9- Can Sıkan Durumlar

24.6K 1.5K 137
                                    

Bugünün ikinci bölümü, diğer bölümü atlamayın. İyi okumalar.💖



Nişanlanalı iki hafta olmuştu. Çok uzun süre olmasa da zaman çabuk geçmişti. Kendimi asla nişanlı gibi hissetmiyordum. Annem babamla nişanlılık zamanlarını anlattığı zaman: "Gelsin beraber dolaşalım diye can atardım. Şimdiki zamana bakma. O zaman öpmeyi geç yan yana yürümek bile büyük nimetti. Nişanlı olsak bile ailemiz 'elalem ne der?' Diyordu. Baban gelir beni alırdı. Gider parka otururduk. Bazen hiç konuşmazdık hatta. Öyle gider yan yana vakit geçirirdik. Evlenince farklı oluyor. Yine istesek çıkar gezeriz ama o zaman üzerimizde sorumluluk yoktu. Şimdi ev ayrı sorumluluk, iş ayrı sorumluluk, eş ayrı sorumluluk, çocuk ayrı sorumluluk. O yüzden nişanlılık dönemi bir başka olur."

Ama biz Emir ile daha hiç yan yana gelmemiştik. Buluşmak için teklif etmemişti. Telefonda da arayıp konuşmuyorduk. Günde sadece on on beş tane mesaj atıyorduk birbirimize o kadar. Onu da genellikle: 'günaydın, iyi akşamlar, iş nasıldı?' Gibi mesajlarla ben başlatıyordum. Bu durum biraz canımı sıkıyordu. İkimizinde tam olarak gönlü olmamıştı en başta ama artık evleneceğimiz için birbirimize alışmamız gerekti. Evlendikten sonra bir ömrü beraber geçirecektik.

Sabah sabah işe gitmek için uyanmış ve yatağımda bunları düşünüyordum. İşe geç kalmamak için mecburen yataktan çıktım. Giyecek kıyafetlerimi ayarlayıp lavaboya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp mutfaktaki annemin yanına ilerledim.

"Günaydın anneciğimm."

"Günaydın oğlum. Kahvaltı hazır otur hemen."

Masaya oturdum ve kahvaltımı yapmaya başladım. Annem karşıma oturdu ve beraber yemeye başladık.

"Babam ne zaman dönüyor kamptan?"

"Akşama döner galiba. Bu aralar fazla dışarı çıkmaya başladı. Evde sıkılıyor diye bir şey demiyorum ama beni de fazla ihmal etti."

"Evet, haklısın. Ben de işe gitmekten sana vakit ayıramıyorum. Kusura bakma anneciğim. Babamla ben konuşurum, sen dersen belki yanlış anlayabilir. "gezmeyeyim mi?" falan der. Gelsin hallederim."

"İyi olur oğlum, dediğin gibi bir şey derse küseriz bu seferde. Sen hallediver."

"O iş bende."

"Bu arada oğlum Emir ile aranız nasıl?"

Bir de bu durum vardı. Annem neredeyse her gün bunu soruyordu.

"Anne iyi aramız, bir sorun yok."

"Gençsiniz, tam böyle zamanlarda çıkıp gezip tozmanız gerek. Neden hiç birlikte dışarıya çıkmıyorsunuz?"

"Bilmem. Emir hiç teklif etmedi dışarı çıkalım diye."

"Sen niye teklif etmiyorsun peki?"

"Bende hala çekiniyorum açıkçası. Onun demesini bekliyorum. Hem... sürekli mesaj atan kişi de benim. Darlamak istemiyorum. Kendi biraz bana adım atsın istiyorum."

"Emir sana mesaj atmıyor mu?"

"Atıyor ama her zaman ilk yazan benim. Konu açmaya çalışmıyor. Sürekli ben açmaya çalışıyorum ki o da sürekli çalıştığı için havada kalıyor."

"Oğlum bir sorun yok diyip duruyorsun. Siz daha iletişime geçmemişsiniz ki doğru düzgün. Nişanlanalı iki kafta oldu. Bizim zamanlarımızda olsa neyse. Şimdi elinizde bir süru fırsat var. Şu telefonlar sürekli elinizde. Bu fırsatları niye değerlendirmiyorsunuz. "

"Ne bileyim anneciğim ben? Düzelir daha. Çok yeni her şey."

"Ben bir Semra'yı arayıp konuşayım. Emir'in ağzını arasın bakalım. Belki o da çekiniyordur. Başka bir sorun varsa da öğrenip halledelim. Olmaz öyle şey."

Emir'in çekineceğini hiç düşünmüyordum. Gayet kendinden emin, öz güveni yüksek biriydi. İstese yirmi dört saat beni dışarı çıkarırdı.

"Sen benim bahsettiğimi söyleme. Sanki böyle olunca sana şikayet etmişim gibi olacak."

"Yok ben normal arar hal hatır sorarım sonra: " Bu çocuklar niye hiç buluşmuyorlar acaba?" Derim. Sonra o zaten Emir ile konuşur."

Kafa sallayıp onu onayladım. Umarım bir sorun yoktur, varsa da hemen hallolurdu.

"Tamam anneciğim. Ben şimdi hazırlanıp işe gidiyorum. Akşam görüşürüz."

"Görüşüruz oğlum. Kolay gelsin. Güle güle git."

İnce BelliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin