𝐁𝐄𝐒𝐓 𝐃𝐀𝐘 𝐎𝐅 𝐌𝐘 𝐋𝐈̇𝐅𝐄

486 41 118
                                    

"Lying silver words"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Lying silver words"

DATE: August, 2011
PLACE: NEW YORK, BOSTON-MARVEL STUDIOS

Heyecandan parmaklarım uyuşmuş vaziyetteydi. Soğuk soğuk terliyor, ellerimi pantolonuma siliyor ve heyecanım geçsin diye kitap okuyup unutmaya çalışıyordum ama bu andayken bu o kadar zordu ki. Heyecandan yığılıp kalmaktan korkuyordum.

Sabahtan beri aç olan mideme ufak ufak kramplar doluyor, yüzümü buruşturmama sebep oluyordu. Belkide regli olduğum için de karnım ağrıyor olabilirdi ama yinede mutluluğumu kesecek kadar değildi. Hem çok mutlu olmak hem de çok heyecanlı olmak, bedenimde her duyguyu bana üflüyordu ve bunu sevmiştim.

Yorucu bir histi ama çok güzeldi. Neden bu kadar heyecanlı olduğuma gelecek olursak, onlarca kişinin içinde oyunculuk sergileyecek olmamdı. Bugün Waverly büyücülerinden beri uzun zamandır çalıştığım Russo kardeşlerin, Kevin Feige'in ve Stan Lee'nin haricinde bir kaç yönetmenin önünde oyunculuk sergileyecektim. Russo kardeşler ve Stan Lee konusunda pek endişeli hissetmesem bile, Kevin'in yargılayıcı bakışları altında konuşamayacaktım bile.

Anksiyetem tavan yapmıştı. Sürekli bacaklarımı sallıyor, dudaklarımı dişlerimle ezip kuruyan parçalarını ısırıyor ve parmaklarımdaki yüzüklerle oynuyordum. Yani benimle aynı durumun pençesine düşmüş biri, yüz metre öteden anksiyete krizine ramak kaldığını anlayabilirdi. Stresten kalbim duracaktı sanki.

Metal tadı aldığımda dudağımı kanattığımı fark ettim. Genelde stres yaptığımda ya Selena ya da Evan yanımda olurlar, bana mutluluk verici sözler söylerlerdi ama şu an ikiside yoktu ve ben ne yapacağımı sahiden bilmiyor haldeyim.

"Bu kadar panik yapma. Seni yemeyecekler." Bacağımın üzerine gelen el ile aniden başımı kaldırıp gelen yüze baktım. Stan Lee, rahat ifadesi ile bana bakıyordu. O kadar umursamıyor duruyordu ki onu gıpta ederek izledim. "Yani ben burada olduğum sürece bunun mümkün olmayacağının garantisini verebilirim."

"Teşekkür ederim ama elimde değil. Anksiyete sorununu bilirsiniz. Stresle başadebilmeyi öğrenemedim bir türlü." Yanıma oturdu ve kırışık yanağına büyük bir gülümseme ekledi. "Oturmamda sakınca yok değil mi?" Olumsuz mimiği yaptım ve dudağımın kenarına güzel bir gülüş kondurdum.

"İnan bana, bu en az stres yapman gereken yer. Çünkü daha fazlası gelecek. Karakterin ataerkil topluma başkaldıran biri olduğu için ya da genç yaşında bu rolü aldığın için çok fazla linç yiyeceksin. Genç kesim, kullandığımız karakterlere karşı besledikleri sevgi yüzünden seni onun yanında gördükleri için bile kötü şeyler yazıp çizecekler."

Durdum. Dediklerini önüme koydum. Belki daha fazlası olacaktı ama alışıktım. "Ben dünyaca ünlü bir adamın kızıyım Bay Lee. Bunlar beni zorlayacak son şey bile değil." O kadar çok şey olmuştu ki. Ama en çok kanıma dokunan şey, birinin çocuğu olmam onunla aynı şeyleri yapıyormuş gibi gösterilmeme yol açmıştı ve babamla hep fikirlerimizde zıt düşerdik.

𝐆𝐄𝐓𝐀𝐖𝐀𝐘 𝐂𝐀𝐑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin