19)Kâbusun Gerçeğe Döndüğü An

7 2 0
                                    


Umay Yıldız

Mesafeler anlaşılmaya engelmiş meğer.. Araya mesafe girince ne seni anlayan ne düşünen oluyormuş, mesafe girince anlaşılıyormuş. Geç kaldım biraz bu gerçeğe, her gerçeğe geç kaldığım gibi.

Rüyamda o gördüklerim bir başka yüktü ve ben o yükleri de sırtlanmıştım. Birinin daha omzuna yüklemiştim tabii.

Leo'nun, hiçbir suçu olmayan çocuğun.

Kâbusu Leo'ya da anlatmamıştım, ama o anlamıştı. Anlamıştı ki sessizdi, susuyor, konuşmuyordu.

Gördüğüm şeyin gerçek olmaması için hiç düşünmeden kendi canımı ortaya koyardım çünkü ben gördüklerimin çoğunu yaşamıştım.

Bu bir kehanet gibiydi, sanki gördüğüm her şeyi yaşamak zorunda olduğum.

Leo'nun omzuna bir yüktü bu çünkü içi içini yiyordu ama tek kelime edemiyordu.

Günlerdir benden kaçan biri vardı, görmezden gelen biri vardı ve bunun sebebi de bendim.

O gün sadece susmalıydım.

Bugün Aden ve Kaan birlikte davayı kapattıran hakim ve savcının çalıştığı binaya gitmiş ve asansörde kalmışlardı.

Ve işin kötü tarafı Kaan Aden'in klostrofobisini bilmiyordu. Kaan'ın şimdiki hâlini düşünemiyordum. Çok sevdiğin biri için yapacak hiçbir şeyinin olmamasını çok iyi biliyordum.

Bu asansörde kalma olayı tesadüfi bir olay değildi, bilinçli bir olaydı ve bunu yapan Aden'in geçmişinde klostrofobisi olduğunu biliyordu.

Bu detay her ne kadar çok rahatsız edici bir detay olsa da elimizdeki en büyük şey buydu. Katil öylesine ustaca oynuyordu ki bizim zayıf noktalarımıza oynuyordu.

Ve benim zayıf noktalarımdan biri de kabuslarımdı, çok geçmişe dayanmayıp o geceye bağlı olarak gelişen bir şey olsa da bundan da haberdar olabileceği gerçeği beni daraltıyordu.

Bu sadece bir uyarı mesajıydı katilin amacı orada Aden'i öldürmek değildi o kadar basit oynamazdı.

Eğer bir aksaklık yaşanmazsa biz de bugün depoya gidecektik ama Aden'in başına gelenler yüzünden geri dönmüştük. Leo ile birlikteydik ve günlerdir sesini duymadığım adam şimdi de sessizdi.

Kerem ve Kumsal birlikte Kenan'ı takip etmişlerdi ama Kenan, hakimin kaçırılması süreci boyunca evden bile çıkmamıştı.

Kenan her birimizin kafasında oluşan bir soru işaretiydi ama olayla hiçbir ilgisinin olmaması da olasıydı.

Araba hastane otoparkının içine girdiğinde az ileride Kumsal ve Kerem'in arabadan indiğini gördüm. Leo da aynı şeyi fark etmiş olmalı ki onların yanındaki boş yere doğru ilerledi. Arabadan inip yanlarına gittim. "Aynı anda gelmişiz, size kim söyledi?"

"Pamir haber verdi. Siz?"

"Bize de o söyledi." Daha fazla bir şey söylemeden hızlı adımlarla yürümeye başladık. Hastaneye yaklaştıkça bağırış sesleri kulaklarımıza ulaşıyordu ve bağıran Eflâl'den başkası değildi.


"Ne var, ne? Hani iyi çıkacaktı? Neredeyiz biz? Hastanede! Belli ki farkına varamamışsın!"diyordu Eflâl.

"Eflâl ben üzgünüm, böyle bir şey beklemiyordum. Nereden bilebilirdim ki, Leo bana Aden'in klostrofobisi olduğunu söylememişti. Hem o adamların bilmesi yüzünden oldu bunlar."dedi Pamir.

"Leo da bilmiyordu çünkü! Çünkü Leo bizim hayatımızda sadece bir aylık bir varlığa sahip! Kızın eski sevgilisi bilmiyor Leo nereden bilsin?! Aden klostrofobiyi atlatmıştı, tedavi gördü bir süre, olmaması gerekiyordu. Tedavinin başarılı bir şekilde tamamlandığını kayıtlara geçtiği için çok derin bir araştırma yapmadan bunu öğrenmen çok zordu. Sorun bunu onların bilmesi değil sorun nereden öğrendikleri!"

Gözlerimi Leo'ya çevirdiğimde o da şaşırmıştı.

"Ne?"dedi Pamir.

"Evet! Onlar bunu biliyordu ve bunu bildikleri için tetikleyecek bir şeyler oldu içeride, eminim bundan ve lanet olsun ki sen beni orada bırakıp gitmediğin için Aden içeride! Eğer kalsaydım.."

Eflâl'in sessizliğinde Pamir bir anda hiç beklemediğimiz bir şey yaparak Eflâl'e sarıldı. Kaşlarım çatıldı.

"Çok özür dilerim, seni üzdüğüm ve bir şeyleri hatırlattığım için." Bir eliyle saçlarını okşuyordu. "Ama sen de beni anla seni orada savunmasız bırakamazdım."

Dört kişi dizilmiş sessizce onları izliyorduk ve bu sessizliği bölen kişi ben oldum. "Pamir ve Eflâl?"

Eflâl hayal aleminden çıkarcasına Pamir'den ayrıldığında bize döndü. "Siz?"dedi kaşlarını kaldırarak. Bu Eflâl'in hiçbir şey olmamış gibi yapmasının ilk aşamasıydı. Yanakları kızarmaya başlamıştı. Bu hâli gözüme çok şirin göründüğü için gülümsedim.

"Pamir haber verdi. Aden nasıl oldu?"

"Hmm,"dedi ikinci olarak. "Anladım. Aden içeride onun yanına gidelim hadi." Ve bu da üçtü. O önden yürürken herkes olduğu yere çivilenmiş gibi dururken ben peşinden ilerledim ve Pamir'in yanından geçerken omzuna sertçe çarptım. Eflâl'in yanına hızlı adımlarla yürüyerek ulaştığımda bir elimi omzuna attım. "Utandın mı çen?"dedim gülümseyerek.

"Neden utanayım yanlış bir şey mi yaptım?"dedi ama gözlerime bakmıyordu.

"Ama yanakların kızardı?"dediğimde ellerini kaldırıp yanaklarına vurdu. "Her şeye kızarıyor onlar zaten."

Hastaneden içeri girdiğimizde merdivenlere yönelip iki kat çıktık. Son basamakta elimi uzatıp benden önce çıkan Eflâl'e baktım. "Çeksene beni çıkamıyorum."dedim nefes nefese.

Gülümsedi ve elini uzattı. Elini tutup merdivenden kurtulduğumda koridorun sonunda kafasını ellerinin arasına almış bir adam gördüm, Kaan'dı.

Hızlı adımlarla yanına yürüdüğümde önünde durdum. Kafasını yavaşça kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikti. Kızarmış gözleri ıslaktı.

Ayağa kalktığında bir anda bana sarıldı. Artık hıçkırarak ağlıyordu. "Umay, ben ne yapacağım?"

Kollarımı kaldırıp ona sarıldım. "Tamam sakin ol, bir şey olmadı Aden'e. Benim arkadaşım çok inatçıdır hayata karşı bir şey olmaz ona."

"Kaybediyorum sandım, bir daha gülemeyecek sandım, o çok kötüydü Umay. Ne yapacağımı bilmiyordum, ben onsuz yapamam Umay."

Kocaman çocuk omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu, çaresizlik tam olarak buydu.

"Ona bir şey olmadı, olmaz da. Ben izin vermem Kaan. Sakin ol bir şey olmadı, Aden içeride nefes alıyor."dedim ama Kaan gerçekten çok kötüydü. Lisede biz Kaan'la daha iyi anlaşırdık, Aden'in seveceği mutlu olacağı ne varsa ben ona söylerdim o da ona yapardı. Bir şeyler olmuştu, biz uzaklaşmıştık. Bazı şeyler yapmıştı ve arkadaşımı korumuştum. Aden için onunla kavga etmiştim ve bir daha konuşmamıştım.

"Ben, ben Aden'i çok seviyorum. Yaptığım hiçbir şeyi onu kırmak için yapmadım amacım asla onu üzmek olmadı. Anlatacağım her şeyi sana da. Ona anlattım sana da anlatacağım."

"Tamam, tamam anlatırsın Kaan. Şimdi sakin ol. Şimdi git elini yüzünü yıka. Ben bir şeyler yapmaya çalışacağım."dedim kollarından tutup onu kendimden uzaklaştırarak.

"Ben senden de özür dilerim Umay. Amacım seni de kırmak değildi. Sen çok iyi bir arkadaştın benim için, Aden'le ilgili nerede tıkanıp kalsam bana onunla ilgili yardımcı olurdun, yaptıklarını unutmadım. Ben gerçekten özür dilerim."dedi kızarık gözlerle bakarak.

"Konuşacağız Kaan, konuşacağız. Git şimdi elini yüzünü yıka gel."dediğimde başını sallayıp yanımdan geçip ilerledi. Arkasından bakarken bizimkilerin bizi izlediğini gördüm.
Leo olayı çok farklı anlamış olmalı ki bir elini sıkmış öfkeli bakışlar atıyordu. Günlerdir benden gözlerini kaçıran adamın tam şu anda gözlerimin içine bakması çok garip hissettirmişti.

Daha fazla bakmadan Eflâl'e döndüm. Onun da onlardan ayrı kalan bir yanı yoktu. Kocaman mavi gözlerle bana bakıyordu. "Ne?"

"Senin Kaan'a olan bu sinirin bundandı demek."dedi şaşkınca. "Aden ve onun için en çok sen uğraştığından, yardım ettiğinden."

"Ne yapsaydım Eflâl? Ah canım boşa çıkan bir halta yaramayan yatırımım ne iyi yaptın hoşgeldin mi deseydim?"dediğimde Eflâl kafama vurdu.

"Vay be, hiç beklemiyordum. Aramızda en çok nefret eden sensin sanıyordum senin nefretin sebebi farklıymış."

"Benim nefretim arkadaşımı yüzüstü bırakmasındandı. Her şeyi bile isteye yaptığındandı. Çünkü ona Aden'in herkese bir şans verdiğini ona söylemiştim. Ne yaptıysa bunu bilerek yaptı."

"Neyse bugünü de kaosla geçirdiğimize göre rahatlıkla bitirebiliriz. Bugünün kaosu sona erdi."

Güldüm. "İçeride yatan bir hastamızla pek de kolay bitecek gibi görünmüyor."

Eflâl'in gülüşü soldu. "Doğru biraz erken bitirdim sanırım. Neyse gel içeri geçelim."

Arkamızdan gelen ayak seslerine takılmadan Eflâl"in peşinden odaya girdim. Aden kolunda bir serum takılı bir şekilde uyuyordu. Her zamanki gibi uyuyordu. Ama yüzünde huzursuz bir ifade vardı.

Yanındaki koltuklardan birini yatağın köşesine çektim ve oturdum. Eflâl diğer tarafında yatağın kenarındaydı. Elini elimin içine aldığımda irkildim. Buz gibiydi. Bileğini kestiği koluna takmışlardı serumu.


Kapıdan içeri girenler en son kapıyı kapattıktan sonra Kumsal yanıma geldi. "Nasıl oldu?"

"Uyuyor, ama eli çok soğuk." Kumsal elini Aden'in avcumdaki eline uzattı. "Neden soğuk bu kadar?"

"Bilmiyorum ama.."dediğimde sustum. Bu kez susmalıydım.

Birkaç dakika daha öyle durduğumuzda bir anda Aden oflamaya başladı.

"Ya uyuyamıyorum uyuyamıyorum uyuyamıyorum! Bir susun da uyuyayım."

"Aden uyumuyorsun niye gözün kapalı geri zekâlı?"dedi Eflâl.

"Uyumaya çalışırken sen gözün açık mı duruyorsun Eflâl?"dediğinde gözlerini açtı.

"Aman Allah'ım!" dedi bu kez gözlerini kocaman açarak. "Öldüm mü ben? Of, daha yapacak bir ton işim vardı. Cennette miyim cehennemde mi? Ya ben kesin cehennemdeyim. Kumsal kesin bensizliğe dayanamadı ve intihar etti. Kerem de muhtemelen öyle olmuştur. Eflâl cinnet geçirdi şu kumpasçı pislik adamı öldürdü. Bir onun kafasına bir kendi kafasına sıktı. Umay zaten bensiz yapamaz diye intihar etti. O Kaan olacak gıcık şey de kesin ben öldüm diye mutlu oldu gününü gün ediyor. Leo senin burada ne işin var? Ayyy sen de mi öldürdün seni kim öldürdü? Ama senin cehennemde ne işin var sen melek gibi adamsın. Kimse yok mu bu adamı buraya yanlış göndermişsiniz!"deyip soluksuz konuştuğunda her birimizin ağzı kocaman açılmış Aden'e bakıyorduk.

"Aden? Sen iyi misin?"dedi Kumsal şaşkınca. Aden'in alnına elini koyup ateşi var mı diye baktıktan sonra Aden'i kontrol etmeye devam etti. "Ya bu kız fazla mı oksijensiz kaldı acaba?"

"Yarım saat."dedi Eflâl. Dönüp Pamir'e baktığında bir şeyler olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti. "Otuz dakika."dedi üstüne bastırarak. "Ben doktorla konuşacağım."dedi oturduğu yerden kalktı ve kapıyı açarken içeri Kaan girdi. Gözleri hâlâ kızarıktı.

Kaan içeri girerken Eflâl'in peşinden Pamir gitti. Aden'in gözleri Kaan'a döndüğünde önce birkaç saniye sustu ve izledi.

"Tam yerine geldin de sen ne alaka? Of cehenneme düştüm bari bundan uzak bir yere düşseydim."

"Aden?"dedi Kaan. Sarsak adımlarla yanıma geldi. "İyi misin?"

"İyiydim. Seni gördüm kötü oldum. Sen hayırdır?"dedi Aden.

"Nasıl?"

"Senin ne işin var cehennemde? Tamam sen de tam buraya layık insansın da sen daha yaşardın. Hayırdır?"

"Ne cehennemi ne yaşaması? Umay?" Kaan meraklı gözlerle bana döndü.

"Öldüğünü sanıyor."dedim ve Aden'e döndüm. "Yaşıyorsun geri zekâlı ölmedin daha."

"Lan sabahtan beri bir ton senaryo kurdum burada söylesene yaşadığımı!"

"Bir susmadın baş belası! Söyleyeceğim söyleyeceğim taramalı tüfek gibi car car, bir sus! Allah oksijensiz bırakmasın seni bu ne ya!"dedim en sonunda patlayarak.

"Of bağırmasana! Ne bileyim ben?"dediğinde yerimden kalktım. "Su alacağım istiyor musun sen?"dedim Aden'e.

"Yok istemiyorum. Bana yiyeceğim bir şeyler alsana. Açım ben."

Cevap vermeden odadan çıktım. Koridorda yürümeye başladığımda kapattığım kapı bir kez daha açıldı ve kapandı. Eflâl ve Pamir görünürde yoktu. Arkamdan gelen biri vardı , Leo olmalıydı. En sonunda dayanamayıp adımlarımı durdurdum ve arkama döndüm. Afalladı ve durdu.

Tam tahmin ettiğim gibiydi. "Leo?"

"Yalnız gitme diye."dedi günler sonra bana.

Beş gündür yüzüme bakmayan adam bana konuşuyordu.

Ona arkamı döndüm ve yanıma gelmesine izin verdim. Yan yanaydık. Merdivenlerden inip kantine girdik.

Birkaç bir şey aldıktan sonra kantinden çıkıp odanın olduğu kata çıktık. O sırada bir şey gördüm. Kapının önünde biri vardı. Simsiyah giyinmişti hiçbir şey seçilmiyordu. Leo da benim gördüğümü görmüş olmalı ki duraksadı.

Arkamdan bir el sırtıma dokunduğunda çığlık atacaktım ki son anda kendimi durdurdum. Arkamı dönmemle Pamir ve Eflâl'i görmem bir oldu. Leo'ya da onları gösterdikten sonra Pamir kendisinin buradan gideceğini Leo'nun da koridorun sonundaki yangın merdivenlerine gitmesi gerektiğini işaret diliyle söyledikten sonra yavaşça koridora doğru ilerlemeye başladı.

Bizi bu planın hiçbir yerine koymadığı için plana kendimi de dahil ettim. Eflâl'in kolundan tutarak üst katın merdivenlerine çekiştirdiğimde ne yapmaya çalıştığımı anlayarak peşimden geldi. Biz yukarı çıkarken Leo aşağıya iniyordu.

Biz üst kata çıkması ihtimaline karşı yangın merdivenlerinde onu bekleyecektik. Gürültülü bir kapı açma sesinden sonra kendimi ve Eflâl'i gizledikten sonra beklemeye başladım.

Biz saklandıktan sonra alt kattan ses geldi.

Ve adam tam tahmin ettiğim gibi aşağı gitmek yerine yukarı çıkıyordu.

Eflâl tam karşımdaydı, ben kapının iç kısmındaydım. Adam aceleyle merdivenleri çıkarken merdivenin son basamağındayken karşısına çıktım.

"Naber?"dememle yumruğumu yüzüne geçirdim. Tam hamle yapacağı sırada Eflâl saklandığı yerden çıkarak dirseğini sırtına geçirdi. Adam yediği darbeyle sarsıldı ve eli boynuna gitti. Adamın kafasını tuttum ve karnına dizimi geçirdim. Üst üste darbeler sonucunda adam yere yığıldı. Eflâl yerdeki adamın sırtına tekme attığında adam boğuk bir ses çıkardı. Ve sadece gözleri görünen kar maskesindeki gözleri kapandı.

Bayılmıştı.

Eflâl'e gülerek baktım. "Eflâl Arçil? Şaşırtıyorsunuz efendim."

"Sizde öyle Umay hanım, çok iyiydin."

"Sende hayatım sende."dediğimde elimi yumruk yapıp ona uzattım. O da aynısını yapıp yumruğunu yumruğuma vurduğunda güldük.

O sırada kafamı aşağı inen merdivenlere döndürdüğümde iki çift gözle karşılaştım. Leo ve Pamir hem hayranlıkla hem de şaşkınlıkla bize bakıyorlardı.


🪷

Lotus Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin