1) Kırık Kalp Parçaları

98 9 0
                                    

21 Haziran 2022'de ilk bölümünü attığım bölümü 11 Şubat 2024'te düzenledim. Bu yüzden bir sonraki bölümle arada kopukluklar görünebilir. Onlara da düzenleme gelecek, iyi okumalar 🪷

                                 🪷




Hayat, aslında iki dakika sonra ne olacağını bile bilmediğimiz bir döngüydü. Her an her şey olabilirdi, bir sabah gözünü açtığın o şehirden ertesi sabah çok uzaklara gidilebilirdi. Bu yüzden hayatta hiçbir şey hiçbir zaman kesin değildi.

Aslında yaşamak ve hayat kavramları tam anlamıyla birbirinden farklı şeylerdi. Hayatın aslında ideallerindi, hayallerindi. Yaşamak ise nefes almak, özgürce hiçbir şeye bağlılık hissetmeden dünya üzerindeki varlığını devam ettirmendi. Eğer gerçekten yaşamak istiyorsan hayatından, hayatın için devam etmek istiyorsan yaşamından vazgeçmek zorundaydın. Hayatının söz konusu olduğu yerde yaşamanın ihtimali yoktu.

Bu yüzden önünde iki yol vardı; Hayatın ve yaşamın.
Yaşamını sen belirleyebilirsin ama hayatını sen belirleyemezsin. Hayatında söz hakkına sahip olduğun tek nokta vardır: İdeallerin.
Hayatın aslında duygularına ve düşüncelerine yerin olmadığı kısımdı. Eğer gerçekten bir idealin varsa o ideal uğruna her şeyi yapabilir, hiç olmayacak yerlere sürüklenebilirdin.

Bende sürüklenmiştim. Ben duygularımı bir kafese koymuştum ve onu sonu olmayan bir kuyuya atmıştım. Hayatım için yaşamayı bırakmıştım.

Dışarıdan bakıldığında, hayallerimdeki hayattaydım; İtalya’daydım, istediğim okuldaydım.
Ama beni tam anlamıyla tanıyan biri günlerimi gecelere katarak çalıştığım, gençliğimden feda ettiğim onca zamanın tek başına hiç bilmediğin bir şehirde yaşamak istemediğimi, hayallerimin aslında bu yönde olmadığını bilirdi.

Elindekilerle yetinmeyen biri değildim ama bana göre bu şehir benim hayallerim olmalıydı, kaçışım değil.

Her şeyi ardımda bırakıp geldiğim bu şehirde üçüncü yılımdı, ben üç yıldır düşüncelerimden kaçamıyordum.
İnsan her şeyden kaçabilirdi, ama geçmişinden asla.
Zihnimdekiler benim geçmişimdi.

Güneş ışıkları gözüme vurduğunda kirpiklerimi kırpıştırdım, yine sabah olmuştu. Kafamı kaldırdığımda duvardaki saate baktım, saat beş buçuktu.
Gecelerim uykusuz geçiyordu, uyuyamıyordum bu yüzden gece çalışmak benim için daha verimli oluyordu. Bu yüzden çoğu zaman verilen projeleri geceleri yapıyordum.
Mimarlık okuyordum ve hoca maket yapmamızı istemişti. Bu yıl yaptığım beşinci maketti ve son olanıydı neyse ki yıl bitmişti.
Maketin üst kısmı kalmıştı orası en az iki saatimi alırdı hızlıca toparlanarak oturduğum yerden kalkıp mutfağa ilerledim.
Kendime kahve yapıp terasa çıktım. Okulun birkaç sokak arkasında bir apartmanın teras katını kiralamıştım. Terasın korkuluklarına yaslanıp güneşe gözlerimi diktim.
Çocukluğumdan beri hep güneşe gözlerimi dikip bakmaya çalışmıştım. Saçma bir alışkanlıktı ama bir gün bu hareketim yüzünden kör olacaktım. En sonunda yine pes edip gözlerimi kapattım. Yaz sabahının ayazı yüzüme vuruyordu. Bu şehri tüm yalnızlığıma rağmen seviyordum.
Terasta biraz daha oyalandıktan sonra içeri geçtim. Yetiştirmem gereken bir maket vardı. İki saat süreceğini düşündüğüm maket bir buçuk saatte bitmişti. Herhangi bir eksiklik var mı diye iyice bakıp hiçbir sorun olmadığını anladıktan sonra maketi güzelce zarar görmeyeceği bir yere koydum ve odama geçip kıyafetlerimi ayarlayıp duşa girdim.

Soğuk su vücuduma diken gibi batıyordu ve uykusuzluğumun açılması gerekirken artıyordu. Uyuyamıyor olmamın sebebi uykumda gördüğüm kabuslardı. Belki bir çare olur diye gittiğim doktor, psikolojik bir durum olduğunu ve uyku sırasında kendimi savunmasız hissettiğim için kabus gördüğümü söylemişti. Bana uyku ilacı vermişti ama uyku ilacı sadece kabuslarımın süresini arttırıyordu. Bu yüzden uyku ilacını yaklaşık bir aydır kullanmıyordum. Yani bir aydır ölüden farksızdım.

Lotus Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin