Babam araba kullanmayı çok küçükken öğretmiş ancak araba hurda ve kullanılamayacak halde olduğu için hiç deneyim kazanamamıştım. Onun olmadığı dönemde ise onunla yaşadığım araba anılarının aksine pek çok tecrübe edinmiştim. Hayatımda hiç normal hızda ve emniyette bir sürüş yapmamıştım, her zaman ölüm arkamda kol gezmiş gibi hissetmiş ve buna uygun davranmıştım. Ölümden kaçar gibi sürmüş ama her daim ona yakın olduğumu hissetmiştim. Şu anda ensemde beni gözetlediğini hissetsem de benimle birlikte arabadaki üç kişi ve özellikle Elina bu endişemi biraz daha sakinleştirmeme neden oluyordu. Hızımı yavaşlatmak daha iyi bir seçenek gibi hissettiriyordu. Blake elinde harita olduğu için oradan yolu takip ediyor ve bana nereye gitmem gerektiğini söylüyordu. Lia arkasından sarkarak bizi götürdüğü yeri kontrol ediyordu. Onun Blake'e olan bu güvensizliğine hafifçe gülümsedim."Yolumuzun üstünde çok benzinlik yok, arabanın yakıtı bitmemeli durup alalım." Onu onayladım.
"Haklısın. En yakın yerde uyarmayı unutma." Blake beni onayladı ve kalemiyle haritaya bir çizik daha attı ancak o anda yüzümü buruşturdum ve alayla gülerek "Bir saniye, hangi parayla?" diye sordum. Blake bir saniye duraksadı, bana baktı. Gözümü yoldan ayırmamaya çalışıyordum ancak bakışları fazla üstümde durunca bir saniyeliğine ona dönüp tekrar yola odaklandım. Sanki önemsiz bir şey söylermiş gibi,
"Bugüne kadar hangi paraylaysa onla." dedi. Göz devirdim,
"Ciddi misin? Tüm paramızı yemek için harcadık benzin alamayız." Blake,
"Anlıyorum ancak şu an zor durumdayız isterseniz ben hallederim." Bir saniyeliğine ona bakınca tek kaşını kaldırıp bana baktığını gördüm.
"Gurur yapmak gibi algılama ancak senden para almak istemiyorum zaten arabayla çok gidemeyiz. Avcılar fark edecektir. Paramızı boşa harcamak yerine yaya devam etmek daha zekice olur." Bir süre düşündü ve hemen ardından beni onayladı.
"Biliyorum." dedi ciddi bir sesle, "Zaten çok gitmeyeceğiz sadece tren istasyonuna kadar gideceğiz. Daha sonrasında trene bineceğiz. Yanımızda para olması iyi olur. Bunun için arabayı hurdacıya vermeliyiz neyse ki haritada hurdacı ile tren istasyonunu yakın gösteriyor." dedi kalemi ile tekrar işaretleme yaparak. Bu planı mantığıma uyduğu için onayladım ve hemen ardından önüme odaklandım.
"Sadece 1000 kuart mı? Ciddi olamazsın bununla ne yapılır ki sana çok iyi bir araba veriyorum!" Blake hurdacı ile pazarlık etmeye çalışıyordu ve pek de ikna edebildiği söylenemezdi. Adam çok ısrarcıydı ancak biraz yumuşamaya ya da sıkılmaya başlamıştı. Açıkçası Blake'in ısrar kabiliyetine hayret etmiştim çünkü biri bir konuda bu kadar ısrarcı olsaydı ona ne isterse onu vermeye razı olabilirdim. Adam bir kez daha başını salladı.
"Bu avcıların arabası bende olduğu anlaşılırsa yanarım, ancak bu kadar verebilirim. Oradan ahmak gibi mi görünüyorum?" Sıkılmış bir nefes vererek bir adım öne çıktım.
"Bak, normalde bu arabanın sadece motoru 1000 Stilon eder yani çok daha fazlası bu nedenle bize şu an 10.000 kuart ver biz de yolumuza gidelim. Böylece sen de mutlu olursun ve biz de defolup gideriz." Adam hafif bir duraksama yaşadı. Teklifimi zihninde ölçtüğünü iyi biliyordum, bu paraya ihtiyacımız olduğunu iyi bildiğim gibi. Blake gergin bir şekilde ayağını yere vurarak adama baktı ancak ben daha fazla sabredemiyordum. "Ya verirsin ya da arabayı alır gideriz elde edeceğin kârı kısa sürede hesaplasan iyi olur çünkü karar vermek için on saniyen var." Kararlı bir sesle konuştuğumda adam hafifçe burun kıvırdı ve ağırdan alıyormuş gibi davranmaya çalıştı, en sonunda,
"Peki," dedi. Verdiğimiz teklif çoğu kişinin havada yakalayacağı vaziyetteydi bu nedenle pek sorgulamamaya çalışmıştı. Zaten bunu hızlıca satıp elinden çıkartacak ve son derece yüksek bir kâr oranıyla bu işin içinden çıkacaktı. Cebinden paraları çıkarttı ve saydıktan sonra bize doğru uzattı. Parayı alıp Lia'ya uzattım. En iyi onun bakacağını biliyordum. Şimdi sadece birkaç kilometre yürümemiz gerekiyordu ve sonunda trene varabilecektik. O andan sonra avcıların hiçbiri bizi tutamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAZ
FantasiVerilen her savaş, gölgelere gizlenenlerin ve zekânın savaşıdır. Ağzımı açtım ve bakışlarımı kurda çevirdim ancak sorumu soramadan bir el bileğimi tutup beni köşeye çekti. Çığlık atmaya hazırlanmıştım ki ağzımı kapattı, ağzımın kapatılmasıyla birli...