•18

206 20 42
                                    

bu saatte ne bölümü bu yaa 😽 bir dersten kaldım çok mutsuzum yaz okuluna kaldık aq neyse öyle işte aylar sonra geldik 🤓🎀 benim oversharelik peki...

Güneş batmak üzereydi. Okuldan koşarak ayrılalı saatler geçmiş, Kyungsoo geçen saatler boyunca sadece ağlamıştı. Duygularını bile kontrol altına alamayacak kadar güçsüz hissettiği için kendini suçlayıp durmuştu. Bu kadar kırılgan bir yapıya sahip olmak istemiyordu. Sinirleri gerilmiş ve eğitimini aksatmıştı. Buralara kadar zorluklarla gelmesine rağmen şimdi sırf iki üç kişinin lafına takıldığından pes edecek raddeye gelmişti bile.

Yavaştan etkisi kaybolmaya başlayan ilaçların yerine minik sızılar yer etmeye başlamıştı. Fiziksel ağrı da eklenince saatlerce tuttuğu hıçkırık ve haykırma isteği kendiliğinden kopuvermişti. Boğazı ağrıyana dek bağırmış ve ağlamıştı Kyungsoo. Sadece tek şükrettiği şey üst katında kimse oturmuyo oluşuydu. Sesini duyabilecek kimse yoktu. Bu onu hem rahatlatıyor hem de öyle çok üzüyordu ki artık ne düşüneceğini bile bilemiyordu.

Gözleri şişmiş akıtacak tek bir göz yaşı kalmayınca derin nefeslerle yerinden kalkıp ayna karşısına geçti. Hastalıklı duruyordu. Saate baktı. On ikiye geliyordu. Üzerine bir ceket geçirdi hızlıca. Bu saatte gidecek kimsesi yoktu. Kimseyi de rahatsız etmek istemiyordu aslında. Evden çıkmadan önce Jongin'e kısa bir mesaj attı. Uyuyup uyumadığını sormuştu. Ona bile yanına gelmesini isteyemeyecek kadar uzak hissediyordu. Evden ayrılıp yavaş adımlarla oyun parkına doğru ilerledi. Banklardan birine oturduğunda serin hava vücudunu titretmişti. Bu hissi sevmişti. İçi yanarken biraz soğuğu hissedebilmek onu yaşadığına ikna etmişti. Başını gökyüzüne doğru çevirip parlayan ayı izlemeye başladı. Rüyası göz önüne gelirken ay gibi parlayan çocuğu anımsadı. Uzun bir süre sonra dudaklarına inen gülümsemenin sebebi o küçük çocuk olmuştu. İstemsizce elleri karnında birleşen Kyungsoo yaptığı şeyi fark eder etmez kafasını salladı olumsuzca.

"Kızgınlık dönemim geldiğinden dolayı." Bu yüzden bir çocuk için deliriyordu belli ki. Ama biliyordu ki daha çok vardı kızgınlığına. Kafası gittikçe karıştığı için bunu düşünmeyi bırakmaya zorladı kendisini. Hamile olma ihtimali sıfırdı. Normalde de çok düşük bir oranken ertesi haplarını kullanıyordu zaten. Gelen telefon sesiyle irkilmiş ve kafasındaki sesleri tamamen susturmuştu. Cebinden çıkarıp gelen aramaya baktığında şaşırmıştı.

"Alo?" Arayan Jongin'di.

"Seni aramama şaşırdın mı yoksa?" Jongin bile hissetmişti şaşkınlığını. Oysa ki ilk mesaj atan kendisiydi.

"Uyudun sanıyordum."

"Düzenlemem gereken birkaç proje vardı. Beklettim mi?" Sesi yumuşacık geliyordu. Tüm sıkıntısı yok olup gitmiş gibi hissetti Kyungsoo.

"Beklemiyordum bile aslına bakarsan." İlk defa gerçeği söylemişti.

"Bir sorun mu var?" Sesi eski haline geri dönmüş gibiydi. Soğuk ve düz. Kyungsoo bunu beğenmedi.

"Hayır." Rahat hissetmiyordu. Çok mutsuzum diyemiyordu. Canım acıyor ve sen yoksun diyemiyordu.   Süren sessizliği bitirmek zorunda hissetti. Daha fazla konuşmak istemiyordu.

"Jongin kapatmam gerekiyor. İyi geceler." Cevap dahi beklemeden telefonu kapattı Kyungsoo. Jongin başını döndürüyordu her zamanki gibi. Bir iyi iki kötüydü. Fakat şu anda bu ruh halini çekebilecek durumda değildi. Cebinde titreyen telefona aldırış etmedi. Jongin'in aradığını tahmin edebiliyordu.

Tekrar ağlamaya başlayacakken arkasından gelen havlama sesiyle çığlık atmıştı. Korkudan kalbi deli gibi atarken kendisinden oldukça küçük kaniş köpeği görünce kendinden utandı. Yaklaşıp başını okşadı gülerek.

"Beni çok korkuttun."

"Çok üzgünüm benim hatamdı." Kyungsoo'nun gözleri kocaman açılırken köpekle konuştuğunu düşünüyordu. O kadar yalnız ve acınası bir haldeydi ki tanrı ona yeni güçler bahşetmiş hayvanlarla konuşabiliyordu artık.

"Gerçekten bir köpekle konuştuğuna inanıyorsun." Çalıların ardından gelen adama baktığında sabahki okul hemşiresi olduğunu hatırladı. Aptal yerine koymuştu az önce onu. Sinirle dizlerinin üzerinden kalkıp karşısına geçti.

"Beni mi takip ediyorsun sen?"

"Aynısını düşünüyordum aslında." Chanyeol sırıtıyordu.

"Sonradan gelen sensin!"

Köpeğini işaret ederek neden burada olduğunu ima etti. "Merak etme sapık değilim. Çocuğumun tuvalet işini halletmek için geldim." Köpeğini kucaklarken sevimlice cevapladı. Koca kulakları, koca gözleri ve uzun boyu Kyungsoo'nun gözünde başka bir gezegenden gelen bir uzaylıyı anımsattı. Gülümsemesi genişlerken başını salladı.

"Bu arada nasılsın?"

Kyungsoo cevap vermek istemiyordu bu soruya. Ama birisinin onu merak etmiş olması kendisini daha iyi hissettirmişti.

"Bir sorumum yok. Sabah da yanlış anladınız büyük ihtimalle."

Chanyeol anlayışla başını salladı. "Sen nasıl istersen öyle olsun o zaman. Sağlıkçı olarak işimi yapıyorum sadece."

Omega olduğunu dillendirmek istemiyordu. Aldığı cevapla neredeyse tatmin olmuştu. Her ne kadar tam güvenemeyeceğini bilse de yapacak bir şeyi yoktu. Yavaştan soğuk tüm vücudunu sarmaya başladığından son bir kez küçük köpeğin başını okşamıştı. "Teşekkür ederim tekrardan." Sırrını sakladığı için mi yoksa onun nasıl olduğunu merak ettiğinden mi bilmiyordu. Teşekkür etmekten başka bir şey söyleyemedi.

Chanyeol başını salladı sakince. "Hasta olacaksın. Evine bırakmamı ister misin?" Yanakları kızarmış çocuğa bakarken tek düşündüğü bayılıp düşmeden sıcak bir yere gitmesiydi.

"Gerek yok. İyiyim dedim zaten biraz daha oturacağım burada."

Uzun olan gözlerini devirip inatçı davranışlarına anlam veremedi. Kendine acı çektirmeye çalışıyordu resmen. Elinin tersiyle alnını kontrol etti. Kyungsoo geri çekilirken ani temastan rahatsız olmuştu. Chanyeol'ün gözleri açılırken gerçekten telaşlı bakıyordu.

"Kyungsoo yanıyorsun!"

Dediğini algılamaya çalışırken ayakları üzerinde durmakta zorlanıyordu Kyungsoo. Gözleri kayarken yere düşmeye hazırlanıyordu. Tek eliyle yakaladığı çocuğu kendine çekip ayakta tutmaya çalıştı Chanyeol.

"Ambulans çağırıyorum, benimle kal Kyungsoo."

toxic obsession : kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin