir okşamıştı ki eriyecekti sanki.

"Yeni mi uyandın yoksa?" Sesi neşeli geliyordu.

"Ah evet sayılır. Tam da sana mesaj atacaktım ve sen benden önce davrandın ve aslında cevap verecektim ama işte arayınca-"

Daha içten bir kahkaha daha..

"Kyungsoo sakin ol. Sorun değil, uyuyakalabilirsin."

Kyungsoo, ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini kesik kesik verdi.

"Üzgünüm biraz telaş yaptım."

"Çok tatlısın."

Ve uzun bir sessizlik daha. Bu kimdi? Jongin ne zamandan beri telefonda bu kadar uzun konuşuyordu?

"Her neyse işin yoksa kahvaltıya gidelim mi diyecektim. İster misin?"

"İsterim." Hızlıca cevapladı.

"O zaman hazırlan yarım saate gelirim."

"Peki. Ben hazırlanıyorum o zaman." Kapatmak istemiyordu telefonu.

"Görüntülü aramamı ister misin?" Ve azgın Jongin yine yüz göstermişti.

"Kapatıyorum telefonu!" Karşıdan gelen kahkahayı duymazlıktan gelmeye çalışıp kapattı telefonu. Jongin bugün farklıydı. İlk defa bu kadar çok güldüğünü duymuştu. Yanakları al al oldu bu düşünceyle. Soğuk el içiyle tuttuğu yanaklarını söndürmeye çalıştı çabuk bir hamleyle. Hızlı olmalıydı. Jongin birazdan gelecekti.

Çabucak bir duş alıp üzerini giyindi. Saçları uzamıştı. Gözlerini kapatıyordu neredeyse. Ama saçıyla uğraşacak vakti yoktu. Öylece bırakıp saate baktı. Birazdan burada olurdu Jongin. Gerekli ilaçlarını aldı. Her ne kadar sağlığını olumsuz etkilese de hormonlarını kontrol altına almak zorundaydı.

Telefonu çalınca hızla aynadan son kez kendine bakındı ve telefona uzandı.

"Kapının önündeyim hadi bekliyorum."

"Geliyorum."

Sesi neşeli geliyordu. Emir verir gibi değildi ki genelde öyle konuşurdu.

Ama bu halini çok sevmişti. Yüzünden eksilmeyen gülümsemesi ve hızlı çarpan kalbi beyin fonksiyonlarından ayrı çalışıyordu.

İçine çekiliyorsun. Ona her geçen gün daha çok bağlanıyorsun. Defalarca ayaklar altına aldığı gururuna rağmen güvendiği bu adama karşı koyamıyordu. 

"Değişti."

Jongin değişiyordu. Kyungsoo'nun uğraşları boşuna değildi. Daha sadece sevişmek için bile şehir dışına çıkarlarken şimdiyse iki sevgili gibi kahvaltı edecekler ve belki de el ele tutuşup gezeceklerdi.

Belki de gerçekten Jongin değişiyordu. Aşk her şeyi iyileştirir miydi?

Bir iki güne diğer bölüm gelir arayı kapatıyoruz keldsk

toxic obsession : kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin