27- Kucak

22.3K 1.3K 301
                                    

Aşağı inince direkt mutfağa ilerledik. Annem sofrayı hazırlamıştı bile.

"Günaydın anne."

Tezgahtaki işini bırakıp bana döndü.

"Günaydın oğlum. Nasıl oldun?"

"İyiyim anne. Bir şeyim yok şu an."

"Oh tamam. Ben mideni rahatsız etmeyecek bir şeyler pişirdim. Yine nane limonda yaptım, kahvaltını yapınca içersin."

"Eline sağlık, keşke zahmet etmeseydin. Gayet iyiyim."

"Ne zahmeti oğlum? Afiyet, şifa olsun."

Emir ile beraber kapıda dikilirken Emir'in sırtımdan yönlendirmesiyle sandalyeye oturdum. O da hemen yanıma oturup beni kendine çevirdi. Ne yapacağını beklerken elini yüzüme getirip yanaklarımı okşadı.

"Güzel Mete'm benim."

Yüzümdeki elini saçıma kaydırıp okşadı.

"Barıştınız herhalde?"

Annemin sesiyle ona döndüm. Emir'de gülümseyerek annesine bakıyordu.

"Hayır anne, henüz damadın beni affetmedi."

"Az bile yapmış, sen bekle dur."

Annem gelip Emir'in kolunu cimcikledi. Emir acıyla bağırınca refleksle elimi uzatıp annemin elini tuttum. Annem şaşkınlıkla bana baktı.

"Çok acıdı galiba, çok bağırdı."

Diye kendimi açıkladım, annem bu halime güldü.

"Bırak acısın, bir daha yapmaz böylelikle. Sen acıma asıl ona. Öğren bunları arada yap. Gözünü korkut."

"Anne ben senin oğlunum ya! Mete'ye kötü kötü şeyler öğretmesene."

Güldüm, mutfağa Melih Bey gelince ayağa kalktım. Emir'de ayağa kalkıp onun oturmasını bekledi. O oturunca bizde oturduk. Ters ters Emir'e baktı. Baştan sona inceledi. O öyle bakınca bende Emir'e baktım. Göz altları morarmış ve gözlerinin içi kızarmıştı. Çok fazla bakmadan geri önüme döndüm.

"Ne bu gözlerinin hali? Birde uyuşturucuya falan mı başladın?"

Saşkınlıkla Melih Bey'e baktım. Bu kadarı da fazlaydı. Melih Bey'in dediği biraz ağırdı ve beni oldukça sinir etmişti. Sadece gözlerinden mi bunu çıkartmıştı? Her ne kadar şu an Emir'e küs olsam da Melih Bey'in tabiri canımı sıkmıştı.

"Hayır Melih Bey. Ben biraz rahatsızdım o yüzden Emir sabaha kadar başımda bekledi. Uyumadığı için böyle oldu."

Melih Bey sanki sana sordum dercesine ters ters bana baktı birkaç saniye. Sonra anneme baktı.

"Kahvaltıya başlayalım artık."

Annem her şeyi masaya koyarken Melisa gelmiş ve anneme yardım etmişti. Her şey masaya konulduğunda yemeye başladık. Sessiz bir kahvaltıdan sonra Melih Bey dışarı çıkmıştı. Annem ve Melisa bulaşık yıkıyordu. Emir işe gitmemiş, evdeydi. Beraber veranda da oturuyorduk.

"Mete, böyle seninle aram bozuk olunca çok kötü hissediyorum. Gerçekten çok pişmanım. İstediğin kadar düşün dedim ama artık barışsak olmaz mı? Seninle böyle uzak durmak hoşuma gitmiyor."

Emir'in bazen çocuk gibi olduğunu söylemiştim değil mi? Tam şu an yine çocuk gibiydi. Üzgün üzgün bakıyor, kaşları çatıktı. Bu hali içimdeki sevgiyi kabartmıştı biraz. Ne kadar yaptığı şey beni üzse de bile isteye beni üzmeyeceğini çok iyi biliyordum. Hatasının farkındaydı ve gerçekten çok üzgündü. Bu küslüğü uzatmak ilişkimize de zarar verirdi. Bundan sonra bir daha aynı hatayı yaparsa bu kadar yumuşak olmazdım. Hastalığın verdiği nazlanma hissiyle kollarımı iki yana açtım sarılmak için. Oturduğu yerden gülümseyerek hızlıca kalktı. Hemen kollarını bana sıkıca sardı.

"Bir daha yaparsan seni Semra annemin yöntemleriyle cezalandırırım. Tamam mı?"

Kahkaha attı bende gülümsedim.

"Aşkım, özür dilerim bir daha söz yapmayacağım."

Boynuma uzun bir öpücük kondurdu. Başını omzuma yaslayıp öyle durdu. Sonra hemen yanımdaki sandalyeye oturup ellerimi tuttu. Şu an iyiydim ama biraz halsiz hissediyordum. Odaya da gidip uzanmak istemiyordum. Açık hava güzeldi. Emir ellerini benden ayırdı. Kalkıp içeriye gitti. Sonra elinde geniş, uzun bir minder ile gelmişti. Verandanın zeminine minderi koydu ve oturdu. Sırtını duvara yaslayıp bacaklarını ayırarak oturdu.

"Gel kucağıma, bana yaslan."

"Annem gelir şimdi, olmaz."

"Gelsin bebeğim. O bizi böyle görmekten daha çok mutlu olur."

Dediğini yapıp mindere ilerledim çünkü uzanmaya ihtiyacım vardı. Bacaklarının arasına girdim. Sırtımı göğsüne yasladı. Elini karnıma koydu ve ufak ufak okşamaya başladı. Kafamı daha çok omzuna yasladım ve bacaklarımı uzattım.

"Hayatım, iyi hissetmiyorsan hastaneye gidelim? Bir serum takarlar hemen toparlanırsın."

"İyiyim Emir, sadece biraz halsizlik var o kadar. Biraz dinleneyim geçer."

Saçlarımı öptü. Huzurla gözlerimi kapattım. Kafamın yanındaki kafasını boynuma doğru yasladı.

"En başta sıradan, sevgisiz bir evlilik olur sanıyordum. Şimdi şu halimize bak. İşe gidesim gelmiyor."

"Ki kendisi evden kaçmak için sürekli işe giderdi."

Annemin sesiyle gözlerimi açtım.

"Sakın rahatınızı bozmayın. Al oğlum nane limonunu iç."

Emir benden önce uzanıp bardağı aldı. Biraz doğrulup benimde doğrulmamı sağladı.

"Al bakalım."

Bardağı alıp içtim. Bir yandan da Emir'in dediklerinin mutluluğunu yaşıyordum. Emir ellerini belime sarıp annesiyle konuşuyordu.

"Siz balayına da gitmediniz, eviniz bitmeden gidin bir tatil yapın. Ev bitince sizi uğraştırır."

"Gidelim mi bebeğim?"

"Bilmem, sen bilirsin."

"Ağzının içine bakıyor sen git de gidelim diye Mete. Gidin işte. Neyse ben içerde televizyon izleyeceğim. Siz de rahat rahat oturun."

Annem içeri geçince, Emir'e doğru döndüm.

"Aşkım sen gitmek istiyorsan gidelim. Bana fark etmez."

Sertçe dudağımı öptü.

"Gidelim hayatım gidelim. Biraz baş başa kalalım, kafa dinleyelim."

Bende onun gibi dudağını öptüm.

"Tamam o halde."

İnce BelliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin