Özgürlük Antlaşması

23 4 60
                                    

Tablonun orjinal ismi: La Liberté guidant le peuple

Tablonun ressamı: Eugène Delacroix 

Açıklamadaki tablonun hikâyesi: 1789 Devrimi'nden sonra 1792'de Fransa'da Cumhuriyet ilan edildi. Daha sonra iktidara gelen Napolyon Bonapart ise kendini imparator ilan etti. Uzun süren savaşların ardından Napolyon yenildi ve ardından Fransa'da anayasal monarşi kuruldu. Bu rejim 1830'a kadar devam etti. 1830'da ise bir halk hareketi başladı. Bourbon hanedanından X. Charles kaçtı ve yerine Orleans hanedanından Louis Philippe geçti. Eugene Delacroix tarafından "La Liberte Guidant le peuple" (Halka Yol Gösteren Özgürlük) isimli tablo da, sonuçları bakımından 1789 devrimindeki kadar köklü değişimlere yol açmamış olan 1830 devrimi anısına yapıldı. Bu resim zamanla o kadar popüler oldu ki tüm dünya devrimleri için de bir simge haline geldi.

Kaynakça: https://indigodergisi.com/2021/05/iki-resmin-hikayesi-bastille-baskini-halka-yol-gosteren-ozgurluk/


♪♫••..❤..••♫♪ &&&& ♪♫••..❤..••♫♪

10. Bölüm

Elina güvendeydi önemli olan da buydu. Lia ile çoktan oraya ulaşmış olmalılardı yolda yakalanmadıklarını biliyordum. Eğer yakalansalardı, bir şekilde konuşulurdu. Sarayın önündeki büyük ekranda fotoğrafımı gördüm, sonra da bir ses, başımı çevirdiğimde bir sürü gazetecinin kapının önünde olduğunu fark etmem bir oldu. Beni bu kadar haber malzemesi etmeleri haberin daha çok yayılmasını sağlıyordu ve bana göre kırmızıların korkmasına neden olmayacaktı.. Yaptıkları bir hataydı, eğer bir gazetede avcı öldüren bir kırmızı görseydim bugüne bakış açım çok farklı olurdu emindim. Daha cesur olurdum. Bir avcıyı ilk öldüren kırmızı olmadığıma emindim ancak bu kadar abartılanı ilk defa görüyordum. Medya, beni bir malzeme olarak görüyor ve bunu kırmızıların yararına kullanıyorlardı. Farkında bile olmadan. Dışarıya çıktığımda güneş ışığı gözüme vurdu etrafı süzdüm kendimi arabanın yansımasında gördüğümde berbat haldeydim çok zayıflamıştım ve üstümdeki kıyafet aşırı bir şekilde kirlenmişti. Sokakta yaşarken bile bu kadar kirli olduğumu hatırlamıyordum. İç çektim, kendimi aç hissediyordum. Kollarımı sıkıca bağladılar hemen ardından iki avcı yanıma yaklaştı, avcı kadın ifadesiz bir şekilde bana bakınca sebepsizce komiğime gitti, ciddi durmam gerekiyordu ancak hafifçe gülümsemeden kendimi alamadım. Gerçekten umurumda değildi. Beni yavaşça içeriye doğru sürüklemeye başladılar. Tam kapının önüne geldiğimde gazeteciler birden bağırmaya başladı, bazılarının hakaret ettiklerini duyduğuma çok emindim. Yine de istedikleri şeyi onlara verdim. Onlara dönüp başımı dikleştirdim ve gülümsedim. İstedikleri ir pozdu ve ölümü bu şekilde karşılayan beni istedikleri kadar manşet yapabilirlerdi. Sonunda içeriye girdiğimde etrafta kimse yoktu. Sadece askerler vardı ve birkaç çalışan beni gördüğü an durup hiç hareket etmiyorlardı. Sonunda Karina denen kız onlara yaklaştı ve birini kolundan tutup, "Elinizi çabuk tutun." dedi "Bir saate bu kırmızının tamamen hazır olması gerekiyor." Ona baktım ne oluyordu anlamıyordum ancak sormak da istememiştim. Kendi sonumu bile merak edemeyecek haldeydim. İki tarafımda iki tane avcı vardı ve kırmızıları takip ediyorduk. Umurumda olmayacağını düşünsem de meraklanmaya başlamıştım sonunda beni bir odaya soktular. Genişti, büyük bir penceresi ve balkonu vardı. Tavanı fazlaca yüksekti. Kocaman bir yatak odanın duvarına yaslanmış, tam ortasında duruyordu. Yatağın tam karşısında hayallerimde bile elde edebileceğime inandığım kocaman bir kitaplık ve onun yanında duran çalışma masası odaya asil ve sade bir görünüş katmıştı. Oda fazlaca aydınlıktı çok hafif bir tozpembe ile boyanmıştı duvarları. Etrafı süzdüm,

"Bu taraftan." Kırmızı kadına baktım, avcılar bizimle gelmeyip kapıda kalmışlardı.

"Neler oluyor?" dedim en sonunda. Bilmiyorum anlamında başını salladı,

RAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin