Arayış

67 15 14
                                    




2.BÖLÜM

    Birkaç saat sonra kızı taşımaktan kollarımın uyuştuğunu hissettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Birkaç saat sonra kızı taşımaktan kollarımın uyuştuğunu hissettim. Yorgunluktan ölüyordum. Aç, susuz ve uykusuzdum. Henüz çok fazla yolum vardı. Yolun ıssız olduğundan emin olduktan sonra durdum ve kızın başını dizlerime yaslayarak çalıların arkasına oturup biraz soluklanmaya karar verdim. Ben ne yapacağım? Ne yapıyorum? Soruları beynimde dönüp duruyordu. Lia beni beklerken çıldırmış olmalıydı.

Yakalandığımı düşündüğüne emindim. Gazetelere yeni baskın haberlerinin gittiğine ve tüm şehre duyurulduğunu tahmin edebiliyordum. Yakaladıkları avların sayılarını abartarak yazacak ve beyazları son derece memnun edeceklerdi. Lia döndüğümde korkusundan evi terk etmemiş olursa şanslıydım. Şehrin öbür ucuna kadar bisiklet sürmüştüm ve şimdi yürüyerek dönmeye çalışıyordum. Bu tamamen delilikti. Ne yazık ki burada çok oyalanamazdık çünkü gün doğmak üzereydi ve gündüzler bizim düşmanımızdı. Haşerelere nasıl muamele ediliyorsa bizim de o şekilde muamele gördüğümüz bu dünyada, bizde kendimizi yalnızca gün kararmaya yaklaştıkça gösteriyorduk. Gözlerim istemsizce kapanırken onlara engel olamıyordum ve uykuya dalmaktan korktuğum an bacaklarımın üzerinde yatan ufak kız kıpırdandı. Sıçrayarak gözlerimi açıp onun ağır bir şekilde açılan gözlerine baktım. Hemen ardından üzerinde gözümü gezdirdim. Bir kot pantolon ve onun yaşına pek de uyumlu olmayan simsiyah bir kazak giyiniyordu. Ancak dikkat çekmemek için gölge renginde giyinmek bir zorunluluktu. Masmavi gözleri panikle etrafını taradı ve hızla doğruldu. Birkaç saat önce korkudan ne olduğunu bile soramamıştı birbirimize yabancıydık ve onun, benden çok daha fazla korktuğuna emindim. Ufacık bir yaşta bu dünyada tek başına kalmanın nasıl iğrenç bir his olduğunu biliyordum. Adamın bana nasıl birden güvendiğini hâlâ anlamıyordum. Ona sahip çıkacağıma nasıl emin olabilirdi ki? Bunu başarabileceğim ne malumdu? Kendimi hayatta tutmakta zorlanıyordum.

Kız gözlerini kırpıştırıp bana baktığında öylece onu süzdüm. Kahverengi saçları dağılmıştı.

"Neredeyiz?" Sesi korkuyla titrerken kuruyan dudaklarımı yaladım. Bir çocukla nasıl iletişim kurulacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Daha önce onların ailelerine sadece bir yük olduğunu ve neden onlara sahip olmak istediklerini sorgulayıp durmuştum. Özellikle bir kırmızıysa, çocuğunu böyle bir hayata mahkûm etmek bir bencillikti.

"Doğu yakasına yakınız," Kızın gözleri büyüdü,

"Ama ben.. Batı yakasından geliyorum." Henüz sekiz yaşını biraz geçmiş görünüyor olmasına rağmen dünyasının farkındaydı. Onu onayladım,

"Biliyorum ancak dün yaşananlardan sonra orada kalmamız pek mümkün değildi." Tam o anda çocuğun gözleri doldu, onu teselli etmem gerektiğini düşündüm ancak ne yapacağımı bilmiyordum. Elimi kaldırdığımda ürkerek geri çekildi. Onları geri indirdim ve sesimi olabildiğince yumuşatarak,

"Sakin ol" dedim "Sana zarar vermeyeceğim. Adın ne?" Hafifçe burnunu çekti. Bana yanıt vermek yerine,

"Newt o.. o nerede? Biliyor musun?" diye mırıldandı. Bu yanındaki adam olmalıydı ve ona adı ile seslendiğine göre babası değildi. Başımı iki yana salladım

RAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin