Nefretten Doğan Alevler

17 2 32
                                    


 Eserin ressamı:  Jacques Louis David , Louvre Müzesi , Paris

Eserin türkçe adı: Sabine'li Kadınların Araya Girişi

Eserin orjinal adı: The İntervention of the Sabine Women 1799

Eseri hikâyesi: Resim sahnenin ortasında kollarını açmış bir kadın figürünün "Hersilia"'nin etrafında gelişir. Resmin konusu bir Roma mitine dayanır. Romus ve Romulus Roma'yı kurmuşlar ancak kadın nüfusunun azlığı sebebiyle kurdukları kent yok olma tehlikesinde olduğundan bir şölen düzenlerler. Şölene Sabine'lileri de çağıran Romulus çeşitli oyunlar sonucundan Sabine'li kadınları kaçırır. Sabine'li erkekler bir süre sonra toplanır ve kadınları, kızlarını kurtarmak için savaşa gelirler ancak aradan zaman geçmiş Sabine'li kadınlar Romalılar ile evlenmiş, çocukları olmuş ve mutlu bir haldedirler. Kızlarını kurtarmaya gelen Sabine'li erkekler ve romalılar arasında onları durdurmaya çalışan Sabine'li kadınları görüyoruz.



Bölüm 16

Nefretten Doğan Alevler

♪♫••..❤..••♫♪ &&&& ♪♫••..❤..••♫♪

 Sesler irkilerek uyanmama neden olduğunda beynimin içinde yankılanıp duruyorlardı, Dışarıdan kulağıma ulaşan çığlıklar gerçek mi? Yoksa tamamen rüyadan mı oluşuyordu? Ayırt etmeye çalışarak gözlerimi araladım ve yatağımdan hafifçe doğruldum. Sağır edecek derecede sesli bir patlama kulaklarıma eriştiğinde hafifçe bağırarak kulaklarımı kapattım. Neler olduğunu bile algılayamadan pencere patlayıp onlarca parçaya ayrılırken kendimi zorla yatağın yanına fırlattım. Derin nefesler alarak, bakışlarımı kaldırıp şok içinde nefes almaya çalıştım. Neyin içine düşmüştüm? Hiçbir fikrim yoktu. Hiçbir şey anlamamıştım.

   Bildiğim tek şey camımın paramparça olduğu ve bazı ufak parçaların üzerime gelerek yüzüm, bacaklarım ve kollarımda ufak kesikler açtığıydı. Dışarıya çıkmam ve kendimi buradan atıp kurtulmam gerekirdi ancak yerimde donup kalmıştım. Bunun nedeninin şok olduğunu düşünmek için bile yeterince zamanım yokmuş gibi hissettiriyordu. Gözlerimi kapatmış, dizlerimi karnıma doğru çekerek ellerimi kulaklarıma yaslamış, dışarıdan gelen sesleri duymamak için elimden geleni yapıyor ve aslında bu çok korunmasız duruşumda, güvende olacağımı sanıyordum. 

Dışarıda neler oluyordu? Bilmiyordum. Belki de insanlar bu yönetimden bıkmışlardı ve sarayı yağmalamaya gelmişlerdi. Vincent'ı istiyor olabilirler miydi? Dün yaşadıklarımdan sonra böyle bir şey yaşamak sakin geçen saray günlerimin aksine, istemediğim kadar hareketliydi. O günleri mumla arama şüphesinin yol açtığı korku kanıma bir zehrin yayılması kadar acı verici ve yavaş bir şekilde dağıldı. Sesler giderek artmaya başladığında kendime, kendime gelmek zorunda olduğumu hatırlattım. Harekete geçmeli ve kendimi buradan kurtarmalıydım. Sonunda gözlerimi biraz aralayıp kapıya baktım, aramızda çok mesafe yoktu. Derin bir nefes aldım ve cesaretimi toparlayarak yerde emeklemeye ve kırıkları es geçerek ilerlemeye çalışmaya başladım. Üzerime sıçrayan camları silkelemeye uğraşmadan hızla ilerledim ve dolabımın önüne gelip rahat hareket edebilmek için bana verdikleri bu uzun gecelikten kurtuldum ve üzerime hızla rahat bir spor takımı giyindim. Aynı zamanda geceliğe saplanmış olan cam paralarından kurtulmuş olmak sürekli tenime batarak onda kesikler açan bir şeyi kendimden uzaklaştırmamı sağlamıştı. Sonunda işim bittiğinde, yavaşça ayağa kalktım ve cama yöneldim. Hepsi bir ağızdan tek bir şey haykırıyorlardı ancak bu mesafeden ne dediklerini duymakta zorlanıyordum. Ölüm... Bağırışlarının arasında yakalayabildiğim tek kelime bu olduğunda merakım biraz daha ağır bastı. Cama biraz yaklaşınca sonunda sesler net bir şekilde kulağıma ve ardından da beynime ulaştı. Şaşkınlıkla başımı kaldırıp donarken kulaklarımda,      

RAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin