"Bir tane daha lütfen."
Yanımda oturan Selim'e baktım.Hüzün,dağılmış saçlarına bile sinmişti.Neden bu kadar dertli olduğunu,söylememekte ısrar ediyordu.
"Bitmiyor bu yalnızlık."
Kafasını kaldırıp,buğulanmış gözleriyle bana baktı.Tesseli dileniyordu,yorgun bakışları.
'Yalnızlık da biter,ömür gibi.'
Ama dilimden dökülemedi.
Yalnızlık hiçbir zaman geçmiyordu çünkü.
Sadece unutuluyordu,görmezden geliniyordu.
Oysa yalnızlık,zayıf olduğun anda seni paramparça etmek için hep orada,zamanının gelmesini sinsice bekliyordu."Yalnız değilsin ki,Mehmet var,Cenk var.Ben varım." dedim,bakışlarındakileri silmek için.
"Bahsettiğim o değil ki."
Meraklı gözlerle,cümlesini tamamlamasını bekledim.Şu anda yanımda oturan efkarlı adamla,İzmir'e geldiğimde tanıştığım adam aynı değildi.
Neşeli,karı kız peşinde koşan adamın içinde;yalnız kalmaktan ölesiye korkan,ufak bir oğlan uyuyordu ve yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı."Mehmet'in Merve'si var,Cenk kimle çıkmak isterse onunla,peki ben?Kimse istemiyor beni."
"Kızların aptallığı." dedim,sırtını sıvazlayarak.Söylediklerim işe yaramıyor gibiydi.Aklına bir şey gelmiş gibi,aniden başını kaldırdı.
"'Sevdiğin kadar sevilirsin' lafını hangi yavşak söylediyse,Allah onun belasını versin.Hani?Bu durumda,dünyadaki bütün kızların bana aşık olması gerekiyordu.Sikerim böyle işi."
Kıkırdadığımı duyunca,kafasını kaldırdı ve sinirden gülmeye başladı.
"Gülme."
Acısı hala geçmemiş kolumu,omuzuna attım ve yanağına en sulusundan bir öpücük kondurdum.Ben bunu yaparken,o utanarak başını eğdi.
Kızarmış yanağında öptüğüm yeri silerken,konuşmaya başladım."Bence öyle biri bekliyor ki seni,tanıştığın anda;iyi ki bu kadar beklemişim diyeceksin."
"Eminim öyledir.En son üçüncü sınıftayken,hoşlandığım kız vişneli kekini benimle paylaşınca öyle demiştim.Ya hayatımın aşkı da benim gibi üşengeçse,nasıl karşılaşacağız?" dedi,boş bardağımla oynayarak.
Yüzümü buruşturdum.Haklıydı,hayatının aşkı da onun gibiyse karşılaşmaları- ne bileyim.
Zordu yani."Sen içmiyor musun?"
"Yok,dokunuyor bana kola." dedim,başımı olumsuz anlamda sallarken.
"Yalnız tadı çıkmıyor,sen de iç." dedi,efkarlı bakışlarını bana yöneltirken."O zaman limonlu soda içeyim."
"Bir limonlu soda,sana zahmet."Çocuk başını sallayıp,masadan uzaklaşınca Selim bana döndü.
"Uzun lafın kısası,hayatım Denizli'de denizin olmaması kadar saçma ve anlamsız."
Ben verdiği örneğe gülerken,o sakallarını kaşıdı.Çocuk sodamı getirince,Selim'in kola bardağına sodamla vurdum.
"O zaman,Denizli'ye içelim."
"Denizli'deki güzel kızlara." dedi,bardağını bardağıma değdirip."Gençler,yavaş için çarpmasın."
Cenk'in neşeli sesiyle,ikimiz de ona döndük.Saçları hiç olmadığı kadar düzgündü ve beyaz gömleği,kot pantolonu ile oldukça yakışıklı gözüküyordu.
Boş sandalyeye çökerken,eliyle garsona işaret gönderdi."Bir soda da ben alayım."
"Hayırdır,ne bu neşe?" Selim'in sesi sinirli ve mutsuz çıkmıştı.Cenk fark etmemiş gibi yaptı ve alt dudağını ısırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir Çetesi
UmorismoEvet, annemin evlenmesiyle babamın yanına, İzmir'e taşındım. Evet, hayatımın en güzel günlerini burada geçireceğimden habersizdim. Evet, hikaye çok klasik. En azından benim için, üç kafadarla tanışana kadar. Suratsız ve huysuz 'Buzlar Prensi' Mehmet...