10- Yüzük

24.3K 1.6K 453
                                    

Ögrencileri tek tek velisine teslim ettikten sonra masama oturup biraz soluklandım. Bugün sebze yemeği olduğu için baya yormuşlardi beni. Biri ben yemeyeceğim diyorsa diğeri de özenip ben de yemeyeceğim diyordu. Hatta birisi tabağı yere fırlatmıştı. Mesleğimi kesinlikle çok seviyordum ama böyle davranan ögrencilerim beni fazla yoruyorlardı.

Masamdaki telefonumun titreşmesiyle telefonuma aklıma sabahtan beri hiç bakmadığım geldi. Zaten öğrencilerimle ilgilenirken asla telefonuma bakmıyordum. Uzanıp çalan telefonumu aldım. Emir arıyordu. Kalbim heyecanla çarpmaya başlamıştı. Fazla bekletmeden hemen açtım.

"Efendim?"

"Mete, nasılsın?"

"İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim, okulda mısın hala?"

"Evet, az önce bitti işim. Biraz dinlenip eve geçeceğim."

"Sana mesaj attım da görmedin. Sanırım çalışırken telefona bakmıyorsun?"

"Evet, öğrencilerle ilgilenirken telefona bakmam doğru olmaz."

"Haklısın. Ben akşam beraber yemek yiyelim mi diye mesaj atmıştım. Müsaitsen akşam yemek yiyelim mi?"

Sanırım annemin Semra Hanım'ı araması işe yaramıştı.

"Olur."

"Ben seni gelip alayım kreşten istersen?"

"Önce eve geçmem gerek. Hazırlanacağım. Evden alırsan iyi olur."

Arabamın olmaması bazen cidden kötü oluyordu.

"Tamam ben gelip alayım seni önce eve geçeriz sonra sen hazır olunca yemeğe gideriz?"

Bu benim için iyi olurdu çünkü eve halk otobüsü ile gidecektim. Bugün fazlasıyla yorgundum, eve gidip acilen hazırlanmam gerekti. Ve en önemlisi kısa da olsa onunla daha fazla vakit geçirmem daha iyi olacaktı.

"Tamam o zaman. Ben sana konum atarım."

"Tamam, bekliyorum. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapatınca bekletmeden konumu gönderdim, hızla sandalyeden kalkıp lavaboya ilerledim. Birbirine girmiş saçlarımı düzelttim. Herkes gittikten sonra etrafı temizleyen Elif Abla'yla vedalaşıp dışarıya çıktım. Çok heyecanlı hissediyordum. Bir yandan da utanıyordum. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. O bana nasıl gelirse bende ona öyle gidecektim çünkü kaç gündür peşinde olan bendim, biraz da onun bana tavırlarına göre hareket etsem iyi olurdu.

Bahçedeki çiçeklere bakarken çok sürmeden Emir gelmişti. Beni aradığında her nerdeyse buraya yakın olmalıydı. Adımlayıp arabanın yanına geldim ve bindim.

"Hoş geldin."

Gülümseyen yüzüne bakıp bende gülümsedim.

"Hoş buldum."

Kemerimi takınca hemen yola koyulduk.

"Sanırım seni fazla yordular bugün?"

Konuşmasıyla ona döndüm. Birkaç saniye yüzüme bakıp tekrar önüne döndü.

"Evet öyle oldur biraz."

"Ne yaptılar?"

"Bugün sebze yemeği vardı ve kendi aralarında isyan çıkarttılar resmen. Biri ben yemeyecğim diyince hepsi bir oldular yemeyeceğiz diye. En sonunda da biri yemeği yere fırlattı."

"Yere mi fırlattı? Sen ne yaptın peki?"

"Güzelce bu yaptığının yanlış olduğunu yemek istemese bile onun yemek olduğunu ve yemeğe saygılı davranmasını istedim. Sanırım bir anlık gaza geldi zaten. Sonrasında çok mahçup oldu ve özür diledi. Diğerleri de yaptığını yanlış bulmuş olacak ki başta yemek istememelerine rağmen sessizce yemeği yediler."

Gülümsedi. Nedense bu gülümsemesi beni utandırmıştı. Utanarak bende tebessüm ettim.

"Gerçekten değişik bir durum. Bazı insanlar bunu kendi çocuğu yapsa tahammül edemez."

"Çocukları seviyorum. Henüz tam karar verecek iradeye sahip değiller. O yüzden onları alttan alıp doğrusunu öğretmeliyiz."

Kırmızı ışıkta durunca gülümseyerek bana baktı. Birkaç saniye bende ona baktım ama utanıp önüme baktım.

"Yüzüğün nerde?"

Emir'in sorusuyla elime baktım. Yüzüğüm yoktu. Endişeyle Emir'e baktım.

"Bilmiyorum. Düşürdüm mü acaba? Ama tam oluyordu düşemez ki."

Surat ifadesi sert duruyordu.

"Bugün hiç taktın mı?"

Sabahı düşününce yüzüğün nerde olduğu aklıma gelmişti. Yorgunluktan aklıma gelmemişti.

"Şimdi hatırladım, bir an için aklıma gelmedi. Annem içine nişanlandığımız tarihi yazdırmak istiyordu. Anneme verdim bugün yazdıracaktı."

"Anladım, bir daha çıkartma. Böyle bir şey olsa bile kendin git yazdır hemen geri tak."

"Tamam bir daha çıkartmam da neden bu kadar takıldın anlayamadım?"

"O yüzüğü ikimiz de takmak için aldık. Birlikteliğimizin nişanesi onlar. Seni takmıyor görünce moralim bozuldu ne bileyim."

Gülümsedim. Emir'den böyle bir şey duymayı beklemiyordum.

"Hiç çıkartmıyorum taktığımız günden beri. Sadece annem çok ısrar edince git sen yaptır dedim. Çünkü benim vaktim olmuyor."

"Tamam bir daha olmaz umarım."

"Olmaz. Merak etme."

Bugün öğrendiğim bir şey varsa o da: Emir, ne olursa olsun alyansımı parmağımdan çıkartmamı istemiyordu. Ve ben de tabi ki bu duruma fazlaca dikkat edecektim.





Emir burada baskı yapmıyor aslında, yüzük birlikteliklerinin göstergesi, gerçek anlamda da evlenemeyecekleri için bu konuya önem veriyor sadece. Mete'de bundan rahatsız değil çünkü kendisi de Emir'in yüzüğünü sürekli takmasıni isteyecek biri. Karşılıklı anlayış var. Zorlama yok. İstemese en baştan takmaz.

İnce BelliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin