Yıkılmaz Bir Düşünce

15 4 24
                                    

Sanatçısı: William Blake Oberon

Eserin Adı: Titania and Puck With Fairies Dancing, 1786

Hikayesini bulamasam da bu bölümü andırdı. Bulabilirsenin benimle paylaşırsanız çok sevinirim <3

13. Bölüm

 Hafifçe gözlerimi kırpıştırıp ciğerimde sıkışmış nefesi kontrollü bir şekilde vermeye çalışarak onu süzdüm. "Peki, sen buna nasıl katlanıyorsun? Bu... kötülüğe nasıl boyun eğiyorsun." diye fısıldadığımda başını yana eğdi, bakışları daha farklıydı. Daha sert, daha kararlı...

"Tek başına isyan etmen, sadece sana zarar verir Liana." dedi soğukkanlı bir şekilde. Balkondaki oturma takımının rahat koltuklarından birine oturduğumda  karşıma geçti.

"Biliyorum." dedim çaresizce, "Zaten şu an başkasını düşünecek bir halde de değilim, kahramancılık oynamaya niyetim yok." Beni onayladı. "Yine de..." dedim "Bunu bilerek susarsam içimdeki bir nokta her zaman huzursuz olacak. Kim bilir Elina gibi kaç çocuk var." Düşünce, tüylerim diken diken oldu. Onların savaşa gönderilmesi, korkunçtan da öteydi.

"Fazlaca var, zamanında beyazların kırmızı çocuklarını pek önemsediği söylenemez. Artık Vincent'ın birkaç soyluya bununla ilgili bir yasaktan bahsettiğini duydum. Zaten açık bir ilişki yaşanması yasaktı ancak artık iletişime geçmek bile yasak olacak. Özellikle o aptal partileri... onlara göre facialara neden olabiliyor." Ona baktım,

"İyi de kendi kızıl ordularını yaratmak istemiyorlar mı?" Beni onayladı,

"Var olanları kontrol altına almadan bunu başaramazlar. Karşıt bir kızıl ordu beyazların otoritesini sarsacaktır. Onları kimsenin tam olarak sevdiği söylenemez." Burası çok karmaşıktı, her şey birden üstüme gelince, başımın ağrıdığını hissettim.

"Sen," dedim "Baban seni oğlu olarak büyütürken sorun yaşamadı mı? Sonuçta bir altın kandın." Blake bakışlarını odasının geniş camına çevirdi.

"Aslında gücüm ortaya çıkana kadar oğlu olduğumu kimseye söylemedi, beni burada bir kırmızı hizmetçinin yanına verdi, on iki yıl boyunca babamın beni oradan kurtaracağı anı bekledim. Yine de arada ziyaretime gelirdi, hatta onun kocaman evine gidip biraz vakit geçirmeme izin verilirdi. Ben on iki yaşındayken gücüm ortaya çıktı ve sonunda söz verdiği şeyi yaptı." Dudağımı hafifçe büktüm.

"Peki annen?" dedim başını iki yana salladı,

"Sanırım başta onunlaymışım ama sarayda bir salgın olmuş, hatırlar mısın bilmiyorum ancak ülkede büyük bir katliama neden olmuştu." Hatırlıyordum. Virüsün adı Vonz-6'ti. Bulaştıktan birkaç gün sonra vücudunda kızarıklıklar çıkmaya başlıyordu ve sadece birkaç saat sonra onlar üzerine asit dökülmüş yaralarmış görünümüne sahip olarak derini yakıyordu. Ciğerlerinde biriken sıvı yüzünden boğuluyor ve çok geçmeden, acı içinde ölüyordun. O zamanlar, hayatımda gördüğüm en büyük dehşetlerden birine şahit olmuştum. Sokaklara cesetler yığılıyor ve hepsi üst üste konularak yakılıyordu, bazıları hâlâ canlı oluyorlardı ama hasta oldukları için kimsenin onlara bir acıması yoktu. Babam yanımda olduğu için çok şanlıydım yoksa o salgında ölmüş olmam çok olası olurdu. Babam dışarıya çıkmamı yasaklamıştı ve her gün çok büyük risk alarak dışarıya çıkıyordu. Bir keresinde, bir arkadaşı hasta olduğu için günlerce benimle görüşmemişti ve belki de benim asla hasta olmamamın nedeni onun bu mükemmel özeniydi. "Küçükmüşüm..." Blake konuştuğunda başımı kaldırıp dikkatimi ona verdim. "Hastalığı ben atlatmışım. Herkes buna çok şaşırmış çünkü o kadar az kişi kurtuluyormuş ki... Annem atlatamamış." Gözlerindeki özlemi gördüğümde bana bakıyordu. O da benimkinde aynı şeyi görmüş müydü? Bilmiyordum ancak belli ki zor bir hayatı olmuştu. Bir süre sonra gözlerini kısıp parmağını bana doğrulttu. 

RAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin