12) Geride Bıraktıkların

16 7 0
                                    


Yeryüzüne düşen ilk kar tanesi gibiydi bir insan. Suçunu bilmeden düşerdi bir buluttan kar tanesi, suçunu bilmeden dünyaya gelen insan gibi. Cezasını çekmeye gelmiş ama cezasının ne olduğunu bilmez gibi.

Kar tanesi düşerdi bir ağacın üzerine, belki de bir kaldırım taşına. Onunla birlikte birçok tane düşerdi aynı onun gibi.

Bir süre sonra bir çok kar tanesi olurdu yeryüzünde. Her yeri hediye paketi gibi tertemiz ve bembeyaz yaparlardı.

Gürültüyü tutar, sessizlik çökerdi düştüğü yere.

Kimisi sevinirdi farklı bir ortama geldiği için, kimisi üzülürdü evi bildiği yerden kovulduğu bu düşünerek.

Her şey gayet güzel giderken bir gün güneş çıkardı, yerini alırdı gökte.

Asıl o zaman başlardı kar tanesinin imtihanı.

Güneşe ilk gün karşı koyardı, ikinci gün karşı koyardı, üçüncü gün ona yenik düşerdi.

Her kar tanesi bir gün erir ve yok olurdu, sanki dünyaya hiç gelmemiş gibi.

Ve her insan da bir gün erir ve yok olurdu, sanki dünyada hiç var olmamış gibi.

Ben de o insandım, bir gün kimsenin haberi olmadan yok olacaktım ve geride kalanlar bu hayatı yaşamaya devam edecekti.

Bir eksiklik olduğunu hissetmeyeceklerdi, nasıl olsa bir kar tanesi yok olduğunda hiç kimse onun yokluğunu fark etmezdi.



Masayı toplama işini Kumsal'la birlikte Leoya yıkmıştık, o da hiçbir şekilde şikayet etmeden yapması gerekeni yapmıştı.

Ki şikayet edilecek de bir şey yoktu altı üstü kutuları çöpe atıp bardakları yıkayacaktı pek bir şey yapmış olmuyordu bence.

Biz Kumsal'la salona geçip koltukların üzerindeki örtüyü toplamış ve çamaşır makinesine atmıştık. Eve bir hafta bile uğramasan da ev çabucak tozlanabiliyordu ve benim toza alerjim vardı. Üstünkörü bir temizlik yapmaya karar verdiğimizde Kumsal bana temizlik eşyalarını alacağım yeri söylemişti.

Üst kattaki banyodan temizlik eşyalarını alıp aşağı indiğimde kapıda E&E Holding yazılı t-shirt giyen iki adam olduğunu gördüm.

Elimdeki kovayı merdivenin köşesine bıraktım.

"Aaa geldiniz mi?"diyerek bahçe kapısından giren Eflal'e gözlerimi çevirdim. Kapıya ilerleyerek "Hemen şu mutfak camı arkadaşlar, burayı hallederseniz sevinirim."dedi.

"Tamam Eflal Hanım, biz bunu yarım saatte yaparız."

İçimden uzun bir 'ooooo' çektiğimde kaşlarımı kaldırıp Eflal'e baktım. Eflal adamları başıyla onayladığında adamlar mutfağa geçti, Eflal de gözlerini her birimize değdirdi ve benim gözlerimde kaldı.

"Ne?"

"Eflal hanım,"dedim adamları taklit ederek. "Akşama Pekin ördeği mi yoksa Sushi mi?"

"Ya,"dedi sinirle ve yanıma geldi. Sırıtıyordum ama benim aksime Eflal kaşlarını çatmıştı. "Sen niye bana sataşıyorsun?"

"Sana sataşmıyorum Eflal," Sırıttım. "Eflal Hanım, size sataşmam mümkün değil olamaz öyle bir şey."

Kumsal ve Leo gülüyorlardı. Ben de Eflal'e bakarak gülmemeye çalışıyordum ama kahkahayı basmama çok az kalmıştı.

"Of, uğraşamam şu an."deyip yanımdan geçti ve bahçe kapısından çıktı. O çıktığında artık kendimi daha fazla tutmadım ve kahkaha attım.

"Oflol honom boz bono yorom sooto yoporoz."dedim gülerek.

"Ya şşşşşşt,"deyip gelip eliyle ağzımı kapattı ve sırıttı. "Adamlar duyacak sus ya."

Elini ağzımdan çekip "Ama çok iyi dayanamıyorum."dedim.

"Tamam yeter bak güldük eğlendik şimdi şu evi temizleme sırası," Eğilip yere bıraktığım kovayı aldı ve bana uzattı. "Git bunu doldur yersil dök içine sonra da gel yerleri sil, ben halıyı süpüreceğim, sen gelene kadar biter."

Başımı yukarı aşağı salladım ve kovayı doldurup söylediklerini yaptım. Geri geldiğimde Kumsal her yeri süpürmüş, eline bir bez almış tv ünitesini siliyordu.

"Kumsal biraz yavaş ya, ne bu acele?"

"Ya ben yerleri süpürecektim Leo ben yaparım dedi ve o yaptı ben de yapma demedim. Elime bez verdi sen burayı sil dedi anlamadım ben."

Gülümsedim. Bugün Kumsal ruhsal açıdan çok yorulmuştu ve Leo bunun farkında olmuş olacak ki bir de onunla uğraşmasın, daha kolay şeyler yapsın diye eline bez vermişti.

Leo'nun kalbi çok güzeldi.

"Nerede o?"dedim Kumsal'a bakarak.

"Mutfaktaki adamlara bakmaya gitti, onlara kaşları çatık bakıyor neden öyle anlamadım ama onlardan hoşlanmadığı belli, gelir birazdan."demesiyle Leo'nun mutfak kapısından çatık kaşlarla çıkması bir oldu ve göz göze geldiğimizde gülümsedi.

"Leo, bakıyorum bu aralar çok hamaratsın seni biz buradan iki evetle en hamarat sensin yarışmasına uğurluyoruz."dedim ve sırıtarak alkışladım.

"Hamarat ne demek?"dediğinde Kumsal güldü.

"Hamarat çok çalışkan ve çok yardımcı demek Leo, seni tebrik ediyor."dedi Kumsal açıklamaya çalışarak.

Leo bana parlayan gözlerle baktı. Gülümsedim.

"Umay sen de şu yerleri sil de artık arabadan valizlerimizi getirip odalarımıza yerleşelim. Akşam bir yere gideceğim ben hazırlanmam gerekiyor."dediğinde Kumsal kaşlarımı çattım.

"Nereye?"

"Ya işim var merak etme bir şey olmayacak. İyiyim ve öyle olmaya devam edeceğim. Bundan sonra iyi olacağım ki Eren'i kurtaracak gücü kendimde bulabileyim."

"Sen yine de nereye gittiğini söylesen?"dedim küçük bir çocuk gibi. Korkuyordum, korkularım vardı. En büyük korkularımdan biriydi onların başına bir şey gelmesi.

"Umay, ben iyi olacağım diyorum güvende olacağım bir şey olmayacak. Korkma lütfen iyiyim ben."Şöyle yapalım," Elini yanağıma koydu. "Ben işim bitince seni arayayım sen gel beni al nasıl fikir?"

Tam itiraz edeceğim sırada Leo bana susmamı söyler gibi baktı. "Tamam Kumsal sen git Umay seni alacak dönüşte, sadece size çok değer veriyor ve başınıza bir şey gelmesini istemiyor."

Kumsal Leoya minnetle bakarken yanağımdaki avcuyla yüzümü sevdi ve bana sarıldı. "Başıma hiçbir şey gelmeyecek."

"Söz mü?"

"Söz. Dönüşte seni bekleyeceğim."


🪷

Lotus Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin