Bölüm şarkısı: The Great War
YEAR: AGUST, 2012
PLACE: NEW YORKTatilimin bitişinde, havalimanına gelmek zorunda kalmıştık ve burada görüntüleneceğimizi biliyordum. "Heyecanlı mısın?" Biraz öyleydim. Çok rahatsız edilmeyecektik bunu biliyordum ama yine de tüm dünyaya birlikte olduğumuzu servis etmek? Bu çılgınlıktı.
Birlikte havaalanının kapılarından geçerken gözlerim istemsizce etrafta dolaştı. "Sakin ol." Kalp atışlarımın ne kadar hızlandığını elimi tutasıya kadar fark etmemiştim. Şimdi biraz daha sakindim ve şapkamı rahatça önüme eğip yürüyebilmiştim. Dakika bile geçmeden havaalanının kapılarından kendimizi dışarıya attığımızda, anında arabaya bindik.
Araba ilerlerken birbirimize bakıp güldük. Kısa bir heyecandı ama hoşumuza gitmişti. "Buradan nereye gideceksin? Seni eve bırakalım mı?" Gerek yoktu. "Uyumsuz setlerine gideceğim. Theo ile buluşacağım, o beni götürecek." Günümü anlatırken, gözlerimi etrafta dolaştırdım ve kafamı geriye attım. "Sen iyi misin?"
"Yorgunum. Yol beni yordu." Başka hiçbir şey söylemedim. Beni dediğim yerde bıraktıklarında yanımdaki taksi düğmesine bastım ve beklemeye başlamıştım. Tabii ki ona söylediğim gibi yapmayacaktım, işim dediğime nazaran biraz daha fazlaydı. Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken, 19 yaşında nasıl hamile kaldığını anlatmıştı ve bu beni inanılmaz germişti.
İnsanın aklı bile yirmili yaşlardan itibaren oturmaya başlarken, benim yaşımda hamile kalmak? Bunu düşününce tüylerim ürperdi. Üşüme beni esir aldı. Korkunç bir ihtimaldi. Çok geçmeden önüme kadar gelen taksiye bindim. "Araştırma hastanesine gidebilir miyiz?"
"Tabi." Orada Percy vardı ve onunla üniversiteden arkadaş olmuştuk. Sanırım mezun olalı çok olmamıştı ama onunla konuşurken bile ona bedenimi emanet etmekten çekince etmeyeceğimi düşünmüştüm. Yani hamile olduğumu düşünmüyordum çünkü çok dikkat ediyordum ama bu ihtimali sıfıra indirmeliydim.
O yüzden onunla bunu konuşmam gerekiyordu. Bu paniği gidermeliydim. Gözlerim uyku için ağlarken, açık tutmak epey zor geliyordu. Uykum açılsın diye tırnaklarımı elime batırmaya başladım. Acıyla birlikte yorgunluk gitmişti. Kendimi daha iyi hissediyordum.
"Sizi tanıyorum galiba." Taksicinin söylediği şeyle yüzümü eğmek istesem bile gülümsedim. "Gerçekten mi?" Yoldan fırsat bulduğu zamanda beni süzerken onayladı ve devam etti. "Kızım oynadığınız Disney dizilerine bayılıyor. Oradan gördüm. Doğru hatırlıyorum değil mi?"
"Evet bir kaç tane var. Onun için video çekmemi ister misiniz?" Adam çok sevindi. Kızaklı telefonunu bana uzattı. Kamera kaydı çoktan açıktı. "Adı ne?" Hemen cevap verdi. "Sandy." İsmi çok güzeldi. "Merhaba! Nasılsın Sandy? Umarım iyisindir. Sana nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyorum ama hayat ertelemek için geç. Lütfen her şeyi doyasıya yaşa!"
Benim yaptığım gibi yapma demek istesem de bu düşündüklerimi kendime saklamaya karar verdim. Kaydı bitirdim ve adama uzattım. "Umarım olmuştur." Heyecanlı bir sesle beni onayladı. "Kesinlikle. Kızım görünce bayılacak."
Güldüm ve yol bitesiye kadar elektrik direklerini izledim. "Geldik." Başımı kısacık bir an sallayarak girdiğim buhrandan çıktım. Ödemem gereken parayı uzatıp arabadan indim. Koca hastaneye gözlüğümü indirip kısaca bakarak etrafıma baktım. Kendimi şu an bankadan para çalan kadınlar gibi hissediyordum.
İçeriye girdiğimde danışmaya Persephone ismini söyleyip randevumuz olduğunu belirttim. 3. Katta olduğunu söylerken, beni oraya götüren kadınla birlikte asansöre bindim. Ona gülümseyip parmaklarımla belimde ritim tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐄𝐓𝐀𝐖𝐀𝐘 𝐂𝐀𝐑
FanfictionRowena Depp, Lori Anne Allison ve Johnny Depp'in bitmiş ilişkilerinden dünyaya geldiğinde hayatın gerçekten kötü olduğuna inandı. Ellerini attığı ilişkinin ölümüne, gözlerini çevirdiği evliliğin çöküntülerine denk gelmişti. Büyüleyici güzellikte ola...