Geçmişimden vazgeçemediğim için geçmişimden kalan kötü anılar bile peşimden geliyordu. Geçmişime bir yandan aşıktım, bir yandan tiksiniyordum o zamanlarda olan benden. Bir terazide hem güzel anılarım hem de kötü anılarım birbirini eşitliyordu sanki. Bu gece kötü anılarım gözümün önündeydi, yarın belki iyileri orada olacaktı.
Hep birbirlerini dengeleyeceklerdi.
Ve ben onlardan yine kaçmayacak olduğum yere çivilenecektim.
Arabada konuştuklarımızdan başka hiçbir şey geçmemişti aramızda. Otele gidene kadar sessiz olduğumuz gibi otelde de sessizce odalarımıza dağılacaktık ama öyle olmadı pek. Aden ve Kumsal ne ara sarhoş olmuşlardı bilmiyordum ama arabadan zorla çıkarıp odalara çıkarmıştık. Aden'in koluna Eflal girmiş, Kumsal'ın koluna da ben girmiştim. Hepsini odalarına çıkarıp bıraktıktan sonra herkes odalarına çekildi ve ben de öyle. Yaptığım ilk şey üzerimdekilerden kurtulup valizimden bir şeyler çıkarıp giydim ve yatağa tam giriyordum..
Kapı çaldı.
Gerçek miydi bu ya, şaka olmalıydı. Umursamadan yatağa girmek için bir kere daha hamle yaptım.
Kapı bir daha tıklatıldı.
İçimden söve söve kapının yanına gittim ve kapıyı açtım.
Suratımda 'ciddi misin?' bakışımla yüzüne baktığımda bana 'ne?' der gibi baktı. Ve beni omzumdan hafifçe ittirerek önümden geçip içeri girdi.
Ardından sinirle kapıyı kapattım. "Bu saatte hayırdır Leo?"
"Eee,"diyecek bir şey bulamadı önce. "Sen geceleri uyuyamıyorsun ya, geleyim belki yardımım dokunur dedim."
"Ne yapacaksın Leo dizine yatırıp sallayacak mısın beni?"dedim alayla.
"Ne? Her neyse, sen geçenlerde benimle Eflal'in balkonunda uyumuştun ya.."
"Uyuyakalmışım,"dedim çekinerek. "Ve ben uyuyamıyorum diye kendi uykundan mahrum kalmak zorunda değilsin. Böyle bir zorunluluğun yok."
"Biliyorum, ama belki yine uyuyabilirsin.. Hem bu kez uyuyamaz ve yine kabus görürsen ben uyanırım beraber otururuz sabaha kadar. Daralıyor nefes alamıyor musun, beraber çıkarız koşuya, beraber nefes alırız olmaz mı?"
Leo bana acıyor muydu yoksa iyilik meleğine mi dönüşmüştü bunu sorguluyordum kafamda şu an.
"Bana acıyor musun?"
"Neden acıyayım Umay?"
"Yaşadıklarım ve gece uyuyamam, ve benzeri şeyler.."
"Umay sana asla acımadım acımam da, eğer bunları acıdığım için yaptığımı sanıyorsan sen beni hiç tanıyamamışsın. Sana acımadığımı nasıl gösterebilirim?"
Sessiz kaldığımda kafamı yere eğdim.
"Gidersem sana acımadığımı anlar mısın?" Hala sessizce yere bakıyordum. "E peki madem."deyip olduğu yerden kapıya doğru giderken kolundan tuttum.
Ne diyeceksin Umay, çocuğu dengesizliklerinle sınayıp durma. Bir karar ver ya gidecek ya kalacak.
Gözleri önce kolundaki elime döndü sonra gözlerime. Ama ben ona bakamıyordum.
"Bu gece burada kalsan fena olmaz bence," Umay ne saçmalıyorsun. "Yani uyuyabilirim belki gerçekten, uyuyamazsam da zaten kalkar koşuya çıkarız belki bu kez seninle." Gittikçe saçmalıyorsun. "Şu acıma konusunu da konuşuruz yani.."
Önce sessiz kaldı. Sonra gülümsediğini hissettim. Çenemden tutup gözlerimi gözlerine çevirmemi sağladı. "Çok dengesizsin biliyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus
Teen FictionBirbirinden farklı 4 kişi adeta birbirini tamamlayan bir vücudun parçaları olmuşlardı. Hayatın getirisi onları değiştirecek miydi? Bir bütün olmaktan parçalara ayrılmış bir limana mı döneceklerdi yoksa birbirlerini tamamlamaya devam mı edeceklerdi? ...